25 Ağustos 2023 Cuma

BELGE-RÖPORTAJ | Mehmet Düzen yoldaşın kardeşi Kenan Düzen'le röportaj (2004?)

 SUNUŞ

Mehmet Düzen yoldaşın kardeşi Kenan Düzen ile yoldaş hakkında yapılan bir röportajı yayınlıyoruz. Röportaj, yapılma tarihi notu düşülmese de, hareketin yayınlarında 2004 yılında yayınlanmıştır. Daha önceden yayınlanmış olmasına rağmen, Mehmet Düzen yoldaş hakkındaki bazı bilgi hatalarının halen daha devam etmesi yüzünden, bu yayının bu hataları düzeltmeye vesile olmasını diliyoruz.

Röportaja ve diğer kaynaklara göre[1] yoldaşın hayatı şöyledir:

Mehmet Düzen yoldaş (kaynak: PŞTA).

Mehmet Düzen yoldaş,[2] Dersim, Ovacık, Çöğürlük köyünde 5 Şubat 1961 tarihinde doğdu. Ailesi ilerici, yurtsever bir aileydi. Küçük yaştan tipik bir köylü çocuğu gibi üretimde yer aldı. İlk ve ortaokulu (yine ilk defa devrimci düşüncelerle tanışacağı) Ovacık Yatılı Bölge Okulu'nda, liseyi Tunceli Öğretmen Okulu'nda okudu, Ankara Üniversitesi Fen Fakültesi'ni kazansa da gerek yoksulluk, gerek devrimci mücadeleye atılım kararı yüzünden gitmedi. 1976-1977 yıllarında Adana'da Kültoprak Fabrikası'nda işçi olarak çalıştı.

Profesyonel faaliyete geçince kırdaki seyyar birimlere 1980'de katıldı. 12 Eylül ile birlikte aranır duruma düştü. Mazgirt başta olmak üzere birçok yörede TİKKO saflarında faaliyet yürüttü. Mazgirt Örs'te bir düğüne yapılan ziyarette bir niteliksiz unsurun ihbarı sonucu Peri karakolu jandarmalarının geldiğini fark ettiklerinde gerillalar köyü terk etti, lakin bu sefer de ters taraftan gelen Muhundu karakolu askerleriyle karşılaştılar. İki ateş arasında kalan gerillalar içinde Mehmet Düzen yoldaş şehit düştü, birisi yaralı kalan ikisi sağ olmak üzere üç kişi de düşmanın eline geçti.

Mehmet Düzen yoldaşın ardından komünist önder İsmail Bulut yoldaş, Kızılkale ağıdını yazdı:[3]

Komünist önder İsmail Bulut yoldaş (kaynak: İşçi-Köylü Kurtuluşu. Haziran 1992. Özel Sayı. Sayfa: 1.)

Yıkılasın Kızılkale,
Yüreğimde acı yare.
Damla damla kan yutarsın,
Yıkılasın Kızılkale!

Adına layık olmadın,
Yiğitleri korumadın.
Hani nerede kudretin?
Yıkılasın Kızılkale!

Partizanlar haykırıyor,
Kızılkale sarsılıyor,
Mehmet yoldaş can veriyor,
Yıkılasın Kızılkale!

Bakın hele şu Düzen'e,
Adalet denir mi buna?
Şahinî'yim sizden yana,
Yıkılasın Kızılkale!

Yiğit Partizan Mehmet Düzen yoldaş ölümsüzdür.

İbo'dan Demirdağ'a – Tarihimizden Öğreniyoruz
2023.08.26.

[1] "Mehmet Düzel". İşçi-Köylü Kurtuluşu. Ocak 1984. Özel Sayı. Sayfa: 61.
[2] Bu yoldaşın ismi bazen, bilhassa erken dönem yayınlarda "Düzel" diye geçer. Doğrusu, Düzen'dir. Bu tarz hatalı bir ifade için bkz: agy.
[3] agy.; not: imla değiştirildi.
Yine kendi sesinden şöyle bir çeşitlemesi de mevcuttur:

Yıkılasın Kızılkale, 
Yüreğimizde acı yare.
Damla damla kan yutarsın,
Yıkılasın Kızılkale, faşist cunta!

Adına layık olmadın,
Yiğitleri saramadın,
Hani nerde kudretin? 
Yıkılasın Kızılkale, faşist cunta'

TİKKO'cular haykırıyor,
Faşist cunta sarsılıyor!
Mehmet yoldaş can veriyor,
Yıkılasın Kızılkale, faşist cunta!

Faşist cunta peşin sıra,
Aldın sen onurlu yara,
Yüz binlerce Mehmet sıra!..
Yıkılasın Kızılkale, faşist cunta!

Hele bakın şu Mehmet'e,
Adalet denir mi buna?
Şahinî'yem sizden yana, 
Yıkılasın Kızıkale, faşist cunta!


***

“Şehit ailesiyim demek, düşüncelerini sahiplenmekle olur”

5 Şubat 1981'de Dersim Mazgirt'in Örs köyünde TKP/ML TİKKO gerillaları ile TC ordusu arasında çıkan çatışmada şehit düşen Mehmet Düzen'in kardeşi Kenan Düzen ile yaptığımız söyleşiyi yayınlıyoruz.

- Bize Mehmet Düzen'i anlatır mısınız? Ailesi, çocukluğu, büyüdüğü ortam nasıldı?
- Abim Mehmet Düzen, Dersim OvacIk'ın Çöğürlük köyünde doğdu. 1961'in, 5 Şubat Perşembe günü doğdu, çok ilginç bir durumdur ki, 5 Şubat Perşembe günü 1981'de de vuruldu. Tam yirmi yaşındaydı. Okul hayatı Ovacık Yatılı Bölge Okulu'nda geçti. İlkokul ve ortaokulu yani sekiz yılı orada geçirdi. Daha sonra Öğretmen Okulu'na girerek orayı bitirdi.

- Peki, kişilik özellikleri nasıldı? Hangi özellikleri ön plana çıkıyordu?
- Çok sessiz ve sakin, yardımsever birisi olarak tanınırdı. Köyde herkes –Babamın adı da Mehmet– "Memetgilin [sic] oğlu" derlerdi. "Kimseye zararı olmayan, çok saygılı terbiyeli birisiydi". Saygı, onun çok üzerinde durduğu bir kavramdı. Köyde olsun, gittiği yerlerde olsun kendinden büyüklerle ve yaşlılarla çok iyi ilişkisi olmuştur. 

- Devrimci düşüncelerle nasıl tanıştı? Örgütlü faaliyete ne zaman başladı, bunları biliyor musunuz?
- Devrimci düşüncelerle tanışıklığı Yatılı Bölge Okulu'nda oldu. Yatılı Okulu bitirdikten sonra, Tunceli Öğretmen Okulu'nu kazandı, oraya gitti. Orada zaten tamamen siyasi faaliyet içine girmişti. Örgütlenmesi orada oldu yani. Zaten okulu bitirdikten sonra tamamen örgütlü faaliyetin içinde yer aldı aktif biri olarak.

- Gerillaya katılması ne zaman oldu? Gerillaya katıldıktan sonra görüşebiliyor muydunuz?
- Öğretmen Okulu'nu bitirdi, eve gelmedi sonrasında katıldı hemen. Senede bir defa köye gelip giderdi. Görev yeri Mazgirt bölgesiydi, bunun yanısıra [sic] Çukurova, Elazığ, Diyarbakır, Malatya gibi yerlere gidip geldiğini duyuyorduk orada görenlerden.

- Peki en son ne zaman görüşmüştünüz?
- Zaten uzun süre beraber kalamadık biz onunla. En son bir yıl öncesinde görmüştüm yani 1980 yılında. Karakoçan'da çıkan bir çatışmada, Orhan Bakır'ın şehit düştüğü çatışmada yaralanmıştı. Ordan [sic] gelmişti köye, yaralıydı. Bacağından yarası vardı. Çatışmayı anlatırken Orhan Bakır'ın sayesinde kurtulduğunu söylemişti. Orhan Bakır ona uzaklaşmasını, kendisinin kalacağını, sonra çemberi yarıp çıkabileceğini söylemiş. Mehmet bölgede yeni olduğu için araziyi bilmiyormuş, Orhan Bakır araziyi tanıdığı için kalmış ve sonrasında şehit düşmüş. Mehmet yeni katılmıştı o zaman gerillaya.

- Gerillaya katılması aile içinde, köylülerce nasıl karşılandı?
- Nasıl karşılansın, zaten köylüler diyorlardı "bu aile köylüleri devrimcileştiriyor" diye. Ailesi de onun gibi düşünüyordu zaten. Sadece Mehmet değildi yani aile içinde devrimci düşünceleri savunan. Babam 1971'lerde aktif olarak mücadelenin içinde yer alıyordu. Biz ilkokula gidiyorduk o zaman. Babam sabahlara kadar kitap okuyordu, geliştiriyordu kendisini.

- Babasından da bir etkilenmesinin olduğunu söyleyebiliriz o halde.
- Tabi [sic] olabilir böyle bir etkilenme. Şöyle bir örnek vereyim, o dönem biz hepimiz kendimize devrimci diyorduk ama 12 Eylül'ün o zor koşullarında babam bizden daha iyi destek oluyordu devrimcilere. Belki biraz korkuyorduk biz. Mehmet'in şehit düşmesinden sonra, evlat acısıdır sonuçta, hiç kimse evladının öyle olmasını istemezdi. Her babanın yaptığı bir tepki verdi yani.

- Onunla ilgili aranızda geçen herhangi bir anı var mı bizimle paylaşmak istediğiniz?
- Şöyle; onunla küçüklüğümüz beraber geçti. Beraber davara gider, beraber ot biçerdik. İki yaş vardı aramızda. Ailenin en büyüğü oydu, ondan sonra ben. Beraber işe gittiğimizde güneşe karşı dayanıklı değildi pek, ot biçtiğimizde o hep gölgelere kaçardı. Ben de kızdırıyordum onu "Ben çalışıyorum, sen kaçıyorsun, güneşten korkuyorsun" derdim ona. Kızarıp duruyordu o da. Amcamın kızı vardı bizimle beraber çalışan. "Sana dayımın kızını getireceğiz" diye kızdırıyorduk Mehmet'i. Biz kızdırıyorduk, oda kızıyordu. Beraber büyüdük, beraber yaşadık. Babam o dönemde inşaatlarda çalışıyordu çocuklar küçüktü. Biz ikimiz bakıyorduk eve.
Ekonomik olarak oldukça güç şartlardaydık. 1976-1977 yıllarında Adana'da çalıştı bir süre Mehmet, Kültoprak Fabrikası'nda

- Şehit düştüğünü nasıl haber aldınız?
- Ben o zaman lisede okuyordum. 5 Şubat günü halamlarda oturmuş, televizyonda haberleri izliyorduk. Mazgirt'in Örs köyünde çıkan çatışmada ölenlerin arasında söylediler adını. Şehit düştüğünü böyle öğrendik.

- Ailesi ve köylüler nasıl karşıladı şehit düşmesini?
- Şehit düştüğünü öğrenince gittik, cenazesini aldık getirdik. Kışın zor şartlarına rağmen, büyük bir kitle katıldı cenazesine. 12 Eylül'ün ilk şehidiydi. 12 Eylül'ün baskı dolu koşullarına rağmen çok büyük bir kitle katılarak sahiplenmişlerdi cenazesini. Faaliyet alanı olan Mazgirt'te halkın hepsi tanır Mehmet'i. "Poto" olarak bilinir. Bugün Mazgirt'in hangi köyünde onu sorarsanız herkes tanır ve çok sevilen sayılan birisidir bölgede. Gerillada olduğu süre içinde "Poto" geldi denildi mi kucak açıyordu insanlar. Bunlar anlatılıyordu. Mesela biz halen Mazgirtlilerle bir araya gelip konuştuğumuzda onun benim abim olduğunu söylediğimde saygı gösteriyorlar. Çok seviliyordu gerçekten. Köyde de çok sevilen biriydi.

- Okul hayatında nasıl bir öğrenciydi?
- Başarılıydı. Ankara Fen Fakültesi'ni kazandı gitmedi. Babam "tarlayı satarım seni okuturum" dedi gitmedi. "Benim için satmayın" demişti babama. İkincilikle kazanmıştı ama yoksulluktan kaynaklı devam etmedi. Siyasi olarak da çok birikimli birisiydi. Sürekli tartışmalara katılırdı.

- Peki gazetemiz aracılığıyla diğer şehit ailelerine ve okurlarımıza neler söylemek istersiniz?
- Şehit ailesi olmaktan ziyade, önemli olan o düşünceleri sürdürmektir. Önemli olan budur. "şehit ailesiyim" deyip ona sığınmak önemli değil, düşüncelerini sahiplenmek önemli. Bu insanlar belli şeyleri kavramış, inanmış ve belli bir inanç uğruna gitmiştir gerçekten şehit düşmüştür, ama bir ailesi daha farklıdır. "Ben şehit ailesiyim" diyorsa onun düşüncelerine sahip çıkmalıdır.

- Teşekkür ediyoruz.

- "“Şehit ailesiyim demek, düşüncelerini sahiplenmekle olur”". Yeni Demokrasi Yolunda İşçi-Köylü [Yurtdışı baskısı]. 31 Ocak-13 Şubat 2004. Yıl: 2. Sayı: 2004-3 [27]. Sayfa: 24.
Not: İmla ve yazım hataları korunmuştur.

10 Ağustos 2023 Perşembe

ŞİİR | "Sıra neferlerine" (1979-1980?)

 SUNUŞ

Çeşitli defalar yayınlarda çeşitli halleriyle çıkan bir şiiri, burada bulabildiğimiz en eski iki baskısını temel alarak yayınlıyoruz. İleride edinebileceğimiz başka bilgiler-versiyonlar olursa, onları da ekleyeceğiz.

İlk baskısında başlıksız, ikinci baskısında "Sıra neferlerine" başlığıyla çıkan şiir, yiğit Partizanlar Mustafa Sarıtaş ve Şenol Özyurt yoldaşlar için yazılmıştı.

Halk savaşçısı Mustafa Sarıtaş yoldaş.

Halk savaşçısı Şenol Özyurt yoldaş

Mustafa Sarıtaş yoldaş, 1960 yılında doğduğu Muş-Varto-Taşçı'dan, 1966 Varto depremi sonrası ailesiyle birlikte İzmit-Derince'ye göçtü. Babası kendisi küçük yaştayken ölmüştü, bu yüzden küçük yaşta çalışmaya başladı. Yine lisede İK yoldaşın fikirleriyle tanışmıştı. İşçi sınıfı içerisindeki faaliyetinde İstanbul, İzmit, Ankara, Eskişehir gibi yerlerde faaliyet gösterdi. İzmit'te legal alanda İzmit TÖB-DER Gençlik Sorumlusu, illegal alanda ABK üyeliği yaptı. 1. Konferans sürecinde İzmit'te gelişen YHF hizbinde başta yerel hizipçi şeflerin dolduruşuyla katılsa da, sonrasında öz eleştiri temelli partiye döndü. Ankara'da illegalde semtler sorumluluğu yaptı.[1] Yine 1960 Aşkale doğumlu Şenol Özyurt yoldaş ise  devrimci faaliyetleri yüzünden faşist-feodal okul idaresinin okuldan atması ardından profesyonel faaliyete katıldı.[2]

Ölümsüz Marksist-Leninist, yılmaz Halk Savaşçısı Mehmet Zeki Şerit'in 2. ölüm yıldönümünde 18 Mayıs Mahallesi'nde yapılan gecede[3] Mustafa Sarıtaş yoldaş devrimci marşlar okudu. Özellikle "Yıkılası İstanbul" yorumu kitle üzerinde derin etki bıraktı.[4]

"Yıkılası İstanbul...
Kaç yiğidin kanı aktı döşünde?
Muharrem, Hüseyin, Cemil az mıydı?
Zeki'yi de yedin hemen peşinden, İstanbul..."

Gece sonrası yoldaşlar, çekildikleri Ankara Yenimahalle, Oğuzlar Sokak'taki 8 No'lu evde Mehmet Zeki Şerit'i anmak için bombalı pankart hazırlığına giriştiler. Pankartın yapımı sırasında bomba, erken infilak edince Mustafa Sarıtaş yoldaş ağır, Şenol Özyurt yoldaş görece daha hafif yaralandı. Yine bir başka yaralı Taner Başacar'dı.[5] Yoldaşların şehit düştüğü zannına kapılan evdeki arkadaşlar, bunun üzerine evi aceleyle boşaltıp terk ettiler.[6] Patlamanın olduğu eve gelen iki gece bekçisi, yerde yaralı şekilde yatan yiğit Marksist-Leninist Partizanlara ateş açıp onları şehit ettiler. Daha sonradan yapılan otopsilerinde Mustafa Sarıtaş yoldaşın kalbine yakın mesafeden 9 kurşun sıkıldığı, Şenol Özyurt yoldaşın ise sırtından kurşunlandığı ortaya çıkmıştı.[7] Geriye kalan pankarttaki yazı, yoldaşların kanının Zeki'nin kanıyla karıştığını gösteriyordu:

"M. Zeki Şerit ölümsüzdür
TKP-ML - TİKKO - TMLGB"

Ölü mü denir şimdi onlara?

***

Yoldaşların ölümü ardından yazılan bu şiirin net tarihini ve yazarını bilmiyoruz, lakin tarihi konusunda İKK'de geçen "MUSTAFA SARITAŞ ve can yoldaşı ŞENOL ÖZYURT yoldaşlar için ölümlerinden hemen sonra MAMAK cezaevinde yazılmış bir şiir" notundan[8] yola çıkarak 1979 sonu-1980 başı tahmininde bulunuyoruz. Yazarın Mustafa Sarıtaş'ı yakından tanıdığı, onu "ustam" diye isimlendirdiğinden belli oluyor. Yine Şenol Özyurt yoldaşa yapılan atıfların da azlığı, yoldaşı çok tanımadığı yorumuna kapı aralıyor.

Şiirdeki yazım-dizgi hatalarına dokunmadık ama şiirin arasına girdi yapmamak için "[sic]" de eklemedik (mesela, "Nasılda..." kısmındaki yazım hatası orijinaldeki halidir). Yine ilk baskıda başlık yokken ikincisinde oluşunun sebebini, yani ikinci baskıya konan başlığın orijinal başlık olup olmadığını bilmiyoruz. İki baskıdaki farklılıkları yansıtmak için ikisini de çıkış sırasına göre ekliyoruz. Daha eski bir yayın/bilgi bulabilmemiz halinde onu da ekleriz.

Şiirde "çok değildir" denen yer, büyük ihtimal İK yoldaşın "Devrim için her zaman ölecekler bulunur" şiirine atıftır. Yine "ateş ve barut yakamadı bayrağımız üzerindeki şiarı" kısmı, yapılan pankarta atıf olabilir. Belirtmeye gerek yok ki, "Şen ol"/"Sen ŞENOL" dediği kısımda, iki şehit yoldaşı bir kimlikte birleştiren bir anlam var.

Yiğit Partizanlar Mustafa Sarıtaş ve Şenol Özyurt yoldaşların ölümsüz anılarına saygıyla.

İbo'dan Demirdağ'a – Tarihimizden Öğreniyoruz
2023.08.10.

[1] 1) "Devrim şehitlerini anıyoruz!". İşçi-Köylü Kurtuluşu. [Kasım?] 1981. Sayı: 36. Sayfalar: 10-11.; 2) "Mustafa Sarıtaş". PŞTA.
[3] Bu gece hakkında Kemal Altınboğa şunu anlatıyor ("18 Mayıs Mahallesi: Ankara'da Bir Politik Mekânın İnşası (1977-1985)". Karataş, Zelal.; Karahan, Halit.; Yıldırım, Selda Turan. Yılmaz Yayınları/Onur Toplumsal Tarih ve Kültür Vakfı. 1. Baskı, Kasım 2019. Sayfa: 137.):

"(...) Yine başka etkinlik o dönemde düzenlenen hatırladığım, 1979 yılında Mehmet Zeki Şerit'i anma etkinliğiydi 24 Kasım'da. 1979'da, o gün oraya Doğan Başgel gelmişti, Doğan Başgel hem işte Mehmet Zeki'nin yaşamını anlatmıştı. Mehmet Zeki Şerit'in yaşamını ve mücadelesini anlatmıştı, onun üzerine konuşulmuştu. Hem türküler söylenmişti, "Yıkılası İstanbul" söylenmişti mesela."

[4] Yüksel Cihan'ın aktarımı (tarihsiz) şurada bulunabilir: "1979 | Mustafa Sarıtaş". babaerdogan.org.
[5] Gazetelerde bu isim farklı şekillerde çıkmıştır:
1) "Tamer Başacar" ("Ankara'daki patlamada ölen 2 genç TİKKO'cu çıktı". Milliyet. 26 Kasım 1979. Sayfa: 9.)
2) "Taner Başacan" ("Bombalı pankart hazırlarken patlama oldu: 2 TİKKO'cu öldü". Aydınlık. 26 Kasım 1979. Sayfa: 7.)
[6] Yüksel Cihan'ın aktarımı (tarihsiz), agy.
[7] "Devrim şehitlerini anıyoruz!". agy.
[8] agy. Sayfa: 11.

***

[1. versiyon]


MUSTAFA!.. Gök gözlü şahinim
     Can yoldaşım, Ustam
Ölümsüz Partizan Mustafa
Şen Ol
Halk Demokrasisinin bilinmez kahramanı
Nasılda sevmişiz sizi
Yüreğimizde kızıl bir sevda misali
Beni de yıkmış coşkun tutkular gibi
Çin'de, Kamboçya'da, Vietnam'da,
Balkanlar'da bir çetenin inadı
Boralı günde kor bir mermi ateşi gibi..
.....................................
Bugün iki can düştü ise eğer
Aydınlık geleceğin kızıl şafağında
Gökyüzünden kayan "sarı taş"lar gibi
İki can düştüyse eğer
     "Çok değildir"
Çünkü onlar, kavgalarla gelen
ölümlere gönül vermişlerdi
kucak açmışlardı, yaşamın onuru ölümlere
Hayat bitti sanılmasın
ONLAR......
Yeniden yeniden boy verecekler ezilen halkların fideliğinde............
Ateş ve barut yakamadı
bayrağımızın üzerindeki şiarı
"GERİLLALAR ÖLMEZ, YAŞASIN MÜCADELEMİZ"
kolay değil ey
Şarapnel parçaları öldüremedi beni
Bir daha sık paslı kurşununu
ey besili köpek
İşte yaşıyorum hala, sana ve efendilerine inat
Kolay değil ey
"Patlayan bomba" savaş ilanımızdı bizim
Aldatmayın kendinizi
Zulüm düzeninin Puşt muhafızları
Söküldü öfkemizin sınırındaki mayınlar
İşte parlıyor, patlayacak silahlarımız
Ağıt yakılmasın ölülerimize
Acılarını yüreğimize değil
Bilincimize gömelim
Matem yok şehitlerimize
Düğün sedasıyla, halaylarla anacağız onları
Kanla,
kara mavzer uğultusuyla yaşatacağız
anısını YOLDAŞLARIN
Patladı öfkemizin sınırındaki mayınlar
Dağlar selam dursun

Mamak Cezaevinden

Mücadele. Nisan 1980. Sayı: 43. Sayfa: 2.

***

[2. versiyon]


SIRA NEFERLERİNE

MUSTAFA'm
Can yoldaşım
Gök gözlü şahinim, ustam
Sen ŞENOL
Sen halk demokrasisi kavgamızın
Şerefle taçlanmış kahramanı
Bilinmez sıra neferi

Nasıl da sevmişiz sizi
Bendini yıkmış coşkun tutkular gibi
Yüreğimizde kızıl bir sevda misali
Çin'de, Kamboçya'da, Vietnam'da
Balkanlar'da bir çetenin inadı
Boralı günde koralı bir merminin ateşi gibi

Bugün iki can düştüyse eğer
Aydınlık geleceğin kızıl şafağında
Gökyüzünden kayan "SARITAŞ"lar gibi
İki can düştüyse bugün
"Çok değildir"
Çünkü onlar kavgalarla gelen ölümlere kucak açmışlardı
Gönül vermişlerdi hayatın onuru ölümlere.

"Devrim şehitlerini anıyoruz!". İşçi-Köylü Kurtuluşu. [Kasım?] 1981. Sayı: 36. Sayfa: 11.