26 Haziran 2020 Cuma

ÇEVİRİ | Başkan Mao Zedung yoldaşın Pol Pot ile konuşmasının tutanakları (21 Haziran 1975)

SUNU


Başkan Mao'nun Pol Pot'la konuşması İngilizce ilk defa Wilson Center tarafından kısmi olarak yayınlandı.[1] Daha sonradan bu konuşmadan bazı alıntılar, yine Wilson Center tarafından yayınlanan bir raporda alıntılandı.[2] Materyalin orijinal (tam?) çevirisi, yine Wilson Center tarafından nihayetinde kısa bir süre önce yayınlanmıştır.[3] Biz, Wilson Center'ın tam çevirisi aracılığıyla Türkçe'ye çeviriyoruz.

Okuyucu bu konuşmanın 1975 yılında yapıldığını aklından çıkarmamalıdır. O yüzden Mao Zedung'un Kampuçya Komünist Partisi heyetine dönük sarf ettiği kimi övgü dolu sözler, insanları yanıltmamalıdır. Kampuçya KP'sinin daha sonraki yönelimi, bu partinin, bir dönem UKH içerisinde yer alan diğer birçok sahte Marksist parti gibi, esasen revizyonist olduğunu kanıtlamıştır.

Kampuçya KP'sini şu temel noktalarda eleştirebiliriz:

  1. ÜDT’yi (üstü kapalı bir biçimde bile olsa [ki bu üstü kapalılık gerçekte kabul etmediklerinden mi, yoksa anlamayıp-önemsemediklerinden mi meselesi de unutulmamalıdır ve büyük ihtimal ikincisidir]) onaylaması.
  2. 1979'da Lon Nol gibi faşistler ve çeşitli Kmer Serey grupları gibi gericiler dahil herkesi müttefik ilan etmesi.
  3. 1981'de savunduğu sahte komünizmden de cayması ve KKP'yi feshetmesi.
  4. Milliyetçilik. Mesela Başkan Ho gibi samimi bir Marksist’e bile Black Book’da iftira atılmış, güya Hindiçini Komünist Partisi'nin kurulmasının esasen Ho'nun da aynı Le Duan sosyal-faşist kliği gibi Hindiçini Federasyonu emeli gütmesindenmiş vb. Oysa ki gerçeğin bununla alakası bile yoktur. Ho, Vietnam KP'nin Hindiçini KP'ye dönüştürülmesine karşı çıkmıştır, çünkü bu karar tüm Hindiçini uluslarını tekleştiren ve diğer uluslar ile Vietnam ulusunu görmezden gelen bir karardı. Yine de, Ho karşı çıksa da Komintern kararı ile yapılmıştır bu. Buna karşılık KKP, burada Başkan Ho'ya iftira atmaktadır.
  5. Parti içerisinde gerçek Marksistler ve devrimciler tasfiye edilirken Kiyö Samfan (Khieu Samphan), İyeng Sari (Ieng Sary), Ta Mok gibi revizyonistlerin yükselmesi (ki bu dönekler sonradan Pol Pot’u ömrünün son dönemlerinde tutuklayıp ev hapsine kapatan Demokratik Kampuçya Partisi fraksiyonunun liderleriydi).
  6. Daha başka birkaç tali sebep.

Buna karşılık konuşmayı Başkan Mao'nun sosyalizm, iki çizgi vb. konularda görüşlerini içerdiği için yayınlamayı uygun görüyoruz. "[...]" şeklindeki notlar, Wilson Center'a aittir, "[DN...]" şeklindekiler tarafımızca konulmuştur. Metin içindeki köşeli parentez açıklamalarının bir kısmının Wilson Center'a ait olduğunu farz ettiğimizden, çevirirken biraz daha farklı yaptık. Mesela, Başkan Mao'nun İngilizce kelimeler söylediği yerlerin ardından gelen açıklamalarda "Başkan Mao" veya "Başkan" değil direkt Mao denmesinden dolayı, bunun Wilson Center tarafından konulduğunu farz ettik ve uyarlarken kendimiz tekrar yazdık; zira (her ne kadar anlaması kolay olsa da) İngilizce kelimelerin de çevrilmesi gerekiyordu.

Başkan Mao, gerçek bir Marksizm ustasıydı. Onun eserlerinin çevrilmesi ve etüt edilmesi bütün Marksistler için elzemdir. Biz yakın gelecekte, gücümüz yettiğince Başkan Mao'nun başka eserlerini de (konuşmalar, yazılar, mesajlar vb.) yayınlamaya çalışacağız.

YAŞASIN MARKS, ENGELS, LENİN, STALİN VE MAO ZEDUNG YOLDAŞLARIN KIZIL IŞIKLI YOLU!

İbo'dan Demirdağ'a – Tarihimizden Öğreniyoruz
2020.06.26.

[2] "The Chinese Communist Party's Relationship with the Khmer Rouge in the 1970s: An Ideological Victory and a Strategic Failure". Wang, Chenyi. Woodrow Wilson International Center for Scholars [Cold War International History Project Working Paper #88]. 1st Edition, December 2018. Washington D.C.. Sayfa: 13.; bu kaynağın kullandığı (birkaç çevrilmemiş ek kelimeyi içerir) orijinal kaynak şudur: 西哈努克、波尔布特与上世纪六七十年代的中国 [transkripsiyon metin için bkz: burası]

***


Başkan Mao Zedung yoldaş (sol), Pol Pot (orta) ve İyeng Sari (sağ), 21 Haziran 1975. Aşağıda konuşmada da zikredilen Başkan Mao'nun iki parmağını kaldırması, bu fotoğrafta görülebilir.

Başkan Mao Zedung'un Kampuçya Komünist Partisi Merkez Komitesi Sekreteri Pol Pot ile görüşme konuşmasının tutanağı

[Başkan Mao tarafından gözden geçirilmemiştir]

Saat ve tarih: 21 Haziran 1975, ÖS 5.15'den 6.20'ye
Mekan: Zhongnanhai[DN1]

Katılımcılar:[DN2]

Kamboçya — Ieng Sary [İyeng Sari], Kampuçya Komünist Partisi [KKP] Merkez Komitesi Daimi Komitesi Üyesi; Ming Shan [Ming Şan], KKP Merkez Komitesi Üyesi ve [Kampuçya Ulusal Birleşik Kraliyet Hükumeti, GRUNK] Silahlı Kuvvetler Bakanı; Du Mu, KKP Merkez Komitesi Üyesi; Peng, KKP Merkez Komitesi Üyesi.[1]

Çin — Deng Xiaoping [Deng Şıyavping]

Çevirmenler: Xie Yue'e [Şie Yueye], Qi Zonghua [Çi Conghua]

Tutanaklar: Wang Hairong [Vang Hayrong], Tang Wensheng [Tang Venşeng]

[Başkan Mao, Sekreter Pol Pot'un ellerini sıcak bir şekilde sıkıyor]

Sekreter Pol Pot: Başkan Mao'ya saygılarımı sunarım!

Başkan Mao: Hoşgeldin!

Pol Pot: Teşekkürler!

Başkan Mao: VERY WELCOME! ["Çok hoş geldiniz", Başkan Mao orijinalde İngilizce söylüyor]

Pol Pot: Bugün burada büyük önder Başkan Mao ile buluşabildiğimiz için oldukça mutluyuz.

[Başkan Mao, İyeng Sari ile tokalaşıyor]

Başkan Mao: [İki parmağını kaldırıyor] Bu ikinci buluşmamız!

İyeng Sari: Başkan Mao'ya uzunca bir yaşam diliyorum.

Başkan Mao: [Kampuçyalılar'a işaret ediyor] LONG LIVE YOU! ["Siz çok yaşayın", Başkan Mao orijinalde İngilizce söylüyor]

[Başkan Mao, Ming Şan ile el sıkışıyor]

Ming Şan: Başkan Mao kusursuz bir lider [Başkan Mao elini sallıyor] [Mübalağa anlamında? -TÖ]

[Başkan Mao, Du Mu ile el sıkışıyor]

Du Mu: Başkan Mao'ya saygılarımı sunarım.

[Başkan Mao, Peng ile el sıkışıyor. Misafirler yerlerini alıyor.]

Başkan Mao: Gözlerim iyi [durumda] değil, bacaklarım da aynı şekilde iyi değil ve düzgün konuşamıyorum. Daha fazla yapamam, size dayanmam gerek.

Pol Pot: Oldukça minnettar oluruz, Başkan'la tanıştığımız için mutluyuz.

Başkan Mao: Sizin savaşınız, WAR ["Savaş", Başkan Mao orijinalde İngilizce konuşuyor], siyasi, askeri, iktisadi ile dış ilişkiler politikalarınızı ve birleşik cephe, bunlar hakkında konuşmayacağım. Onun [Deng] dediğine katılıyorum, sizin doğru [bir hatta] olduğunuzu söyledi.

Pol Pot: Teşekkürler, Başkan'ın böyle söylemesi yüreklerimizi ısıtıyor.

Başkan Mao: Yaptığınız şeyi takdir ediyoruz. Sizin deneyimlerinizin çoğu bizimkilerden daha iyidir. Çin sizi eleştirecek nitelikte değil. 50 yıl içerisinde siyasi hatta 10 kere hatalar işledik; bir kısmı ulusal, bir kısmı da bölgesel. Chen Duxiu [Çen Duşıyu], Qu Qiubai [Çu Çiyubay], Li Lisan ve Luo Zhanglong [Luo Canglong] [tarafından yapılan hataların] Sovyetler Birliği ile alakası yoktu. Wang Ming [Vang Ming], Zhang Guotao [Cang Guotao], Gao Gang, Peng Dehuai [Peng Dehuay], Liu Shaoqi [Liu Şaoçi] ve Lin Biao [tarafından yapılan hatalara] Sovyetler Birliği dahil oldu. Bize karşı çıktılar ve partiyi böldüler ama hepsinde başarısız oldular. Parti bölünmedi ve onlar kovuldu. Nitekim, diyebilirim ki, Çin'in sizi eleştirecek hiçbir niteliği yoktur ve yalnızca sizinle aynı fikirde olabilir. Esasen doğrusunuz. Bilmem hiç kusurunuz oldu mu. Birkaç [kusura] mahkumsunuz ve bunları da kendiniz düzeltirsiniz. RECTIFICATION ["Düzeltme", Başkan Mao orijinalde İngilizce söylüyor]. Bütün bunlar hakkında konuşmayacağım. Bırakın Deng soyadlı arkadaşımız bunu yapsın. [Gülüşmeler].

Konuşmak istediğim bir konu var. Bugün siz demokratik devrimden sosyalist yola geçiş evresindesiniz. SOCIALIST WAY ["Sosyalist yol", Başkan Mao orijinalde İngilizce söylüyor] İki olası sonuç var: Biri sosyalizm, diğeri ise kapitalizm. Biz bugün daha iki olası sonuç arasında mücadele ediyoruz. Vang Ming, Cang Guotao, Gao Gang, Peng Dehuay, Liu Şaoçi ve Lin Biao, hepsi kapitalizmi tesis etmek istediler. Gelecek 50 ila 100 yıl içerisinde, iki çizgi arasında mücadele olacaktır. Gelecek on bin yıl içerisinde, iki [çizgi] arasında mücadele olacaktır. Komünizme ulaşıldığında dahi, yine iki [çizgi] arasında mücadele olacaktır. Aksi takdirde bizler Marksist değilizdir. Zıtların birliği, UNITY OF OPPOSITES ["Zıtların birliği", Başkan Mao orijinalde İngilizce söylüyor]. Eğer bir hakkında konuşursak, bu metafiziktir; eğer iki hakkında konuşursak, işte bu UNITY OF OPPOSITES ["Zıtların birliği", Başkan Mao orijinalde İngilizce söylüyor], STRUGGLE OF OPPOSITES ["Zıtların mücadelesi", Başkan Mao orijinalde İngilizce söylüyor]. Marks ve Lenin'in söylediği şeye inanıyorum.

Yol dolambaçlıdır. Lenin'in Sovyetler Birliği, Hruşçof ve Brejnev yönetiminde değişti. Gelecekte, Lenin'in yoluna dönecektir. Aynısı Çin için de geçerlidir. Gelecekte revizyonist olabilir ama nihayetinde Marks ve Lenin tarafından çizilen yolu izleyecektir.

Biz bugün, Lenin'in deyimiyle, kapitalistsiz bir kapitalist ülkeyiz. Bu ülke, kapitalist sınıfların yasal haklarını korumayı istiyor. Halkın maaşları eşit değildir. Egalitaryenizm kılıflı sloganlarla eşitsiz sistemleri sürdürüyor. Bugün böyleyiz, Komünizme ulaşmamızdan önceye kadar yıllarca bu şekilde devam edecektir. Komünizm de iki çizginin ve ilerici ile gerinin arasındaki mücadelelerini barındıracaktır. Bugün bunlara kapsamlı bir şekilde yorumda bulunamayız. Bunlar bizim gazetelerde açıkça söylediğimiz şeylerdir.

Tüm diyeceklerim bunlardır.

Pol Pot: Bugün burada Başkan Mao'ya saygımızı sunabilmekten büyük onur duyduk. Biz Başkan Mao'yu her daim takdir etmiş ve sizin eserlerinizden öğrenmişizdir. Sizin yazılarınız, devrimimiz ulusal çapta başarı elde edene değin bize yol gösterdi. Bugün Başkan Mao ile kişisel olarak buluşabildik Başkan Mao'dan çizgiler meselesine dair konuşmasını dinledik. Bu çok önemli ve stratejik bir sorundur. Bugünden itibaren sizin dediğiniz şekilde yapmaya gayret göstereceğiz. Başkan Mao'nun birçok eserini, özellikle halk savaşı üzerine eserinizi, daha genç yaşlarımdan etüt etmeye başladım. Başkan Mao'nun eserleri bütün partimize siyasi ve askeri mücadeleler içerisindeyken önderlik etti. Onu [eserleri] güncel mücadelemizde kullandık ve sonuçlar elde ettik. Mücadelemiz en zorlu evreye girince, Cinggang Dağlarında Mücadele eserini inceledik ve o azmimizi çelikleştirdi. Ayrıca bizler, Başkan Mao liderliğinde Çin kurtarıldıktan sonra Çin halkının deneyimine yakın ilgi gösterdik. Çin deneyimini anlatan yazıları dikkatle okuduk. Başkan Mao'nun çizgi mücadelesine dair daha önceki yorumları...

Başkan Mao: Hı hı.

Pol Pot: Onu [iki çizgi] parti içinde etüt ettik. Sınıf mücadelesi ve çizgi mücadelesine yakın ilgi gösterdik. Nihai zaferi elde edene kadar Çin'in deneyimlerini etüt edip ondan öğreneceğiz.

Başkan Mao: Çin örneğini tamamen kopyalamayın. Usta Shi [Şi] diyor, kim ki ben gibi olmaya çalışacak, hasta olacaktır. Usta Şi'nin adı Kumarajiva'ydı, Güney ve Kuzey Hanedanlıkları döneminde yaşadı. O, Çince konuşabilen bir yabancıydı ve birçok Budist metni [Çince'ye] çevirdi. Kendi yolumuzu kendimiz ortaya koymalıyız. Marks'ın dediği gibi, onun öğretileri ancak bir rehber olarak hizmet edebilir ve doktrin [dogma] değillerdir. Marks kendisi böyle diyor. Kumarajiva'nın sözleri Yan Fu isimli bir Çinli akademisyen tarafından alıntılanmıştır. Yan bir çevirmendi. Bu alıntı, Yan tarafından çevrilen Evrim Üzerine'ye ön sözdendir. Yan, "çeviri yapmadığını", onun yerine "zarifçe orijinal metni ifade ettiğini" söylüyordu ve bu kitap hakkında yaptığı da buydu. Ama o gerçek anlamda ekonomi-politik hakkındaki şu eserler de dahil çeviri yaptı. Bu (Thomas Henry) Huxley tarafından yazılmıştı, HUXLEY [Başkan Mao orijinalde İngilizce telaffuz ediyor]. O bir İngilizdi ve Darwin'in destekçisiydi, ve kendisine "Darwin'in bulldog'u" diyordu. Agnostisizm fikrini ortaya attı. Alman Kant agnostisizmden söz etti. Huxley, Kant'ın söz ettiği agnostisizmin yalnızca dış yüzeyi bildiğini ama madddeyi bilmediğini söyledi. O [Huxley] doğa bilimlerini anlayışında bir materyalistti ve sosyal bilimlerde idealistti. Hint Budist felsefesini destekledi. Bundandır ki Marks, onu "utangaç materyalist" olarak adlandırdı.

Size anlattığım kadar çok şeyi daha önceden kimseye anlatmadım.

Pol Pot: Teşekkür ederiz. Bu bizim için büyük bir onurdur. Başkan Mao bugün bizi ağırladı ve bize birçok konuda konuşma yapıp bize büyük oranda bir ilham sağladı. Bu partimiz ve halkımız için zengin bir kaynaktır. İzin verin bir kez daha en derinden minnettarlığımızı ifade edelim.

Başkan Mao: Bana teşekkür etme, Marks ve Lenin'e teşekkür et. Size hediye etmek istediğim büyük boyutta Marks, Engels, Lenin ve Stalin'in 30 eseri var. Marks ve Engels daha iyi anlattı bunları, benden de daha iyi.

Pol Pot: Minnetle kabul ederiz. Onları sıkı bir şekilde çalışıp ülkemiz gerçekliğine uyarlayarak uygulayacağız. Aynı zamanda Başkan Mao'nun eserlerinden de öğrenmeye devam edeceğiz.

Başkan Mao: Ben kendimden [eserleri kastediyor -TÖ] pek tatmin değilim.

İyi öyleyse, teşekkür ederim!

Pol Pot: Ayrılıyoruz. Başkan Mao'ya uzun bir hayat liderim! delegasyonumuzu, partimizi ve tüm savaşçılarımızı temsilen Başkan Mao'ya uzun bir ömür diliyorum. Elveda!

Başkan Mao: Teşekkür ederim.

Pol Pot: Güle güle!

İyeng Sari: Başkan Mao'ya sağlık diliyorum.

[Başkan Mao KKP Merkez Komitesi Üyeleri yoldaşlar ile el sıkışıyor]

[1] KKP Merkez Komitesi üyesi 3 kişinin isimleri Pinyin'dir. Romanize isimler tespit edilememiştir.

[DN1] Cungnanhay (Pinyin: Zhongnanhai), Yasak Şehir'deki bir bölgeye verilen isimdir. Birçok merkezi Parti ve hükumet yönetim organı bu bölgededir. Burada kullanılan Cungnanhay, Cungnanhay Konuk Evi olabilir.
[DN2] Kastedilen, Mao ve Pol Pot dışındakilerdir.

18 Haziran 2020 Perşembe

ÇEVİRİ | Yeğişe Çarents - Lenin ve Ali (1924)

Yeğişe Çarents'in portresi (1923), çizen: Martiros Saryan (kaynak: Եղիշե Չարենցի դիմանկարը 1923, ayrıca bkz: sadece fotoğraf)


Not: Çeviri, Ermenice'den İngilizce'ye bir Ermeni enternasyonalist yoldaşımız tarafından çevrilmiştir, elimizden geldiğince elimizdeki çeviriye sadık kalıp, şiirin şiirselliğine de sadık kalmaya çalışarak, biz de onun İngilizce çevirisi üzerinden Türkçe'ye çevirdik.
-İbo'dan Demirdağ'a – Tarihimizden Öğreniyoruz
2020.06.18.

I

Moskova dünyanın merkezi.
Moskova, Mekke'den de eski.
Moskova'dan daha büyük bir şehir yok
O yaşadıkça Moskova içinde:
Lenin.

Trabzon, Moskova'dan uzakta.
Trabzon'dan Moskova'ya,
Yayan varamazsın asla.
Varsa eğer altının,
Önce bir taka tutarsın
Ve takayla önce gidersin Batum'a
Sonra binersin bir trene
Tiflis'e varırsın,
Sonra Bakü,
Rostov,
Ve sonra gidersin, ve gidersin...
Ve işte böylece
Varırsın Moskova'ya.

Ah! İşte o Moskova'da
Arkadaş Lenin[1] yaşar.
O, yücedir, en ulu halife kadar.
Ama her daim fukaranın[2] durumunu anlayan türden,
Bir halifedir o.
İşte tam da bundandır,
Trabzonlu Ali sever onu.
Ali bir teknede kürekçidir.
Kazanır aylık
Üç buçuk lira.
Sabahtan akşama çalışsa da.
Ve tekne sahibi sever onu
Bir yük hayvanıymış gibi:
Gider,
Gider,
Gider.

Ali, seviyor Lenin'i.
Ona dair öğrendi
Bir Rus denizcisinden.
Gösterdi ona
Lenin'in fotoğraflarını,
Dedi:
"Lenin horoş"[3]
Ali dedi:
"Çok?"[4]
Ve Rus dedi
"Ya?
Lenin var[5]
Burjuy[6] yok"
Burjuy -hani zengin gibi,
Efendi, ağa gibi,
O ki oturur diğerlerinin üstüne,
Başkasının terini içer
Ve sever
her daim
Oturup nard[7] oynamayı.

Anladı Ali,
"Lenin, büyük[8] halife."
Büyük halife ama
Hep fukaranın halini anlayan bir halife.
Ve sevdi onu,
O uzaklardaki Lenin'i
Dert dolu yüreğiyle Trabzonlu Ali.

II

O gün yas vardı Moskova'da
Ve yas parlak bir şekilde yanıyordu.
Diyebilirdin ki, proletarya yetim kalmıştı.
Ona yakın olan herkes
Biliyordu çoktan
Kızıl Lider yoktu artık...

Lider kapadı gözlerini,
Ki bir daha açamayacak hayata.
Lider uyanamayacağı
Bir uykuya kapıldı.

O gün Komünist Partisi
Çoktan başlamıştı güçlendirmeye kuvvetini
Bir barikat kurmak için
Acı kaybın önüne
Moskova'da, Tiflis'te, Bakü'de
Azmini betondan inşa etti
Ve ruhunu demirden dövdü.
Çelikleştirdi kendisini, ki yarın,
O değerli kaybın yerine
Bir kolu
Bir pazulu yumruğu yerleştirebilsin diye
Düşmanın gırtlağına.

O gün dert dolu sevgisiyle
Ülkemizin her bir proleteri
Hissetti aynı bugünkü gibi
Aynı bugünkü gibi savaş günü gelmişçesine
Kuvvetini toplayıp
Son gücünü de derleyip,
Ve feci bir hücuma kalkması gerekirmiş gibi;
Ki böylece işçi diktatörlüğü yaşar
Ve kazanır,
İlyiç olmadan...

III

Ve radyo sinyali ulaştı o gün,
Yeri kesen bir kılıçmışçasına,
Ölümlü radyo sinyali o gün
Ulaştı Moskova'dan Trabzon'a.
O gün çok çalıştı Ali
Soldu benzi o yüzden.
Vücudu terle kaplıydı,
Ama daha edecek işi vardı.
Her bir kası sızlanıyordu,
Eve götürülmek için,
"Yeter!", "Yeter" diyorlardı!
Senin şu yorgunluğun...

Akşamdı.
Karanlık kıyı boyunca
Gidiyordu evine Ali.
Ve şans eseri kıyıda gördü
Tanışı olan Rus denizcisini.
Yaklaştı,
Selam vermek için,
Elini sıkmak için eski bir tanışçasına
Ve nazikçe fısıldadı kulağına.
"Horoşo Lenin!"[9]
Yaklaştı.
Üzgündü denizci.
Yüzü tanış değildi, çaresizdi.
Ve demedi her zamanki "drasti"sini[10]
Ama onun yerine,
Yumuşakça [dedi],
"Ali, Lenin yok."[11]
Yoktu artık.
Gitti.
Dağ gibi bir dalga vurmuşçasına,
Ağır geldi.
Anladı bu kelimelerdeki kara anlamı,
Denizci Ali...

IV

Akşam vakti
Trabzon uyuyor.
Tek bir köpek bile havlamıyor.
Yalnızca polis, bir köpekmişçesine,
Uyanık,
Devriye atıyor sokaklarda.
Kara çınarlar hışırdıyor
Fısıldıyor karanlıkta,
Trabzon uyusa da,
Ama işte, uyanıktı Ali.

Bir hırsız gibi gidiyor Ali,
Karanlıkta duvarları geçerek.
Bir hırsız gibi gidiyor Ali,
Nereye?
Yalnızca o biliyor.

Nazikçe yaklaşıyor oraya
Bir bina.
Karanlığın için kaybolmuş,
Eğri büğrü bir tabela var orada...
Çizilmiş üstüne,
Biliyor
Basit:
Çekiç ve orak.

Bir hırsız gibi dönüyor oraya
Polis şaşı ve şişman
Şehirdeki binaya deniyor:
"Rus konsolosluğu."
Ali hırsız gibi yaklaşıyor oraya.
Polis yanından geçiyor.
Ali atlatıyor onu,
Yaklaşıyor kapıya.
Zili çalıyor.
Zilden de daha keskin,
Derin sessizlikte
Bir yürek
Çarpıyor.

Açıldı kapı.
Girdi içeri.
Muhafız bir tek,
Hala uyanık olan.
Tanıyor
Kardeş Ali[12]'yi
Genelde birlikte giderdiler yüzmeye.

Ama çoktandır gece olmuş,
Çoktandır bu kadar geçken,
Nedir Ali'nin istediği?
"Konsolos?"
"Ha-ha..."
"Gece oldu"
"Geç oldu."
Ama şansına Ali'nin
Geliyor konsolos.
"Lenin yok?"[13] diye soruyor Ali.
Sessizlik.
Bir çekiç dövüyormuş gibi.
Ve göğsünü tutup
Homurdanıyor
"Nyet horoşo."[14]

Ve sonra yere bakıyor,
Sanki bir şeyden korkarmışçasına,
Acıyla dolu, diyor,
"Ali ploh,[15] Ali ağlıyor.[16]"

Eğiyor boynunu,
Sessizce sunuyor saygısını ve üzüntüsünü,
Ve,
Sırtı duvara dönük ayrılıyor...

V

Başka ne?
Hiç.
Düşünemiyorum bir sebep
Gülmeye veya ağlamaya.

"Selam olsun arkadaş Ali'ye!"
"Zafer İlyiç'in eserine!"

-Yeğişe Çarents
1924

[1] Orijinalde Ermeni alfabesiyle Türkçe (Çarents, Türkiye hakkındaki şiirlerinde Türkçe kelimeleri sıklıkla kullanır).
[2] Orijinalde Türkçe.
[3] Horoş: Rusça iyi, güzel.
[4] Orijinalde Türkçe.
[5] Bu ve sonraki satır orijinalde Türkçe.
[6] Rusça'da burjuvazinin bir çeşit argo kısaltması.
[7] Bir çeşit Rus tavlası, bizdeki Mültezim tavlaya benzer.
[8] Orijinalde Türkçe.
[9] Güzel Lenin.
[10] Rusça merhaba.
[11] Orijinalde Türkçe.
[12] Orijinalde Türkçe.
[13] Orijinalde Türkçe.
[14] Rusça, iyi değil.
[15] Ploh: Rusça hasta, [durumu] kötü
[16] Orijinalde Türkçe.

Kaynak:

14 Haziran 2020 Pazar

Cihan Yıldız - İbo Can'a son kez…. [Cihan Yıldız'ın 1976 ayrılığı üzerine Bolşevik Kitaplık'taki yazısı] (4 Haziran 2020)

AÇIKLAMA


Burada paylaştığımız yazı, esasen Bolşevik Partizancılar'ın görüşlerini yansıtan bir yazıdır. Yazı, Bolşevik Partizancılar'ın kapalı kitap grubu olan Bolşevik Kitaplık'ta yaşanan bir tartışma sonucu son noktayı koymak amacıyla yayınlanmıştır. Kuşkusuz yazıyı yazanlarla aynı siyasi görüşleri savunmuyoruz, yine de içerdiği alıntıların önemini göz önüne alarak paylaşmak istedik.

Yazıyı paylaşırken yazarından izin al(a)madık, zira gruba gireli yarım saat bile olmamışken FÜ'ler hakkındaki bir tartışmada yazdıklarımız sonrası gruptan çıkarıldık (yani yazıyı da şans eseri .pdf olarak yazdırmasaydık, elimizde olmayacaktı). Yine de yayınlamamızla sinirlenmeyeceğini düşünüyoruz. İstediği takdirde silmeye hazırız.

Paylaşırken kimi yazım hatalarını düzenledik, kimi noktalama değişiklikleri yaptık, verilen kaynakları da alıntı önüne veya arkasına kaynak yazılan orijinal halindense, maddeli olarak düzenledik ve düzenlerken de kendi kullandığımız kaynak gösterme biçimine uyarladık. Metin içindeki "[DN...]" olarak verilenler, aksi belirtilmedikçe bizim notumuzdur. Bunlardan başka yazarın yazdıklarını çarpıtma olacak hiçbir şekilde değişiklik yapmadık. Belki yazar kendisine sormadan yazısını paylaştığımız gibi, yazısında sormadan teknik değişiklikler yapmamıza sinirlenebilir, yine de yaptığımızın faydalı olduğuna inanıyoruz.

Gelecekte 1976 ayrılığı üzerine kimi başka yayınlar da yapmayı düşünüyoruz, lakin bunlar daha çok belge şeklinde olacaktır. Burada elimizde olmayan kimi belgelerden de bolca alıntı olduğu için bunu yayınlıyoruz.

Son olarak bu yayını yaparken ayrılık üzerine Parti arşivlerine sahip olanların artık tarihe mal olmuş bu meselede belgesel yayınlar yapmalarının gerektiği yolunda düşüncemizi dillendiriyoruz. Partinin en az bilinen dönemi, en az belge üretilen dönemi olan bu dönemde bir de belgesel yayın olmadıkça, genç kuşakların TKP (M-L)'nin gelişimini anlayabilmesinin olanağı yoktur. Bizler 1972'de göndere çekilen şanlı kızıl bayrağı anlamak ve anlatmak için, belgelerin yayınlanmasının gerektiğine inanıyoruz, inanmaya da devam edeceğiz.

İbo'dan Demirdağ'a – Tarihimizden Öğreniyoruz
2020.06.14.

***


İbo Can’a son kez….


İnternet ortamında 1976-1977'deki süreçle ilgili, daha o dönemde belirlenmiş olan pozisyonların hep yeniden tekrarlanması şeklinde yürüyen bir tartışmanın uzatılmasının bugünkü mücadele açısından bir getirisi yok.  Bu yüzden son bir kez İbo Can ile aramızdaki geçmişe yönelik değerlendirmedeki görüş ayrılıklarında tavrımızı özetleyip bu tartışmayı kendi açımızdan bitiriyoruz.

Tarih konusunda merakı olan arkadaşlara önerimiz bu konuda işe yazılı belgeleri inceleyerek başlamaları, efsane anlatılarını, dedikoduları dönemin belgeleri üzerinden sorgulamalarıdır. Anda yürüyen sınıf mücadelesini tarihten daha önemli gören arkadaşlara ise tavsiyemiz o dönemin siyasi aktörlerinin, örneğin 1976'daki bölünmede KK hizbinde yer alanların ve başını çekenlerin, 1981-1982 bölünmesinde Menşevik saflarda yer alanların başını çekenlerin ve her iki dönemde de bir taraf olan Bolşeviklerin bugün nerede olduklarını sorgulamalarıdır.

Biz, dün ne yaptı isek, bugün onu daha yetkinleşmiş bir biçimde sürdürüyoruz: KK/T'de yeni tipte partiyi, ML partiyi, Bolşevik partiyi inşaya devam ediyoruz!

Biz Bolşevikler 1970’li yıllarda ağırlıklı olarak yurt dışı faaliyeti içinde yer alan KK-T'li komünistler içinden çıkıp gelen bir akım olarak 1976 ve 1981 bölünmelerinde kendi görüşlerimizle yer aldık. Derdimiz ve davamız her dönemde KK-T'de gerçek bir KP'nin inşası idi. Bunun için mücadele ettik. Bu mücadeleden hiç vazgeçmedik. Aynı mücadeleyi örgütlü olarak kesintisiz sürdürdük, sürdürüyoruz.

1974'ün ikinci yarısına kadar, İK ve yoldaşlarının 1972'de ayrıldıkları TİİKP'nin YD örgütü içinde faaliyet yürütüyorduk. TKP/ML’nin kuruluşuna temel olan İK'nin yazıları bizim elimize 1974'ün ikinci yarısında geçti. Bu belgelerin incelenmesi temelinde Ocak 1975'de yurt dışındaki kadroların katıldığı bir konferansta, TKP/ML'nin görüşlerinin esas olarak ML görüşler olduğu tespitini yaptık. Bu partinin görüşleri temelinde ve bu parti içinde örgütsel faaliyet yürütmenin doğru olduğu sonucuna vardık. TKP/ML adına yetkili organlarla görüşerek TKP/ML'ye katılma isteğimizi iletme kararı aldık. Bu dönemde, TKP/ML adına konuşma yetkisine sahip olan kadrolara henüz ulaşamadığımız bir süre, TKP/ML sempatizanları adına bir faaliyet yürüttük. 1975'in yaz ayları başında bizim TKP/ML'ye (TKP/ML Hareketi diye bir şey yoktu henüz!!!) katılma isteğimiz, TKP/ML'nin içerdeki yetkili  kadroların eline ulaştı. İçeriden, bizim katılma isteğimize olumlu cevap verildi ve bizim yurtdışında  TKP/ML YD adına faaliyet yürütmemiz konusunda da yetki verildi.

1975'in ikinci yarısından itibaren, daha önce TKP/ML sempatizanları adına yürütülen faaliyet, TKP/ML YD adına yürütülmeye başlandı.

Yani: Biz, 1975’in ikinci yarısında, İbrahim Kaypakkaya'nın 5 temel  yazısında (Genel Eleştiri, Kemalizm, Milli Mesele, Parti Program Taslağının Eleştirisi, Kızıl Siyasi İktidar Öğretisini Doğru Kavrayalım) ortaya koyduğu çizgi temelinde TKP/ML'li olduk. “Hareket”e değil, partiye katıldık!

Katıldığımız dönemde partinin içerideki yetkili kadroları TKP/ML'yi KK-T'deki tek komünist örgüt olarak değerlendiriyorlardı. Başka gruplarla birleşme diye bir plan ve programları yoktu. TKP/ML’nin aslında parti olmadığı, aslında TKP/ML ile bir dizi başka devrimci örgüt arasında nitel bir fark olmadığı konusunda görüşler vb. yoktu!!

(Bizim TK/ML’ye katıldığımız dönemde dışarıda KK/T'de eski KK içinden bir tek kişi vardı.[DN1] Onunla henüz TİİKP döneminde, 1974'ün birinci yarısında kurulan ve TİİKP’in  “1 Ocak 1974”[DN2] “öz eleştirisi” temelinde, TKP/ML, THKO (ML), THKP-C (ML), TİİKP kadrolarını bir parti içinde birleştirme için çalışma önerisini, o coşku ile kabul etmiş, fakat bu hem TİİKP'in içerideki, hem de TKP/ML'nin içerideki yönetimleri tarafından şiddetle ret edilmişti! Bu arkadaş içerideki TKP/ML yöneticileri tarafından şiddetle eleştirilmiş, TKP/ML adına böyle bir projeye katılma sözü verme yetkisine sahip olmadığı bildirilmiş, arkadaş da öz eleştiri yapmıştı!)

Bizim oldukça güçlü bir örgüt olarak, partinin yönetici kademelerinin hiçbir çabası olmaksızın partiye katılımımız, partiye adeta bir can suyu oldu.

Bu konuda TKP/ML ilk Koordinasyon Komitesi içinde yer alan, daha sonra bir dönem TKP/ML Hareketi KK içinde yer alan Ali Taşyapan şunları söylüyor:[1]

“TKP/ML'ye toplu geçişin ifadesi olan yurtdışı kolunun ortak açıklaması Türkiye'ye iletildi. 75'in yaz başlarında biz içeridekilere kadar ulaştı. Yazıyı okuduk, değerlendirdik. Çok sevindik, umutlandık. Görüşlerimizin etkileşim gücü Aydınlık'ın görüşlerini yurtdışında sarsmış, koca bir kitleyi bize kazandırmış. Örgütün pratik çabası olmadan bu gerçekleşmiş. Önder Kaypakkaya'ya sevgimiz, saygımız, minnettarlığımız nasıl da kabarmış, içimize sığmaz olmuştu.”

Bu dönemde YD kadrolarından kimi arkadaşlar, parti inşası faaliyetlerine ülkede katılmak ve yurt dışı ile koordinasyonu sağlamak için Türkiye'ye gittiler.

Biz, TKP/ML Yurt Dışı olarak faaliyet yürütmeye başladıktan bir süre sonra 1976'nın başlarından itibaren Türkiye'ye yerleşen YD kadrolarından parti içinde görüş ayrılıkları çıktığı ve partinin bir bölünmeye doğru gittiği haberleri geldi. Bu haberler temelinde sorunun ne olduğunun anlaşılması için iki yoldaşımız Türkiye'de görüşmeler yapmak üzere görevlendirildi.  Burada Mayıs 1976 başında bu iki yoldaşın eline Nisan 1976 tarihli, “Merkezin SEY hakkında Görüşleri”[DN3]  başlıklı bir belge ve bir bölgenin bu belgeye tavır takındığı “Bir Bölgenin Merkezin “SEY” hakkında görüşlerine cevabı” başlıklı bir belge geçti.  Bu belgeler üzerinde YD'da henüz bir tartışma yürütülmemiş olduğu için, yurt dışından görüşmelerle görevlendirilmiş iki yoldaş “YD'dan iki arkadaşın görüşleri” başlıklı bir belgede kendi tavırlarını yazılı hâle getirdiler.

Bu belgede, parti içinde yürüyen tartışmalar konusunda tavır takınılıyordu.

KK tarafından dayatılan “SEY” tartışmasının yöntemi bağlamında bu belgede takınılan tavırda şunlar söyleniyordu:

“Merkezin yaptığı SEY tesbiti, bizim eski görüşlerimizin (ki bunlar hâlâ teşkilatın resmi görüşleridir) tam tersi görüşlerdir. Açıktır ki ayrı bir SEY tespiti, ayrı bir devrim stratejisini ayrı bir çizgiyi beraberinde getirecektir. Bir K teşkilatın çizgi değiştirmesi ise, yalnızca Merkezin ve bazı Teşkilat kademelerinin isteği ile olmaz. Böyle önemli konular, önce merkezi bir yönlendirme ile tüm T kademelerinde tartışılır, tüm teşkilat kademelerinin temsil edildiği bir Konf. ta karara bağlanır, ondan sonra uygulamaya konur. K. teşkilatlarda ilke budur. Burada merkezin bu ilkeyi uygulamadığı görüşündeyiz. M’nin eğilimi kendi eğilimini uygulama yönündedir. Biz buna kesinlikle karşıyız. Bugün T'mız için geçerli olan görüşler hala Kaypakkkaya'nın görüşleridir. Ve bu bir konferans bu konuda karar verene dek böyle kalacaktır, kalmalıdır. Bu ilkenin çiğnenmesi önümüzdeki dönemde her T. kademesinin kendi görüşlerini uygulamasını beraberinde getirebilir ki, bunun sakatlığı ortadadır.
Biz M.nin bu konudaki tavrını hatalı buluyor ve ret ediyoruz. Ama bu ret etme, bizi tüm olarak merkezi ret etmeye götürmemelidir. Doğru tavır yanlış bulduğumuz görüşlere karşı, T. içinde mücadele etmek, doğru görüşleri Teşkilatın çoğunluğuna kavratmaya çalışmak olmalıdır. Biz devrim stratejisi konusunda görüş ayrılıklarının kaçınılmaz olarak örgütsel ayrılığı da beraberinde getireceğini görüyoruz. Bu konuda hayale kapılmıyoruz. Ama bugünkü dönemde görüş ayrılıklarının tam olarak ortaya çıkmadığını da görüyoruz. Önümüzdeki dönemde bu yüzden tartışma yoğunlaştırılmalı, görüş ayrılıklarının üzerine gidilmeli, bunların ilkelerde mi yoksa günlük siyasi meselelerde mi olduğu tespit edilmeli, ilke ayrılıkları herkesin görüp kavrayacağı bir açıklıkla ortaya çıkarılmalıdır. Ancak böyle bir durumda örgütsel ayrılık gerekli ve kaçınılmaz ve T. için, halk için zararlı değil, yararlı olur.
Biz bu anlamda bir bölgenin merkezin tartışma yazısına verdiği cevabı –M'yi ret eden tavrı dolayısıyla hatalı buluyoruz.”

KK'nın yazısı her ne kadar “SEY konusunda görüşlerimiz” başlığını taşıyorsa da, bir dizi konuda tavır takınan bir yazı idi.

Bizim için KK ile tartışmanın püf noktası SEY konusu değil, “Birlik ve Parti Meselesi” idi. “YD'dan iki arkadaşın görüşleri” yazısında bu başlık altında şunlar söyleniyordu:

“Merkezin tartışma yazısının 6. sayfasında şöyle deniyor:
“Her şeyden önce şunu belirtmeliyiz. Biz Türkiye'de bulunduğumuz aşamada sadece bizim ML'yi temsil ettiğimiz iddiasında değiliz.”
“Türkiye'de ML olma yolunda olarak adlandırabileceğimiz üç hareket olduğu görüşündeyiz. Bizim dışımızda … ve … de ML olma yolunda[DN4] hareketler olarak görüp, değerlendiriyoruz.”
Merkezin bu görüşleri kanımızca yanlış ve tutarsızdır. Yanlıştır çünkü aralarında birçok temel meselede ayrılık olan üç ayrı örgütü de ML (olma yolunda) olarak görmektedir. Tutarsızdır çünkü kendi kendini ret eder durumdadır. Şurası açıktır ki ML bir tanedir. Aralarında ilkelerde ayrılık olan üç ayrı örgütü de ML (olma yolunda) olarak değerlendirmek yanlıştır. Bize göre teşkilatımız ML ilkeler temelinde modern revizyonizme karşı amansız bir mücadele içinde kurulmuş, ana hattıyla ML bir ve tek teşkilattır. Bugünkü dönemde bizim dışımızda bazı teşkilatlar da bazı temel meselelerde bize yakın görüşler savunmaya başlamıştır. Biz bunları devrimci teşkilatlar olarak değerlendiriyoruz. (Sizim saydıklarınız dışında Şafak'ı da bunlara sayıyoruz.) Bugünkü dönemde bu teşkilatlarla eylem birlikleri kurulabileceği ve her somut durumda kurulması için çabalanması gerektiği görüşündeyiz. (Eylemde birlik, ajitasyon propagandada serbestlik temelinde)
Komünistlerin tümünün bir örgüt (örgütümüz) içinde birleştirilmesinin yolu, doğru siyasi çizgimizi geliştirmek ve bunu pratiğe uygulamaktır. Biz birlik meselesini kısaca böyle görüyoruz. (Bu konuda görüşlerimiz daha geniş olarak Komünist sayı 3’te vardır.)
Örgümüzün diğerleriyle aynı kefeye atılmasına kesinlikle karşıyız. Bunu partinin varlığının inkârı olarak değerlendiriyoruz. Böyle bir durumda merkez neyin merkezi olduğu sorusuna cevap vermelidir. Merkezin tavrı bir yerde kendi kendini inkâr anlamına gelmektedir. Eğer partinin varlığı gerçekten ret ediliyorsa, o zaman merkezin kimseden parti disiplini beklemeye de hakkı olmaz.”

Aynı yazıda  “Aramızdaki görüş ayrılıklarının ele alınması yöntemi” başlığı altında da şunlar söyleniyordu:

“Görüşümüze göre önümüzdeki dönemde tüm teşkilat içinde yoğun bir tartışma kampanyası açılmalıdır. Bu tartışmada çeşitli bölgelerin görüşleri tüm bölgelere ulaştırılmalıdır. Açıklığa kavuşturulması gereken meseleler tespit edilmeli ve tartışma bu noktalar üzerinde yoğunlaştırılmalıdır. Ondan sonra her bölgeden gelecek seçilmiş delegelerle bir Konferans toplanmalı ve bu Konferansta parti çizgisi kesinlikle tespit edilmeli ve yönetici organlar seçilmelidir.
Bizce tek doğru yöntem budur.”

YD Yönetim Kademesinin görevlendirdiği yoldaşlarımız 1976 Haziran ayında hem kendine TKP/ML Hareketi Merkezi adına konuşan kesimin temsilcileriyle, hem de bu kesimin disiplinini tanımayan kesimin temsilcileriyle görüşmeler yürüttü. Bu görüşmelerde yazıda savunulan görüşlerimiz aktarıldı. Özellikle merkez adına konuşan arkadaşlara, bizim partimizin, kimi devrimci örgütlerle aynı kefeye konması hâlinde bu görüşleri savunan ve uygulamaya kalkan bir merkezin disiplinine uymayacağımız hiçbir yanlış anlamaya meydan vermeyecek açıklıkta anlatıldı. Bizim YD'da TKP/ML YD adına yürüttüğümüz faaliyetlere aynen devam etmek niyetimiz açıklandı. Bir Konferansta tartışılan sorunlar sonuçlanana kadar, parti çizgisinin (İK çizgisinin) savunulmasının görev olduğu ve bizim bunu yapacağımız anlatıldı.

Merkez adına konuşanların en kısa zamanda yazılı olarak tavır takınması istendi.

22.7.1976 tarihli “TKP (M-L) Hareti YD Komitesi'ne”[DN5] başlığını taşıyan bir mektupta merkez bizden:

- Uluslararası ilişkilerde TKP/ML'nin Türkiye'deki ML parti olarak tanıtılmaktan vazgeçmemizi, Türkiye'de ML bir partinin “bizim gibi ML olma yolunda ilerleyen devrimci hareket ve grupların ortak çabalarının bir sonucu olarak ortaya çıkacağı”nı anlatmamızı talep ediyordu. Yani bizden merkezin parti tasfiyecisi görüşlerini savunmamız isteniyordu.
- Dışa yönelik faaliyetlerde, çıkartılan kitle gazetesinin,[DN6] “teşhir görevini yerine getiren bir organ olarak çıkartılması ve tartışılan ideolojik politik konularla ilgili yazılara yer verilmemesi” direktifi veriliyordu! Aslında bu partinin geçerli görüşleri temelinde propaganda yapılmasının yasaklanması idi.
- Merkez mektubunda, ideolojik siyasi yayın organı konusunda aynen şunları yazıyordu:

“KK içinde bulunduğumuz tartışma ortamını dikkate alarak merkezi veya bölgesel ideolojik, politik nitelikte bir yayın organı çıkartılmasının birliğe zarar verici davranış olacağını tespit etmiştir. Bu şartlarda KK “Tartışma yayın Organı” dışında herhangi bir yayın organı çıkartma çabasında olmadığı gibi bu yoldaki bölgesel önerileri de ret etme durumundadır. YD komitesince yayınlanan Komünist dergisinin durumu da genel karar içinde değerlendirilmiş ve tartışma kampanyası sonuçlanıncaya dek “Komünist”in yayınlanmamasına karar verilmiştir.”

Bunlar açıkça, Merkez’in parti propagandasına son verilmesini istemesi, açıkça partiyi tasfiye anlamına geliyordu.

Bu yazı YD'daki teşkilat içinde bütün teşkilata dağıtıldı, tartışıldı, bütün yoldaşların görüşleri toplandı. Yapılan YD kademesi toplantısında parti ve sempatizan teşkilatı içinde yürütülmüş tartışmaların sonucu olarak bir cevabi mektup yazıldı. Bu mektubun girişinde şöyle deniyordu:

“YD çalışmaları ile ilgili olarak almış olduğunuz kararların birçok hatalar taşıdığını ve buradaki pratik faaliyetlerimizi önemli ölçüde aksatacak nitelikte olduğunu tespit ettik. Ayrıca bu kararlarla ilgili olarak aynı mektupta getirilen ve bizler için yeni ve şaşırtıcı olan birçok görüşle karşı karşıya bulunmaktayız. Bu görüşler partimizin varlığı ve geleceği ile ilgili olduğundan hayati önem taşımaktadır. Görüşümüze göre alınan kararlardaki hatalar bu yeni görüşlerden kaynaklanmaktadır. Onun için aşağıdaki yazıda esas olarak bu yeni görüşler hakkındaki fikirlerimizi ve eleştirilerimizi getirmeye çalıştık. Ayrıca iletilen kararların da uygulamaya konmasından önce aşağıda belirtmiş olduğumuz görüşler ışığında yeniden gözden geçirilmesinin gerekli olduğunda görüş birliğine vardık.”

KK ile tartışmada en önemli sorun Partinin varlığının kabulü sorunu idi. Bu konuda KK'ye verilen cevapta şunlar söyleniyordu:

“Yoldaşlar, burada ilk göze çarpan KK'nin bugün ülkemizde bir KP olduğu gerçeğini ret ettiği, TKP/ML'nin varlığını inkâr ettiğidir. Aynı nedenle olacak ki, karar metninde partimizin isminin kullanılmasından titizlikle kaçınılarak, “Hareketimiz” deyimi kullanılıyor. “Hareketimizin” proletarya partisi oluşturma doğrultusunda (inşa değil) gelişen bir hareket olarak gösterilmesinde, KK'deki yoldaşların bu kararları, ülkemizde bir KP olmadığını -TKP/ML'nin olmadığı- var sayarak aldığını göstermektedir. Hatta KK daha da ileri giderek, “hareketimizin” ML olup olmadığı konusunda da şüpheler yaratıyor. (…)
Biz partimizin başından beri ana hattıyla ML olduğu görüşündeyiz. Eğer KK buna katılmıyorsa bunu açıkça belirtmesini istiyoruz. Aynı şekilde TKP/ML'nin varlığını, onun bir proletarya partisi olduğunu ret ediyorsa, bunu açıkça belirtmesini istiyoruz. Çünkü bu konunun sallantıda bırakılacak bir yanı yoktur.”

Biz bu mektubu Eyül ayında KK'ye ulaştırdık. Bu arada fakat Türkiye'de bölgelerde birçok grup KK'nin disiplinini tanımayacağını ilan etmişti. Biz merkezin disiplinini tanımadığını ilan eden ve aslında partiye sahip çıkılma konusunda aynı safta olduğumuz gruplarla da T. de YD temsilcisi olarak çalışan yoldaş üzerinden ilişki ve tartışmalarımızı sürdürüyor, elimizden geldiğince erken bir bölünmeyi engellemeye çalışıyorduk.

Eylül ayındaki mektubumuza gelen 19 Ekim 1976 tarihli cevabi mektupta, KK, getirdiğimiz eleştirileri tümden ret ediyor ve mektubun sonunda şu meselelerle ilgili tavrımızı acilen belirtmemizi istiyordu:

“a) TKP/ML Hareketi'ne ve onun KK tarafından temsil edilen merkez önderliğine bağlı olup olmadığınızı açıkça belirtiniz.
b) Örgüt yıkıcısı guruba karşı açık tavrınızı belirleyiniz.
c) Ayrılma durumunuz yoksa alınan kararları derhal uygulayınız.
d) Temsilcilik konusunda ilgili arkadaşa talimat vererek, disipline uymasını sağlayınız.
e) Bu yazımızı, kararlarımızı bildiren yazı ve sizin yazılarınızla birlikte tüm kadrolara dağıtınız.
f) Bildiri, mesaj A. Gazetesindeki tavır ile ilgili son dönemdeki hatalı tavrınızın açık özeleştirisini yapınız.
Bütün bu meselelerle ilgili tavrınızı en kısa süre içinde belirleyiniz.
Bu meselelerle ilgili tavrınızı ortaya koymadığınız sürece, sizleri hareketimizin bir parçası olarak görmemiz imkânsız kalacaktır.
Kararınızın olumsuz olması durumunda, TKP (ML) Hareketi'yle ve bu adla yürütülen çalışmayla hiçbir ilginiz kalmayacaktır.”

Biz, 25 Kasım 1976‘da, TKP/ML YD adına 29 sayfalık bir belgede tavrımızı takındık. Belgenin sonunda tavır takınmamız istenen konularda tavrımızı şöyle belirledik:

“a) “TKP(ML) Hareketi”ne ve onun KK tarafından temsil edilen merkezi önderliğine bağlı değiliz. Bu hareketi partimiz içinde bir hizip olarak değerlendiriyoruz. Bağlı olduğumuz örgüt TKP/ML'dir.
b) “KK”nin “örgüt yıkıcısı” olarak adlandırdığı grubu, ana hattıyla doğru, örgüt içi mücadele yöntemleri konusunda hatalı olarak değerlendiriyoruz. Bu örgüt kademesinin “örgüt yıkıcısı” olmadığı görüşündeyiz. Esas “örgüt yıkıcısı”nın KK olduğu görüşündeyiz.
c) Bizim TKP/ML'den ayrılma diye bir meselemiz yoktur. TKP(ML) Hareketi'nin aldığı kararları uygulamıyoruz. Çünkü bu kararlar partiyi tasfiye amacıyla alınmış kararlardır.
d) Arkadaşa talimat verilmiştir. Temsilcilik kurumu sürecektir. YD teşkilatının disiplinine bağlıdır.
e) Yazıları dağıtıyoruz. Bunu KK karar aldığı için değil, yararlı gördüğümüz için yapıyoruz.
f) Hatamız olan konularda özeleştiri yapmaya her zaman hazırız. Hatalı gördüğümüz noktaların özeleştirisi bu yazımızda vardır.( Yazdığınız yazınında geçen konularla ilgili.)
Talep ve tekliflerimiz: (eğer TKP/ML Hareketi'nin TKP/ML içinde çalışmaya niyeti varsa) şunlardır:
- Bu yazıyı kadrolara dağıtın ve bu yazıya yazılı tavır takının.
- TKP/ML Hareketi adlı fraksiyonu dağıtın. Bu fraksiyon tasfiyeci bir fraksiyondur. Partimize çok ağır zararlar vermiştir.
- KK bu fraksiyonun bir numaralı sorumlusudur. KK özeleştirisini yapmalı ve geri çekilmelidir.
- Uygun yollarla ve tüm kadroların fikri alınarak (Bunun nasıl yapılabileceği konusunda görüşlerimizi burada yazmayı gerekli görmüyoruz. Herhalde demagojiye fırsat vermemek için, bu işin “KK” siz de yapılabileceği görüşündü olduğumuzu belirtelim) yeni bir KK seçilmeli. Bu KK Kongreyi hazırlamakla görevlendirilmelidir.
- Kongre yapılana dek 5 temel belgedeki görüşler, bütün kadroların üzerinde birleştiği yanlışlar düzeltilerek, partimizi bağlar.
- KK parti disiplinine uymalı, bunu ret ederse ihraç edilmelidir.”

“KK”nin 12 Ocak 1977'de YD ile ilgili yazısı” başlıklı bir belgede KK, bize, kendisi için sorunun artık “YD'nin üst kademesindeki yöneticilerin iknası sorunu olmaktan çıktığı”nı, sorunun artık “Bu kişilerin anlayışlarının teşhiri ve mahkûm edilmesi, tabanın devrimci saflara kazanılması sorunu” olduğunu bildirdi.

Söz konusu belgenin sonunda KK tasfiyecilik konusunda tavır takınıyor, şöyle diyordu:

“Arkadaşların yönelttikleri tasfiyecilik suçlamasına gelince; TKP/ML Hareketi açısından bunun sözünün daha edilemeyeceğini, hareketimizin bir atılım içine girdiğini bilen bütün kadrolar, bu suçlamaya sadece gülmektedirler. Ancak sizler için aynı şeyler söylenemez. Hareketimizi hatalı bir yönde ilerletmeye çalışan sizler gerçek tasfiye rolünü oynayan ve tasfiyeci adıyla anılmaya layık kişilersiniz. Bize gelince, siz de dâhil olmak üzere bütün oportünist karargâhları tasfiye etmeye ve halkımızın davasını başarıya ilerletmeye kararlıyız. Bu yolda tüm engelleri aşma azmimizi bir kez daha belirtiyoruz.”

Buna ne denir? Kâğıt sabırlıdır. Ve zaman en iyi hakemdir. Bu mektubu yazanlar bugün nerededir?

Bizim yerimiz bellidir. TKP/ML içinde İK'nin ana hattı doğru çizgisindeki hataların doğru eleştirisini yaparak partiyi Bolşevikleştirme yönünde ilerletenler biziz. SEY konusunda Türkiye Komünist Hareketi içinde en doğru çözümlemeyi yapıp ortaya koyan örgüt biziz. KK'nin ardılları, önce kendi kendilerini tasfiye ettiler. İK'yi ve Mao'yu küçük burjuva köylü devrimcisi ilan ettiler bir ara. Sonra onu yeniden keşfetti bir bölümü. Sallanıp durdular. Büyük bölümü zaten devrimci safları bıraktı ya da devrimciliği internet ortamında nostaljik takılmalara sığdırdı. Herkes kendine yakışanı yapıyor sonuçta.

Neden bunca alıntı?

Görüldüğü gibi bizim KK hizbinden ayrılmamızın temel nedeni ve gerekçesi hiçbir biçimde onların SEY konusunda getirdiği görüşleri değildir. Bu görüşlerin tartışılması, bir Kongre ile sonuçlandırılması mümkündü. Biz bunu ret etmedik, tam tersine en baştan itibaren bunun yapılmasını istedik. Bir şartla, bütün partinin seçilmiş delegelerle temsil edeceği bir Kongreye kadar İK'nın görüşlerinin, parti çizgisi olarak hep birlikte savunulması şartıyla!

KK ise, bir yandan partinin varlığını ret edip, diğer yandan fakat tepeden inme bir yöntemle geliştirdiği kendi çizgisini parti disiplini adına uygulatmaya kalktı. 1976 ayrılığının nedeni budur.

İbo Can arkadaşın sözünü ettiği KK'nin “öz eleştiri”sine gelince Bu öz eleştiri tepeden inmeci yönteme karşı başkaldıran kadroları kaybetmemek için kaleme alınmak zorunda kalınan, hatanın derinliğini kavramayan, “bölünmeyi önlemek için taviz verme” olarak değerlendirilen sözde bir öz eleştiridir. Bir diğer yanıyla öyle bir öz eleştiridir ki bu, partinin İbo'dan sonra geri kalan yönetici kademesinin bütün hatalarını, partinin aslında parti olmadığının ispatı için kullanan, tasfiyeciliğin temellerini “öz eleştiri” adı altında ortaya koyan, parti tarihi açısından bir utanç belgesidir.

Ali Taşyapan, Duvarın İki Yakası'nda bu öz eleştiri hakkında şunları söylüyor:[2]

Örgütün bölünmesini önlemek için tavrımızı gözden geçirdik, hatalarımızı ortaya koyduk, önemli tavizler verdik. Örneğin, yeni tezi darbeci bir şekilde örgüte sunduğumuzu, örgüt iradesini hafifsediğimizi, özeleştiri yapıp tezi geri çekeceğimizi, ama kendimizi aşmak için de kuralına uygun bir örgüt içi teorik tartışma kampanyası başlatmamız gerektiğini, kampanya bitimine dek örgüt çizgisini eski görüşlerimizin temsil ettiği gerçeğine riayet edeceğimizi vurguladık.”

Gerçekler inatçıdır!

KK'nin partinin hatalarını aşarak partiyi ilerletmeye çalıştığı, KK'ya karşı çakanların ise öz eleştiriye vb.'ne karşı olduğu efsanesinin gerçeğini öğrenmek isteyenler için okuma önerisi:

Ayrıntı yayınlarından 2020’de yayınlanan “İbrahim Ünal - Tarihe Not: Akılda Kalanlar (1976-1980)” adlı kitabı okumalarını öneririz. Bu kitabın 333-362 sayfaları arasında YD Bölgesi'nin bu dönemdeki durum hakkında bilgiler ve belgelerden alıntılar vardır. Orada 1981 bölünmesinden bu yana Bolşevik saflarda yer alanların, KK belgeleri ortaya çıkmadan partinin genel görüşleri hakkında yaptıkları değerlendirmelerinden alıntılar da vardır.

Cihan Yıldız
4 Haziran 2020

[1] "Anılarla Geçmişe Yolculuk-2 - Duvarın İki Yakası". Taşyapan, Ali. Tohum Basın Yayın. 1. Baskı, Şubat 2001. İstanbul. Sayfa: 346.
[2] "Anılarla Geçmişe Yolculuk-2 - Duvarın İki Yakası". Taşyapan, Ali. Tohum Basın Yayın. 1. Baskı, Şubat 2001. İstanbul. Sayfalar: 352-353.; not: "Ali Taşyapan yanlış “hatırlıyor”. Merkezin “öz eleştirisi”nin hiçbir yerinde kampanya bitimine dek parti görüşlerinin savunulacağı şeklinde bir tavır yoktur. Tersine yukarıdaki belgelerde görüldüğü gibi, en iyi hâlde parti çizgisinin savunulmasının askıya alınması vardır!-BN" (Cihan Yıldız)

[DN1] Bu ifade biraz bulanık geldi bize. Eğer kastedilen, ülke içinde KK'de yer almış ama yurt dışı da dahil farklı alandaysa iki kişi, yok kastedilen ülke içerisinde yakalanmamış olansa tek kişidir. İlki durumunda Almanyalı Kadir veya Ali Mercan, ikincisi durumunda ise yalnızca Ali Mercan bu ifadeye uyuyor. Büyük ihtimal ikinci durumdur. Bu arada, Ali Mercan'ın isminin mahfuz edilmesini biz lüzumsuz buluyoruz. -TÖ
[DN2] Bahsedilen, TİİKP Yurt Dışı Komitesi adına bütün partiyi kapsadığı ilan edilen öz eleştiridir. Bu öz eleştiri, TKP (M-L) tezlerini sağcı TİİKP özüyle harmanlayıp bu platformda TİİKP'den kopan Garbis-Adil grubu ve TKP (M-L)'nin TİİKP içerisinde birliği çağrısında bulunuyordu. İlgili çağrı, rağbet görmedi. TKP (M-L) önderleri bu öz eleştiriyi reddetti, savunulan görüşlerin kendi görüşleri olduğunu söyleyip bu görüşleri savunan partinin zaten var olduğu, samimiyseler onların partiye katılmaları gerektiği şeklinde cevapladı. TİİKP önderliği ise eleştiriyi topa tuttu. Doğu, "Bölücülük Yapmayın Birleşin" başlıklı 1975'de yazdığı bir öz eleştiriye eleştiriyle bunu kesinkes reddetti. Ömer, öz eleştirisinden geri dönüş yapıp TİİKP'ye bağlandı bağlanmasına ama bir kere kızağa alınmıştı. Gün be gün onun konumu düşerken Yıldırım Dağyeli'ninki arttı. -TÖ
[DN3] "SEY" ile kastedilen şey "Sosyo-ekonomik yapı"dır. -TÖ
[DN4] "Kastedilen o dönemde THKO’nun ve THKC’nin Mao Zedung’u keşfetmiş olan, SB’nin de sosyal emperyalist olduğunu keşfetmiş olan gruplar idi. Sonradan Halkın Kurtuluşu ve Halkın Yolu adlı dergileri çıkaran gruplar -BN" (Cihan Yıldız)
[DN5] Yakın bir zamanda tam metin olarak açacaklarımız arasında bu belge vardır. -TÖ
[DN6] Gerçek -TÖ

7 Haziran 2020 Pazar

Başkan Mao Zedung "Devletler bağımsızlık, milletler kurtuluş, halklar devrim istiyor" sözünü söyledi mi?

Dünya proletaryasının büyük önder ve öğretmeni, bilimimizin 5. ölümsüz ustası Başkan Mao Zedung yoldaş (Fotoğraf: Ciang Çing [Wade-Giles: Chiang Ch'ing, Pinyin: Jiang Qing] yoldaş)

En sonda verilecek cevaplardan birisini direkt olarak en başta verelim: Hayır, Başkan Mao'nun bu sözü söylediğine dair (bizim ulaşabildiğimiz) tek bir delil dahi yoktur.

'70'li yıllarda bu söz, ÇKP kaynaklı yayınlardan, gerek uluslararası komünist harekette ve gerekse Türkiye komünist ve devrimci hareketi saflarında yaygındı. Hatta, TKP (M-L)'nin 1974 yılında hazırladığı "Dünyada ve Türkiye'de durum" başlıklı tahlilin de girişinde bu söz kullanılmaktaydı.[1]

Yazının başlığı ve sloganı içeren ilk alt başlığı

1977 yazında Arnavutluk Emek Partisi'nin başlattığı Üç Dünya Teorisi'nin reddi kampanyası esnasında da bu söz, ÜDT'cilerce çokça kullanıldığından,[2] ÜDT'ci olarak ilan edildi ve reddedildi. Türkiye'de de bu slogan, bu sıralarda birçok siyasi hareketçe ÜDT'ci bulunup reddedildi, ağır bir şekilde eleştirildi.[3]

Gerçekten de Türkiye'de ve dünyada ÜDT'ciler bu sözü çokça istismar etti. Bunu bizde Aydınlık oportünizmi yapmıştır ve yapmaktadır. Bu revizyonistlere göre bu söz, 1974'de Mao Zedung'un kendisi tarafından söylenmiştir. Onların bunu söylemesinin sebebi, yine ağır bir ÜDT'ci yalan olan Mao Zedung yoldaşın karşı-devrimci Üç Dünya Teorisi'ni 1974 yılında "bizzat kendisinin formüle ettiğini", bunun "Marksizm-Leninizme nitel bir katkı olduğu"nu, bunun "taktik veya politik gerekçelerle üretilmediğini", aksine "uzun vadede dünya devriminin stratejisi olduğu"nu vb. ilan ettiler.[4]

Oysa ki bu her açıdan yanlıştır. Söz 1974 yılından olmadığı gibi, ÜDT'den de çok öncedir ve büyük ihtimal Başkan Mao Zedung tarafından asla söylenmemiştir, söylediyse bile direkt onun sözü değildir.

Sözün kaynağı


Bu sözün bizim saptayabildiğimiz ilk geçtiği yer, dönemin Çin Halk Cumhuriyeti Başbakanı Cu Enlay (Wade-Giles: Chou En-Lai, Pinyin: Zhou Enlai)'ın Neville G. Maxwell ile yaptığı 20 Kasım 1971 tarihli röportajıdır. Bu röportajda Cu Enlay şöyle diyor:[5]

"Nixon, Kansas'ta yaptığı konuşmasında Birleşik Devletler'in İkinci Dünya Savaşı'nın hemen ardından daha önceden hayalini bile kurmadığı bir pozisyonu son 26 yıl içinde elde ettiğini söyledi. Savaştan beri Sovyetler Birliği de kademeli bir şekilde bir süper devlete dönüştü ve Birleşik Devletler'le hegemonya için yarışıyor. Batı Avrupa'da, İkinci Ara Bölge'de,[6] endüstriyel olarak gelişmiş Avrupa devletlerini birleştirip Birleşik Devletler'e karşı direnişe geçiren ve rakip olan Ortak Pazar[7] doğdu. Bu, üçüncü süper güçtür.
Dördüncü güç, Japonya'dır. Birçok Amerikalı dosta Japonya'yı semirtenin Birleşik Devletler olduğunu söyledim. Japonya'nın çelik üretimi, bu yıl ya da gelecek yıl, Birleşik Devletler'in çelik üretimini yakalayabilir, yahut da geçebilir. Bu şartlar içinde Nixon'un "yeni ekonomik program"ı doğdu. Bu ara bölgeye, en başta Japonya'ya, ondan sonra da Batı Avrupa ülkelerine vurulmuş bir darbedir ve aynı zamanda batı dünyasını bir bütün olarak etkilemiştir.
Başkan Nixon devamla beşinci bir gücün olduğunu, bu gücün Çin olduğunu söyledi ama Çin, potansiyel bir güçtür dedi. Heath[8] de benzeri bir söylemde bulundu. Birkaç on yıl içerisinde güçlü ve refah bir ülke olarak gelişebileceğimizi kabul ediyoruz ama ne bugün ne de gelecekte hiçbir zaman bir süper devlete dönüşmeyeceğimizi ilan ettik.
Dünyayı bir bütün olarak ele alırsak, devletler bağımsızlık, milletler kurtuluş, halklar devrim istiyor gerçeği dayanılamaz bir tarihsel akım olmuştur. Bunlar, İkinci Dünya Savaşı'ndan beri dünyada 26 yılda gerçekleşen değişimlerdir."

Bundan sonra geçtiği (bizim bildiğimiz) bir yer, Hungçi, Renmin Ribao ve Ciefangcunbao'nun ortak 1972 yeni yılı başyazısıdır. Bunda da Mao Zedung yoldaşa bir atıf yoktur. İlgili kısım şöyledir:[9]

"Geçtiğimiz yıl içinde dünya büyük bir altüst oluş durumu yaşamıştır. Günümüz dünyasında temel çelişmeler keskinleşmiştir. Özel olarak, B.D. emperyalizmi ile Sovyet revizyonizmi arasındaki çelişki bir yanda, Amerikan ve Sovyet halkları da dahil dünya halkları diğer yandadır ve iki süper devletin dünya hegemonyası ve nüfuz alanları için mücadelelerindeki çelişkileri daha keskin ve daha geniş bir hal almıştır. Emperyalizmin ve sosyal-emperyalizmin saldırı, devirme, kontrol, müdahale ve zorbalığı, onlara karşı ayağa kalkmada Asya, Afrika ve Latin Amerika halkları ile dünyanın geri kalanını uyandırdı. Saldırı ve saldırıya karşı direniş ile devrim ve karşı-devrim arasında bölgesel savaşlar eksik olmadı. Emperyalist kamp bölündü. Revizyonist blok çöküyor. Çeşitli ülkelerin gericileri diken üstünde. Çeşitli siyasi güçler daha fazla bölünme ve tekrar örgütlenme sürecindeler. Dünyada bugünkü durumun karakteristik özelliği bir cümlede özetlenebilir: "Altüst oluş", ya da "küresel altüst oluş". Bu durum içerisinde proletaryanın ve çeşitli ülkelerden halkların siyasi bilinci hızla yükselmekte, Marksist-Leninist Partiler ve örgütler mücadelenin tavında dövüldü ve ezilen ulusların ve halkların devrimci hareketleri derinleşti. Emperyalizmin stratejik sınır bölgelerinden kapitalizmin "kalbi"ne, devrimci hareketler ilerlemekte. Devletler bağımsızlık istiyor, milletler kurtuluş istiyor, halklar devrim istiyor; bu büyük tarihi akım emperyalizmin ve tüm gericiliğin çökmekte olan sultasına vuruyor."

Bundan sonra geçtiği ve yayılmasına çok hizmet ettiği yer, 28 Şubat 1972 tarihli "Şangay Bildirisi" olarak da bilinen "Çin-Amerikan Ortak Bildirisi"dir. Bu bildiride de imzacı, Cu Enlay'dır. İlgili kısmı şöyledir:[10]

"Çin tarafı belirtti: Nerede baskı varsa, orada direniş vardır. Devletler bağımsızlık istiyor, milletler kurtuluş istiyor, halklar devrim istiyor; bu tarihin karşı konulamaz akımı haline gelmiştir. Tüm uluslar, büyük yahut da küçük, eşit olmalıdır; büyük uluslar küçük uluslara zorbalık yapmamalıdır ve güçlü uluslar, zayıf uluslara zorbalık yapmamalıdır. Çin asla bir süper devlet olmayacaktır ve hegemonyanın ve güç siyasetlerinin her türüne karşı çıkmaktadır. Çin tarafı tüm ezilen halkların ve ulusların hürriyet ve kurtuluş için mücadelelerini, bütün ülkelerin halklarının kendi isteklerine göre kendi sosyal sistemlerini seçme hakları olduğunu, kendi ülkelerinin bağımsızlık, egemenlik ve sınırsal bütünlüklerini korumasını ve yabancı saldırganlığına, müdahalesine, kontrolüne ve devirmelerine karşı çıkmasını kararlılıkla desteklediğini belirtti. (...)

Revizyonistlerin saptırdığı bu sözden proleter devrimciler ne anlıyor?


Çin proletaryasının yılmaz bir savaşçısı ve Mao Zedung yoldaşın ihtilalci kızıl ışıklı yolunun sadık bir izleyicisi olan Ciang Çing yoldaş, 1975 Mart'ında Dış İşleri Bakanlığı'nda "Pi Lin Pi Kong" kampanyasının[11] uygulanması konulu bir toplantıda yaptığı konuşmada "ikinci dünya" (!) denen emperyalistlerle işbirliği siyasetine karşı çıktığı gibi, şöyle diyordu:[12]

Günümüz tarihi döneminde, dönemin karakteristiğine göre "devletler bağımsızlık istiyor, milletler kurtuluş istiyor ve halklar devrim istiyor" argümanının odak noktasının halk devrimi olması gerektiğini önerdik. Proletaryanın siyasi iktidarı, yalnızca proletaryanın kendisinin ve onun siyasi partisinin liderliğinde kurulabilir. Proletaryanın oluşumu ve onun siyasi partisinin kuruluşu ve gelişimi, karadan bir demokrasi ve milliyetçilik fırtınası gibi esen, ulusal bağımsızlık ve ulusun kurtuluşu için uğraşan kitlelerin devrimci hareketini temel almalıdır.[13] Ulusal bağımsızlık ve halkın kurtuluşu hareketini destekleyeceğiz. Yoksul ve geri ülkelere, emperyalizm ve sömürgecilik tarafından siyasi kontrolü, iktisadi yağmayı ve kültürel saldırıyı kovmalarında yardımcı olacağız, zira bu ulusal ekonominin gelişimi ile proleter safların oluşumu ve daha da ötesinde bu büyük sınıfa önderlik etmede devrimci bir partinin oluşumu için zorunludur. Bu devrimin ilerlemesi için deneyimlenmesi gereken bir ön aşamadır.
Sömürgeciliğin toptan çöküşü ve emperyalizmin parçalanması, sosyalist devrimin müjdecilerini ve şafağını temsil ediyor. Yoksul ve geri ülkeler, emperyalizmin ve sömürgeciliğin kontrolünü söküp atarak bağımsız olabilirler. Ancak, servetin toplumda adaletsiz paylaşımından doğan iç kutuplaşmayı ve bunun sonucu zengin ile yoksul arasındaki eşitsizliği söküp atamazlar. Bu bölünmüşlük, proleter devrimin kıvılcımını çakmak için kaynak sağlamaktadır. İçinde proleter devrim kıvılcımını embriyo olarak taşıyan tam olarak bu türde bir kutuplaşmadır. Ulusal ekonominin gelişimi, proletaryanın saflarının oluşumu için zorunlu bir koşuldur ve aynı zamanda bu alevi çakabilecek olan kıvılcımın da kaynağıdır. Devletin bağımsızlığının ve bir ulusal ekonominin gelişimi olmaksızın sosyalist devrimin nihai zaferine ulaşmayı tahayyül edemeyiz. Biz oportünistlerden özellikle bu noktada ayrılıyoruz. Biz sürekli olarak Marksist-Leninist kesintisiz devrim teorisini ve devrimin kademe kademe gelişmesi teorisini destekledik. Üç cümleyi (bunlar, "devletler bağımsızlık istiyor, milletler kurtuluş istiyor ve halklar devrim istiyor"dur) bu mesele perspektifinden anlamak, güncel politikamız [olan] aktif bir şekilde Üçüncü Dünya ile ilişkilerimizi geliştirmeye dair önemli anlama sahiptir. Onları moralman ve ekonomik olarak destekliyoruz. Başkan'ın Prens Sihanuk ve Li-pu-ning [?]'e dediği gibi: "Silaha mı ihtiyacınız var? Bizde satılık yok ama size bedava veririz. Yalnızca tek bir şartla: Devrim [yapmak için kullanılmalılar]." Ulusal kurtuluş hareketlerini herhangi bir parasal kazanım için desteklemiyoruz. Sosyal sistemimiz ülkemizin dış politikasını tayin ettiğinden, enternasyonalist görevlerimizi hararetle yerine getirmekle ve dünya çapında sosyalist devrimin zaferini teşvik etmekle yükümlüyüz. Ulusal bağımsızlık için uğraşı içindeki ülkeleri destekledik ve onların da mücadelesi ayriyeten bizi destekledi. Güney Afrika'daki ırkçılık karşıtı gerilla savaşı, Orta Doğu'daki hegemonya karşıtı mücadele, Latin Amerika'daki ulusal bağımsızlık ve demokratik hürriyet için mücadele, Doğu Avrupa'dan Sovyetler Birliği'ni söküp atmak için devrimci mücadele ve Hindiçin'deki kurtuluş mücadelesi, hepsi tek bir ruhla bağlıdır. Doğu'dan Batı'ya, Kuzey'den Güney'e, emperyalistlerin ve sosyal-emperyalistlerin boynundaki ilmik sıkılaşmakta. Bu, Amerikan emperyalistlerinin ve Sovyet revizyonistlerinin bizimle uğraşmak için boşta bir elinin kalmasını imkansız kılıyor. Bu yalnızca bize ülkemizin endüstrisinin, tarımının ve tümden ulusal ekonomimizin üretiminin hızlı bir şekilde inşası için huzurlu bir ortam sağlamıyor ama aynı zamanda bize sosyalist devrimi siyasi, ideolojik ve kültür cephelerde de düzgünce tamamlamamızı sağlıyor. [Bu durum aynı zamanda] Liu Şaoçi, Lin Biao ve Partimiz içerisindeki burjuvazinin diğer küçük kullanışlı ajanlarının açığa çıkarılmasını, toplumumuzdaki tüm şeytanlar ile kötücül ruhları bir kenara süpürmemizi ve proletaryanın siyasi iktidarını güçlendirmemizi ve ulusal savunmamızın gücünü pekiştirmemizi [bizler için mümkün kılıyor]. Aynı zamanda, yükselen ulusal ve demokratik hareketlerden dolayı, diplamasimizde vurgumuzu "siyah dostlara", "küçük dostlara" ve "yoksul dostlara" verdik. Bizi takdir ediyorlar ve bize [bunu] geri ödüyorlar. Her ne kadar "beyaz dostlarımız", "büyük dostlarımız" ya da "zengin dostlarımız" olmasa da, tecrit edilmiş değiliz. Birleşmiş Milletler, bizim [Birleşmiş Milletler'e] katılımımız konusunda oylama [kararı] aldığında, büyük ülkeler gürültücü ve dediğim dedikti. Yine de küçük dostlarımız, sayıca büyük olduklarını kanıtladılar ve sesleri yankılayıcıydı. Nihayetinde, yine de Birleşmiş Milletler'e girdik ve o günden beri, büyük devletler bile, kapımıza gelip bizi aradı.

Yaşasın Ciang Çing ve Cang Çun-çiao yoldaşların proleter devrimci çizgisi!

Sonuç


Bütün bunlardan çıkan sonuçlar şunlardır:

1) Bu söz 1974'den değildir, en aşağı 1971'den beri vardır.
2) Üç Dünyacı değildir, bu söz ortaya atıldığında Üç Dünya Teorisi'ni geçelim, Üçüncü Dünya siyaseti (1974-6) bile kamuya ilan edilmemişti.[14]
3) Bu sözlerin Çin'in genel politikası olduğu, Mao Zedung'un 20 Mayıs 1970 bildirisiyle uyum içinde olduğu ve onun tarafından kabul edildiği bariz de olsa bu söz, Mao'ya ait olmadığı gibi, büyük ihtimal en baştan Cu Enlay'a aitti ve Mao bu sözü hiçbir zaman demedi.
4) Dese bile, bu söz Üç Dünyacı bir nitelik taşımadığı gibi, yukarıda Ciang Çing yoldaş örneğindeki gibi, devrimci bir formülasyon olarak da kullanılabilirdi. Çinli ÜDT'ci neo-modern-revizyonistler, birçok konuda olduğu gibi, bunda da devrimci Çin politikasını ve Başkan Mao'nun hattını istismar edip çarpıtarak bu sözün üstüne kondu ve onu kendi karşı-devrimci emelleri için kullandı.

Türkiye ve T. Kürdistanı komünist ve devrimcileri uzun yıllar bu söze, revizyonistlerin çarpıtması yüzünden tavır koydu, onun istismarına izin verdi. Ülkemiz Üç Dünyacı revizyonistleri de bunu uzunca bir zaman yaptı, halen daha yapmaktadır. Buna karşı koymalı, revizyonist hainlerin elinden devrimci şiarları almalı, onların devrimci şiarları istismarına izin vermemeliyiz.

Artık revizyonist kara bulutları dağıtmanın, Başkan Mao'nun ihtilalci kızıl ışıklarının dünya halklarını ve onun tabi bir parçası olan Türkiye halkını da aydınlatmasının vaktidir.

- Yaşasın Başkan Mao Zedung'un Kızıl Çin'inin ihtilalci dış politikası!
- Yaşasın Başkan Mao Zedung'un Kızıl Çin'inin ihtilalci uluslararası komünist hareket politikası!
- Yaşasın Başkan Mao Zedung'un Kızıl Çin'inin ihtilalci devrimci ve ulusal hareketler politikası!
- Yaşasın Marksizm-Leninizm-Maoizm!
- Yaşasın çeşitli milliyetlerden Türkiye halklarının Başkan Mao Zedung'un çizdiği ihtilalin kızıl ışıklı yolundaki mücadelesi!
- Yaşasın Halk Savaşı!

[1] "Dünyada ve Türkiyede durum" (1974). Türkiye Komünist Partisi (Marksist-Leninist) Koordinasyon Komitesi. Teksir kopya. Sayfa: 1.
[2] Mesela bkz:"Chairman Mao’s Theory of the Differentiation of the Three Worlds is a Major Contribution to Marxism-Leninism" (November 1, 1977). Editorial Department of Renmin Ribao (People’s Daily).
[3] "Bir görüşmede Kel Amca [Aziz Vatan? -TÖ]; Muhtar [Ali Mercan -TÖ]'ın "Üç Dünya Teorisi"ni kabul ettiğini ve ayrılıp Aydınlık'a geçtiğini söyledi. Biz, "Üç Dünya Teorisi"ni kabul ederken Muhtar reddediyordu. Biz reddetmeye başladık, o kabul etti. Hatta o zamanlar, "Devletler Bağımsızlık, Milletler Özgürlük, Halklar Devrim istiyor" şeklinde bir şiarımız vardı. Muhtar yaptığı bir marşta bu şiarı; "Milletler Özgürlük, Halklar Devrim istiyor" şeklinde nakarat olarak kullanıyordu. Eleştirmemize rağmen, O, ancak böyle kafiye uyuyor diye eleştirileri geçiştiriyordu.", kaynak: "Özgürlüğe kaçış: 2001 İsviçre-İspanya". Torun, Hüseyin. Ceylan Yayınları. 1. Baskı, Mart 2015. İstanbul. Sayfa: 21.
[4] Mesela bu blog'dan bkz: "ÇKP-TİİKP Görüşmesi Tutanakları (parçalar)" (15 Mayıs 2020). İbo'dan Demirdağ'a – Tarihimizden Öğreniyoruz.
[5] "Document No.: 32 - Talks Between Premier Chou and Neville G. Maxwell, Nov. 20, 1971". içinde: "Chinese Politics: Documents and Analysis (Vol.: 2) - Chinese Politics: Ninth Party Congress (1969) to the death of Mao (1976)". Myers, James T. (ed.).; Domes, Jürgen (ed.).; von Groeling, Erik (ed.).; Yeh, Milton D. (ed.).. University of South Carolina Press. 1st Edition, 1986. Sayfalar: 231-232.
[6] Başkan Mao, 10 Temmuz 1964 tarihinde şöyle diyor ("Talk with Members of the Japan Socialist Party" (July 10, 1964). Mao, Tse-tung. içinde: Chinese Law and Government. Fall 1969. Volume: 2. No.: 3. Sayfa: 35.):

"Bugün dünyada iki ara bölge vardır. Asya, Afrika ve Latin Amerika birinci ara bölgeyi oluşturmaktadır. Avrupa, Kuzey Amerika [ve] Okyanusya ikinci ara bölgeyi oluşturmaktadır. Japon tekelci sermayesi, ikinci ara bölgeye bağlıdır. O bile ABD'den hoşnutsuzdur ve kimi temsilcileri açıkça Birleşik Devletler'e karşı çıkmaktadır. Her ne kadar bugün Japon tekelci sermayesi Amerika'ya bağımlı olsa da, zaman geçecek ve [o] Amerikan boyunduruğunu atacaktır."

Sadece bu sözler bile, Başkan Mao için "üç dünya" olmadığına, onun hep Lenin'in "ezen ve ezilen dünya" anlayışına sadık olduğuna delildir. Başkan Mao, sözde "İkinci Dünya" denen ülkelerin (Avrupa, Kanada [bu yüzden Kuzey Amerika denmiştir], Japonya ve Avustralya/Okyanusya) aslında dünya emperyalist kampının bir parçası olduğunu açıkça belirtmektedir. O bu görüşünü hiçbir zaman değiştirmemiştir. Kimi zamanlarda emperyalist kamp çıkarları için bölünse ve aralarında çelişkiler kimi geçici ara kamplar yaratsa da (tıpkı 2. Emperyalist Paylaşım Savaşı'na giden süreç gibi [bu savaş sonradan Sovyetlere saldırı ile nitelik değiştirecek ve sosyalist anavatanın müdafaası başat olacaktır]), o nihayetinde sınıfsal niteliği dolayısıyla hep bir kampa bağlıdır, sınıfsal niteliklerinden öte sübjektif niyetler besleyemez. Sözde "İkinci Dünya"dan İngiltere'nin, yani sözde "Üçüncü Dünya"nın sözde müttefiğinin Zufar Halk Savaşı'nı bastırmada Kral Kabus ve faşist Şah ile birleşmesi, bunun bariz bir örneğidir. İşte Çinli neo-modern-revizyonistlerin istismar ettiği Başkan Mao'nun pozisyonu budur: Başkan Mao o anın bir geçici kamplaşmasından söz ederken Çinli neo-modern-revizyonistler bunu stratejik bir değişim olarak lanse etmiştir.
[7] Avrupa Ekonomik Topluluğu, bugünkü Avrupa Birliği'nin öncüsü.
[8] Edward Heath (1970-4 arası İngiltere Başbakanı) kastediliyor olsa gerek.
[9] "Unite to Win Still Greater Victories". Renmin Ribao, Hongqi, Jiefangjun Bao. Peking Review. January 1, 1972. No.: 1. Sayfa: 8.
[10] "Joint Communique" (February 28, 1972). Peking Review. March 3, 1972. No.: 9. Sayfa: 4.
[11] "Lin'i eleştir, Konfüçyüs'ü eleştir Kampanyası" (Basitleştirilmiş Çince: 批林批孔运动, Geleneksel Çince: 批林批孔運動, Pinyin:  pī Lín pī Kǒng yùndòng), Kültür Devrimi'nin son birkaç büyük kampanyasından birisidir. Konfüçyanizm'den beslenen Lin'i ve Konfüçyüs'ü eleştiren bu kampanya, Çin köylülerin nasıl köleci topluma karşı mücadele ettiği gerçeğini de kitlelere ulaştırdı. Revizyonizme ve oportünizme vuran tarihi önemdeki bir kampanyadır.
[12] "Chiang Ch'ing's speech to foreign affairs cadres (March 1975)". Chiang, Ch'ing. Chinese Law and Government. Fall 1976. Volume: 9. No.: 1-2.  Sayfalar: 51-53. ("Classified Chinese Communist Documents: A Selection". Institute of International Relations. 1st Edition, 1978. Taipei. Sayfalar: 537-545.'deki farklı çeviriyle [transkripsiyon: Wengewang] karşılaştırılmış ve kısmen düzenlenmiştir); ayrıca bu konuya şu kaynak da değiniyor: "China's Quest For Independence: Policy Evolution In The 1970s". Fingar, Thomas. Routledge. 2nd Edition, 2018. Sayfa: 99 [Not: Sayfa düzeni, Google Books epub versiyonuna göredir, orijinal matbu versiyondaki gibi değildir].
[13] Burada kastedilen, yeni gelişmekte olan ve milli bağımsızlık için savaşan ülkelerdir. Yani Ciang, proletaryanın devrimci hareketinin bu burjuva-demokratik hareketin bağrından gelişip onu aşacağını, onun enerjisini ardına alıp proleter devrime dönüştüreceğini anlatıyor. Bilindiği gibi, uluslaşma evresindeki toplumlarda ya da ulusal kurtuluş için mücadele eden toplumlarda zaten hep bu şekilde olmuştur. Yoksa Ciang Çing, devrimci proletaryanın milliyetçi olması gibi şeyleri savunmamaktadır.
[14] Bu konuda, Üç Dünya siyasetini ilk defa kamuya ilan eden Deng'in konuşmasının Türkçesi için bkz: "Dünyanın Kaderine Artık İki Süper Devlet Değil, Üçüncü Dünya Hükmediyor". Deng, Xiaoping. Halkın Sesi. 20 Mayıs 1975. Sayfalar: 6-8.