20 Kasım 2020 Cuma

Zülfikar Uralçin

Zülfikar Uralçin


“Her insan bir gün ölür, ama her ölümün önemi aynı değildir. Eski bir Çin yazarı olan Zuma Çien, "Bütün insanlar ölümlüdür, ama bazılarının ölümü Tay dağından da yüce, bazılarınınki tüyden de değersiz olabilir" demişti. Halk için ölmek, Tay dağından da yücedir, ama faşistler için çalışmak ve sömürenler ve ezenler için ölmek tüyden de değersizdir. Çang Zu-teh yoldaş halk için öldü, onun ölümü gerçekten de Tay dağından yücedir.” 

Mao Zedung – Halka Hizmet (8 Eylül 1944) 

Bilimimizin 5. büyük ustası Başkan Mao Zedung yoldaş, halk hizmet yolunda ölen kahramanlar için böyle diyordu. Gerçekten de Zülfikar yoldaşımızı en iyi bu alıntı karşılayabilirdi: Dağdan da yüce!..

Kelimeler anlatmaya yetmez yiğit yoldaşımızı. Nazım Hikmet'in “O mükemmel bir kafa / Mükemmel bir yürek” dediği, tam olarak Zülfikar'ı temsil ediyordu; fazla değil, olsa olsa eksik!

Türkiye proletaryasının sadık sınanmış evladı Zülfikar Uralçin yoldaş (fotoğraf: "İYDGD: Faşistler son saldırıları ile iğrenç yüzlerini tekrar gösterdiler." Vatan. 22 Kasım 1976. Sayfa: 2.)

15 Temmuz 1953 yılında Kars'ın Susuz kazası Doyumlu köyünde yoksul bir Kürt ailesinin çocuğu olarak dünyaya geldi. Onun dünyaya geldiği yarı-feodal yarı-sömürge ülkemiz Türkiye, komprador patron-ağaların faşist diktatörlüğü altında her ayrı gün başka bir baskı ve zulümle karşı karşıyaydı. Kürt ulusunun TC'nin kuruluşundan beri süregelen inkarı en yoğun haliyle katmerlenerek sürüyor, Amerikancı komprador kliğin palazlanmasıyla yurdumuz Amerikan emperyalizminin kardeş Kore halkına kurşun sıkmak için kullanacağı bir maşa olarak NATO'da yerini alıyordu. Yurdumuzu "Küçük Amerika" yapma vaatlerini ortaya atanlar, bunu yoksulluğu arttırarak sağlıyorlardı. Gerçekten de "Küçük Amerika" olma yolunda emin adım ilerleniyordu, 1929'un Küçük Amerika'sı! İşte halkımıza reva görülen bu yoksulluk neticesinde Uralçin ailesi de iş bulmak amacıyla önce İzmit'e, ardından İstanbul'a göçmüştü.

Bu süreçte Zülfikar yoldaş, 1969'da yurdumuzda kabaran devrimci dalganın sonucu onda gelişen devrimci fikirlerin etkisiyle giderek bir komünist olma yolunda ilerliyordu. O, Kadıköy Ticaret Lisesi'ne akşamcı olarak girip hem okurken, hem de yoksulluk pençesinde kıvranan ailesine ekonomik olarak katkıda bulunmak için gündüzleri çalışıyordu. Lakin aynı yıl, geçirdiği hastalık neticesinde okula ve işe ara vermek zorunda kalmıştı. O bu süreçte M-L eserleri ve devrimci teoriyi daha yoğun olarak etüt etme, Marksizm bilimini daha iyi kavrama fırsatı bulmuştu. Artık onun elinde, her türden oportünistin yalazına değse dahi can havlinden kıvranacağı bir ateş topu vardı: Marksizm.

1972 yılında okulunun tekrar akşam bölümüne kaydolan Zülfikar yoldaş, gündüzleri ise bir işyerinde işe girdi. Bu dönem, halkımızın üstüne kara bir bulut gibi çöken 12 Mart Askeri Faşist Diktatörlüğü dönemiydi. Halkımızın en özge evlatlarının Nurhaklar'da, Kızıldereler'de, darağaçlarında, Vartinikler'de alçakça katledildiği bu dönemde O, bu ağır baskı şartları altında ona yol gösteren Marksizm bilimiyle askeri faşist diktatörlüğe karşı gerek okulda, gerekse işyerinde yılmaz bir devrimci mücadele verdi. Bu dönem faşist komandoların ona yaptığı tehditler ise, onun azmini ve kararlılığını bileylemekten öteye gidememişti. Mao Zedung yoldaş "Düşman tarafından saldırıya uğramak kötü değil, aksine iyi bir şeydir" başlıklı eserinde diyor ki: "Eğer biz düşman tarafından saldırıya uğramış isek bu iyi bir şeydir, zira bu gösterir ki biz düşmanla aramızda bariz bir sınır çekmişizdir."

Zülfikar yoldaş

1973 sonrası süreçte O, 24 Nisan 1972 sonrası Türkiye'de komünist olmanın ön koşulu haline gelen önderimiz İbrahim Kaypakkaya yoldaşın 5 Temel Belge ve 11 İlke'sinin hattındaki TKP (M-L)'nin görüşlerini benimsedi. Zira o, ülkemizde faşist diktatörlüğün kırlardan kentlere sürecek bir Uzun Süreli Halk Savaşı ile Kızıl Siyasi İktidarlar'ın kuvvetlerimizin en yoğun olduğu bölgelerden başlayarak zamanla diğer kırlık bölgelerde kurulacağı, bu KSİ'lerin birleşip düşmanı kuşatacağı ve ülkemizin yarı-feodal yarı-sömürge yapısı gereğince faşist diktatörlüğün ancak böyle yıkılabileceğini biliyordu. O, bir komünist devrimcisi olarak ömrünün geri kalanını işte bu yüzden bu yola hasretme kararını almıştı. O biliyordu ki, belki ondan önce göçenler gibi kendisi de bir yerden sonra bu kavgada olamayacaktı ama bu çelik aldığı suyu unutmamıştı ve unutmayacaktı. İşte bütün bu gerçeklerin ışığında, TKP (M-L) ve o zamanlar yeni yeni inşa edilen TMLGB saflarında faaliyet yürüttü.

O, çevresindeki herkese özü toprak devrimi olan Demokratik Halk Devrimi mücadelesinin programatik görüşlerinin propagandasını yapıyor, onlara tek kurtuluşun Demokratik Halk Devrimi ile olacağını, halkımızın ancak Demokratik Halk İktidarı'nda gün yüzünü görebileceğini söylüyordu. Lakin yine o, sadece bununla kalmıyordu. O, Lenin yoldaşın "Sadece sınıf mücadelesini kabul edenler, henüz Marksist değildirler. (...) Ancak sınıf mücadelesini kabul etmeyi proletarya diktatörlüğünü kabul etmeye vardıran bir kimse Marksisttir." doğru saptamalarının ışığında, bu mücadelenin aynı zamanda kesintisiz olarak proletarya diktatörlüğüne geçilmesi ve sınırsız, sınıfsız, sömürüsüz dünyanın kurulması mücadelesinin sadece en basit ilk ayağı olduğunu çok iyi biliyordu.

Yine o, aynı zamanda bir proleter de olarak, çalıştığı devlet fabrikasında sınıf mücadelesinin kızışmasında yer almış, her zaman işçi sınıfının çıkarları için mücadele edip, bütün haksızlıklara ve en basit demokrasi ilkelerini bile ayaklar altına alan anti-demokratik uygulamalara karşı çıkmış, aynı zamanda mücadele de yürütmüştür. O, çalıştığı fabrikaya piyasa değerinin çok üstünde tomruklar satan Yahya Demirel isimli bir vurguncunun fabrikaya geldiği bir günde, hem bu soyguncuyu hem de bir işçi arkadaşın müdür tarafından tokatlanmasını protesto ve teşhir etmek amaçlı işçileri toplayarak bu soyguncuların halkı nasıl sömürdüklerini onlara anlatıp, onların teşhir edilmesini sağladı.

Tarihi belge niteliğinde bir fotoğraf: Zülfikar yoldaş (ortada), faşistlerle girdiği bir kavga sonrası başı pansumanlı iken (kaynak: Özgür Gelecek)

Aynı zamanda o, İbrahim yoldaşın "en geri sendikalarda bile faaliyet yürütmeliyiz" şiarı ışığında 1974 yılında Tes-İş sendika seçimlerinde AP'li işverenlerin kuklalarının kazanmaması ve demokrat nitelikli kişilerin sendika yönetimine gelmeleri için yoğun mücadeleler vermiş, bunda da başarılı olmuştur.

Onun gerek okulda, gerekse fabrikada kızıl bir yıldız gibi parıldayan mücadelesi, komprador patron-ağa devletinin korkusunun her geçen gün büyüyüp ilerlemesine neden olmuş, patron-ağaları geceleri uykusundan etmeye başlamıştır. İşte halkımızın yükselen mücadelesi karşısında doğasından gelen feodal cebri ve faşist zulmü tek kurtuluş sayan komprador patron-ağa devleti, iğrenç bir komplo kurarak Zülfikar Uralçin yoldaşı katletmeyi böylece tek çıkar yol bulur.

Göztepe Akşam Ticaret Lisesi 7/C sınıfından dersten evine dönerken 19 Kasım 1976 Cuma saat 23.30 sıralarında faşist Ülkü Ocaklı katiller, Zülfikar yoldaşımıza pusu kurup onu arkasından sardıktan sonra Zülfikar yoldaşımızı alnından vururlar. Zülfikar yoldaşımız oracıkta yere yığılır, komaya girer. Haydarpaşa Numune Hastanesi'ne kaldırılan Zülfikar yoldaşımız, ameliyata alınsa da fayda etmez ve 20 Kasım 1976 Cumartesi günü saat sabah 4 civarlarında komprador patron-ağa devletinin sivil uzantısı faşist katillerinin namlularından çıkan kalleş kurşunların sonucu olarak şehit düşer.

Bu cinayet ardından faşist katiller kaçarken arkalarında bazı belgeleri düşürürler. Okullardaki öğrenci ve öğretmenlerin siyasi tercihleri ve okullardaki durum hakkında tuttukları notlarda, devrimci öğrenciler bölümünde 9 numaralı isim olarak yazılan Zülfikar yoldaşın isminin yanına "(aşırı militan)" yazılıdır. Faşist katiller, Zülfikar yoldaşımızı çok doğru tespit etmişlerdi: Aşırı militan!

Faşistlerin kaçarken düşürdükleri liste (kaynak: "Okullardaki faşist cinayet şebekelerini açıklıyoruz". Halkın Yolu. 20 Aralık 1976. Sayı: 1. Sayfa: 4.)

Zülfikar yoldaşımızın ölümü ardından Ömer Gülşirin, Mustafa Erdoğan Çavuşoğlu, Haydar Ece ve Hüseyin Bayrak isimli faşistler tutuklanır.

1000 kişilik büyük bir kortej eşliğinde yapılan cenazesi, Selimiye Cami'den ikindi civarı kaldırılan cenazenin Karacaahmet mezarlığında defnedilip mezarı başında yapılan konuşma ve proleter devrimci selamı verilmesi ardından militan bir şekilde sonlanır.

Zülfikar Uralçin yoldaşın cenaze törenindeki kortej. Cenazede "Selam olsun halk için ölenlere" "Zülfikarlar ölmez" "Yaşasın Halk Savaşı" gibi pankartlar ve el dövizleri kullanılmıştı (kaynak: "Erzincan'da bıçaklanan öğrenci dün öldü". Tercüman. 23 Kasım 1976. Sayfa: 4.).

Kortejden (kaynak: "Ser verip sır vermeyen bir yiğit - İbrahim KAYPAKKAYA'nın hayatı ve mücadelesi #22". Behram, Nihat. Vatan. 9 Şubat 1977. Sayfa: 4.)

Kortejden (kaynak: Ser Verip Sır Vermeyen Bir Yiğit [12 Eylül sonrası baskılarından])

Mezar başında liseli arkadaşlarının son selamlaması (kaynak: Hürriyet. 23 Kasım 1976. Sayfa: 3.)

Bu süreçte birçok devrimci ve demokrat kurum bu faşist cinayeti lanetleyip teşhir etmiştir.

İTÜ Öğrenci Aileleri Derneği Başkanı Av. İhsan Çandar, "Üniversitelerde can güvenliğinin faşist saldırganlarca ortadan kaldırıldığını" belirtip devamla "güvenlik kuvvetlerinin olaylarda tarafsız davranmadığını" ekliyordu.

İstanbul Yüksek Öğrenim Derneği (İYÖD) Başkanı Paşa Güven, bu ve diğer faşist saldırılar karşısında "Ülkü Ocakları'nın sahte barış çağrılarına rağmen saldırılarını sürdürdüklerini" belirtip "Hüseyin Akdemir ile kardeşi Rıza Akdemir'in cenazelerinde bile saldırıların yapıldığını" söylüyordu.

Yine yurtsever anti-faşist anti-sosyal-faşist gençliğin eylemde birlik örgütü olan İstanbul Yurtsever Devrimci Gençlik Derneği (İYDGD) yaptığı açıklamada şöyle diyordu:

"19 Kasım 1976 Cuma akşamı Göztepe Ticaret Lisesinde okuyan gece bölümü öğrencisi Zülfikar Uralçin faşistlerin silahlı saldırıları sonucu önce komaya girmiş, ertesi gün ise ölmüştür. Faşistler aynı gün ise Karaköy ve Kadıköy'de sol gazete okudukları iddiasıyle bazı vapur yolcularına gene saldırıda bulunmuş iki kişiyi yaralamışlardır. Bütün bu olaylar, daha dün "SİLAHLARI BIRAKALIM" çağrısı yapan faşistlerin iğrenç ve saldırgan yüzlerini bir kere daha açığa çıkarmıştır."

Evet, gerçekten de daha bir iki gün öncesinde faşistler basına masum pozları vermek için devrimcilere "silahları bırakma" çağrısı yapıyorlardı. Alçak katiller! Devrimci gençlik ve çilekeş halkımız sizin ne olduğunuzu, nasıl eli kanlı birer canavar olduğunuzu çok iyi bilmektedir! Siz bu yalan ve hilelerinizle ancak Amerikan emperyalizminin uşağı faşist efendilerinizin kurumlarını kandırabilirsiniz, halkımızı asla!

Dahası bu faşist katiller bulunla da yetinmemiştir. Babasının evladını sahiplenmesinden bile rahatsız olan faşist katiller, Zülfikar yoldaşımızın babası Haydar Uralçin'i de ölümle tehdit etmiştir. Gerek oğlunun öldürülmesi mevzusunda ifade vermek, gerekse davaya müdahil olmak için gittiği Kadıköy Adliyesi'nde 17 Aralık 1976 ve 30 Aralık 1976'da etrafı faşist komandolarca sarılmış, kendisi ve ailesi tehdit edilmiştir. Bunun üzerine Haydar Uralçin, Kadıköy Kaymakamlığı'na can güvenliği için 31 Aralık 1976 tarihli bir dilekçe vererek başvuruda bulunmuştur. Dilekçesinde şöyle diyordu:

"17.12.1976 günü oğlumun öldürülme olayı için Kadıköy Sorgu Hakimliği kapısında müdahil olarak beklemekteydim. Komando olarak bilinen bazı kişiler çevremi aldı ve tehditkâr sözlerle davayı izlemekten vazgeçmemi istediler. Ben durumu derhal C.Savcı yardımcısına bildirdim. Kendisinden can güvenliğimin sağlanması talebinde bulundum. Savcı yardımcısı emniyetim için 473 ve 23529 yaka numaralı polis görevlilerini yanıma vererek adliyeden çıkmamı ve Altıyol'a kadar gitmemi sağladı. 

Keza 30.12.1976 günü ifademin alınması için saat 10.30'da Sorgu Hakimliği salonuna giderken yanımda ailem ve oğlum olduğu halde bir grup komando bana omuz vurarak hakaretamiz sözler söylediler. İfadeden sonra aynı kişiler yolumuzu keserek etrafımızı aldılar. Bu arada oğlumu ve ailemi orada bırakarak Başsavcının odasına girdim, olayı kendisine anlattım. Gözleri ile görmesi için de pencereden söz konusu saldırgan grubu gösterdim. Başsavcı Müracaat Savcısına emir verdi, can güvenliğimizin sağlanması için polis verilmesini ve derhal uzaklaştırılmamızı söyledi. 4601 yaka numaralı polisle birlikte Kadıköy Merkez Karakolu'na kadar gittik." 

Sonuç olarak tüm bunları sıraladıktan sonra şu talepte bulunuyordu: "Netice; Yukarda arz ettiğim maruzatlara göre ben ve aileyi efradımın can güvenliği tehlikede olduğunu bu yönden Kanunen önleyici tedbirin alınmasını Emir ve müsaadelerinizi arz ederim."

Haydar Uralçin (sağ altta, Vatan gazetesi muhabiriyle) ve dilekçesi (üstte) (kaynak: "Zülfikâr Uralçin'in babası ölümle korkutulmak istendi". Vatan. 8 Ocak 1977. Sayfa: 1.).

Lakin bu dilekçeye verilen cevap ibret vericidir. Kadıköy Kaymakamlığı'na yazılan dilekçe, gereği yapılmak üzere önce Kadıköy Emniyet Amirliği'ne havale edilmiş, Kadıköy Amirliği'nden Erenköy Başkomiserliği'ne gönderilmiş, Erenköy Başkomiserliği'nden "kendilerinin bölgesinden değildir" diye Kozyatağı Karakolu'na sevkedilmiş, Kozyatağı Karakolu'ndan Haydar Uralçin dilekçe ile yeniden Erenköy Başkomiserliği'ne gönderilmiş, Erenköy Başkomiserliği'nden tekrar Kozyatağı Karakolu'na sevkedilmiş, Kozyatağı Karakolu ise "yapılacak bir şey olmadığını" bildirip "senin için polis ayıramayız" diyerek dilekçeyi Haydar Uralçin'e geri vermiştir. Silah taşıma ruhsatı için yaptığı başvurular da geri çevrilmiştir. Böylece devlet, sivil faşist uzantılarıyla el ele vererek aileyi yıldırmak, bu faşist cinayeti de küllendirmek istemiştir. Hoş, Haydar Uralçin davayı takip etse kaç yazardı ki? Yiğit devrimci kardeşimiz Kerim Yaman'ın babası her duruşmaya Manisa Akhisar'dan kalkıp İstanbul'a gelirken, faşist katiller duruşmaya katılmaya bile tenezzül etmiyorlardı, zira onları koruyan emperyalizmin satılmış uşağı komprador patron-ağa düzenin hakimlerinin, savcılarının olduğunu biliyorlardı. Zülfikar'ı farklı kılan bir şey mi vardı?

Faşist katiller Zülfikar Uralçin yoldaşımızı kalleşçe katlettiler ama kavgasını bitiremediler. Onun boşalan yerini onlar, yüzler, binler doldurdu. Halkımızın faşist diktatörlüğe isyanı bir çığ gibi büyüdü. "İbo Haydar, Zülfikar; KATİL İKTİDAR!" sloganı mitinglerde halkımızın öfkesi olmuştu. Yine halkımız, bu öfkesini nasıl somut bir güce dönüştüreceğini de şu sloganla ne kadar iyi kavradığını gösteriyordu: "İbo Haydar, Zülfikar; NAMLUDADIR İKTİDAR!"

Zülfikar Uralçin, mütevazi, yılmaz bir inançla militanca ve can bedeli bir mücadele yürütmüştür. Ona bu mücadele şevkini veren, yüce komünizm idealinden başka bir şey değildir. Halkımız bu evladını kaybederek büyük bir kayıp yaşamıştır. Ama onulmaz, yeri doldurulamaz bir yara değildir bu. Halkımız, darağaçlarında, çarmıhlarda kavgasından dönmeyen Börklüce Mustafalar'dan bugünlere gelen bir isyan ateşiyle yanıp kavrulmaktadır. Halkımız her yitirdiği yiğit evladının yerine, nicelerini yerleştirmiştir. Halkımız, tükenmez bir pınardır zira kitleler tarihi yaratan en biricik öznedir ve tarihin motorudur! Eskiyi yıkacak ve yeniyi kuracak olan onlardır ve bu uğurda onlar, nice yiğit evlatlar doğurur! İbrahim Kaypakkayalar, Ali Haydar Yıldızlar, Ahmet Muharrem Çiçekler, Meral Yakarlar, Atilla Özkanlar, Mehmet Kocadağlar, Zülfikar Uralçinler, Cemil Okalar, Mehmet Zeki Şeritler, İsmail Hanoğlular, Ali Yılmazlar yaratan bu kahraman halk, daha nice yiğitler yaratmıştır, yaratacaktır.

İşte biz bu gerçekliğe sarsılmaz bir inançla inanıyoruz ve biz bu yolda, Zülfikar yoldaşın alnındaki yarayı paylaşmak pahasına da olsa, kanımızın son damlası, canımızın son anına kadar emperyalizme, feodalizme, komprador kapitalizme, faşizme ve her türden gericiliğe karşı savaşacağımıza; bağımsızlık, halk demokrasisi, sosyalizm ve yüce komünizm davası uğruna süre gelen özü toprak devrimi olan Demokratik Halk Devrimi mücadelesinin inanmış ve fedakar neferleri olacağımıza; komprador patronların ve toprak ağalarının faşist diktatörlüğünü tıpkı dünya halklarının mücadeleleri sonucu tarihin çöplüğüne atılan evvelleri Hitler'in, Mussolini'nin, Şah'ın, Somoza'nın, Lon Nol'un ve diğer faşist köpeklerin kanlı saltanatları gibi tarihin çöplüğüne atacağımıza; şanlı kızıl bayrağımızı ülkemizin doruklarına mutlaka çekeceğimize ANT İÇERİZ!

ZÜLFİKARLAR ÖLMEZ!

---

KAYNAKÇA

- Kitaplar:
* "Devlet ve Devrim" (1917). Lenin, Vladimir.
* "Düşman tarafından saldırıya uğramak kötü değil, aksine iyi bir şeydir" (26 Mayıs 1939). Mao, Zedung. Seçme Eserler Cilt: 6. Kranti Publications.
* "Halka hizmet" (8 Eylül 1944). Mao, Zedung. Seçme Eserler Cilt: 3. Kaynak Yayınları.
* TKP/ML Hareketi Şehitler Albümü
* "Umut 30 Yaşında - Parti ve Devrim Şehitleri Albümü 1972-2002 - Partizan". Göksu, Yıldız. / Deniz, Tuncay (derleyen). Umut Yayımcılık. 1. Baskı, Aralık 2002. ISBN: 975-7919-23-3

- Dergiler:
* "İşçi-Köylü Hareketleri ve Proleter Devrimci Politika". Kaypakkaya, İbrahim. Proleter Devrimci Aydınlık. Mayıs 1970. Sayı: 5-19.
* "Okullardaki faşist cinayet şebekelerini açıklıyoruz". Halkın Yolu. 20 Aralık 1976. Sayı: 1. Sayfa: 4.
* "Zülfikâr Uralçin – Yiğit Yoldaşı Anıyoruz". Halkın Birliği. 22 Kasım 1977. Sayı: 22. Sayfa: 14.

- Gazeteler:
* "Göztepe'de bir genç öldürüldü". Milliyet. 21 Kasım 1976. Sayfa: 1, 10.
* "İYDGD: Faşistler son saldırıları ile iğrenç yüzlerini tekrar gösterdiler." Vatan. 22 Kasım 1976. Sayfa: 2.
* "Erzincan'da bıçaklanan öğrenci dün öldü". Tercüman. 23 Kasım 1976. Sayfa: 4.
* "4 Ülkücü, bir genci öldürmekten tutuklandı". Milliyet. 27 Kasım 1976. Sayfa: 7.
* "Zülfikâr Uralçin'in babası ölümle korkutulmak istendi". Vatan. 8 Ocak 1977. Sayfa: 1, 7.
* "Kerim'in babası 4 senedir ta Akhisar'dan gelirken – Kerim Yaman'ın katilleri duruşmalara gelmiyor". Aydınlık. 2 Temmuz 1978. Sayfa: 5.

26 Ağustos 2020 Çarşamba

ÇEVİRİ | Halk Komiserleri Konseyi - Türkiye Ermenistanı üzerine kararname (11 Ocak 1918)

AÇIKLAMA


Esasen burada sunduğumuz bu dekret Türkçe literatürde yeni olan bir şey değildir,[1] yine de etik kuralları içerisinde özgürce dağıtabilmek için kendimiz bir çeviri sunup yayıyoruz. Bunu çevirirken tam Rusça metin ile iki farklı İngilizce (kısmi) çeviriyi karşılaştırarak sunuyoruz.[2] 1952'de basılan Lenin'in seçme eserlerinin iki cilt versiyonundaki bir dipnota göre, bu metin Stalin tarafından yazılmış ve Sovnarkom'un 23 Aralık 1917 (5 Ocak 1918)[DN1] tarihli oturumunda tartışılmış ve 29 Aralık 1917 (11 Ocak 1918) tarihli oturumunda onaylanmıştır.[3] Hovannisian'a göre, bu metnin taslak kopyasını Vahan Teryan, Lenin'le görüşmesi sonrası onun isteği üzerine kaleme almıştır.[4] İmzalanıp onaylandıktan 2 gün sonra Pravda'da yayınlanmıştır.[5] Bu dekretin yayınlandığı gün, Stalin'in "Türkiye Ermenistanı" yazısı da yayınlanmıştır.[6] İşçi, Asker ve Köylü Temsilcileri Sovyetlerinin Üçüncü Tüm-Rusya Kongresi (10-18 Ocak 1918 (23-31 Ocak 1918)) de bu dekreti onaylayan ve şu kararı almıştır:[7]

Sovyetlerin Üçüncü Kongresi, Halk Komiserleri Konseyi'nin Finlandiya'nın kesin bağımsızlığını ilan eden, İran'dan kuvvetlerinin geri çekilmesini başlatan ve Ermenistan'a kendi kaderini tayın hakkını veren politikasını benimsemektedir.

Daha sonradan boşalan kısımları Türk orduları tekrar geri aldı ve Ermeni soykırımını son raddeye taşıyarak "Batı Ermenistan" veya "Türkiye Ermenistanı" denen bölgenin karakterinin değişmesine sebebiyet verdi. Bugün buralar, bilindiği gibi, Türkiye Kürdistanı'nın bir parçasıdır.[8]

Kuşkusuz, bu politikanın ne kadar uyarlanıp ne kadar uyarlanmadığı barizdir. Yine de, her ne kadar bir siyasetin önemli bir kıstası sosyal pratikse ve Sovyetler bunun uyarlanmasında yeterince kararlı davranmasa da, ilkesel olarak önemlidir. Bu, pratikte atıl kalsa bile, en azından Sovyetlerin (o dönem Türkiye içerisinde henüz bir ulus niteliğini taşıyan) Ermeniler'in bir ulus olduğunu tanıdığını ve kendi kaderini tayin haklarını tanıdığını gösterir. Yani bu, (spesifik örgütlerin meşrûiyetinden de öte) direkt olarak bir Türkiye Ermenistanı'nda milli meseleyi reddeden ve onun demokratik milli mücadelesine ilkesel olarak karşı çıkanlara verilmiş önemli bir cevaptır.[9]

Bugün Türkiye ve T. Kürdistanı sınırları içerisinde, kendisi toplu olarak bir millet teşkil etmese de iki millet içerisinde de (Türkler ve Kürtler) milli azınlık olarak var olan Türkiyeli Ermeniler ve Kürdistanlı Ermeniler mevcuttur ve bunlar muazzam bir milli zulüm, muazzam bir asimilasyon politikası ile karşılaşmaktadır. Çeşitli milliyetlerden Türkiye ve T. Kürdistanı komünistleri, Ermeni milleti üzerindeki milli zulmü, diğer tüm ulus ve milli azınlıklarda olduğu gibi, şiddetli bir biçimde mahkum ve teşhir etmelidir. Çeşitli milliyetlerden Türkiye ve T. Kürdistanı komünistleri, geniş kitlelere anti-emperyalist, anti-faşist, anti-feodal, özü toprak devrimi olan Demokratik Halk Devrimi'nde milli zulmün tamamen yok edileceğini kavratmalıdır. Milli mesele, ülkemizdeki devrimin demokratik ödevlerinden en hassas ve önemlilerindendir. Ermeni azınlığa kurtuluşunun Demokratik Halk Devrimi'nde olduğu, egemen ulusa da Demokratik Halk Devrimi'nde gerçek bir kurtuluşun ancak insanı zincirleyen başka uluslar ve milliyetler üzerindeki baskının terk edilmesi ile elde edilebileceği kavratılmalıdır. İbrahim yoldaş tarafından 1971'de temel konuları en ideal biçimiyle doğru bir temelde ele alan "Türkiye'de Milli Mesele"nin doğru MLM çizgisi üzerinde Türkiye'de milli zulmün daha da sistemli araştırılıp, bu konuda görüşlerimizin sağ ve sol sapmalara ve şu veya bu milliyetçiliğin yedeğine düşmeden daha da derinleştirilmesi önemlidir.

- Yaşasın her türlü milli zulmü parçalayacak olan anti-emperyalist, anti-faşist, anti-feodal, özü toprak devrimi olan Demokratik Halk Devrimi!
- Yaşasın Türkiye MLM hareketinin doğru milli mesele çizgisi!
- Kahrolsun emperyalizmin uşağı komprador patron-ağaların faşist diktatörlüğünün milli zulmü!
- BÜTÜN ÜLKELERİN İŞÇİLERİ VE EZİLEN HALKLAR, BİRLEŞİN! – KARKERÊN HEMÛ WELATEN Û GELÊN BÎNDEST, YEKBÎN!

İbo'dan Demirdağ'a – Tarihimizden Öğreniyoruz
2020.08.22.

[1] Mesela çeşitli kaynakları referans veren bir yazı üzerinden bunu takip etmek için bkz: "Bolşevik Hükümeti'nin Ermeni Siyaseti ve "Türk Ermenistan’ı" Meselesi". Şahin, Dr. Enis. Atatürk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi. 1996. Cilt: 0. Sayı: 5. Sayfalar: 29-45 [sadece çeviri için: 39-40.].; yine de söylenebilir ki bu çeşitli gerici kişi ve kurumların çeşitli gerici emelleri için söz konusu yapılsa da, Türk-Rus ilişkilerinde, mesela Kars-Ardahan mevzuu gibi, kritik ve sık gündeme gelen bir rol oynamamıştır.
[2] 1) "Документы внешней политики СССР - Том I. 7 ноября 1917 г. - 31 декабря 1918 г.". Госполитиздат. 1957. Москва. Sayfalar: 74-75.; 2) "A Common Set of Legal and Political documents of Armenians of Western Armenia and Protection of rights of Western Armenia (Collection of documents)". 4th revised edition, 2019. Sayfalar: 14-15. [transkribe versiyon için bkz: Marxists; 3) "Armenia on the road to independence, 1918". Hovannisian, Richard G.. University of Carolina Press. 2nd Printing, 1969. Sayfa: 100.
[3] "Selected Works in Two Volumes (Volume II, Part I)". Lenin, V. I.. Foreign Languages Publishing House. 1st Edition, 1950.; Google Books'un arama sonuçlarından çıkan ilgili kısım: "The Decree “On Turkish Armenia,” written by J. V. Stalin, was discussed at a meeting of the Council of People's Commissars on December 23, 1917 (January 5, 1918), and approved by the Council on December 29, 1917 (January 11, ..."
[4] "Armenia on the road to independence, 1918". Hovannisian, Richard G.. University of Carolina Press. 2nd Printing, 1969. Sayfa: 99.
[5] age.
[6] Ermeni sorununun gerçek çözümünün ancak Ekim yolu ile mümkün olduğunu belirten bu makalenin Türkçesi için bkz: "«Türk Ermenistan'ı» üzerine" (31 Aralık 1917). Stalin, Halk Komiseri J.. içinde: "Eserler-Cilt 4, Kasım 1917-1920". Stalin, J. V. (Yarkın, İsmail (çev.).). İnter Yayınları. 1. Baskı, Şubat 1990. Sayfalar: 36-37.
[7] "Armenia on the road to independence, 1918". Hovannisian, Richard G.. University of Carolina Press. 2nd Printing, 1969. Sayfa: 100.
[9] Bir diğer gerici sapma ise, bugün de bir "Batı Ermenistan" veya "Türkiye Ermenistanı" olduğunu iddia eden Ermeni milliyetçiliğinin ve rövanşizminin yedeğine düşen çizgidir. Bu çizgi, tamamen bilimsellik dışı bir şekilde Leninist ulus teorisini tahrif ettiği gibi, Kürt ulusunun toprakları üzerinden de gerici bir pazarlığa girişmektedir. Bu konuda görüşlerimiz için bkz: "Muzaffer Oruçoğlu'nun "İbo'da Ermeni meselesi" yazısı üzerine" (23 Nisan 2020).

[DN1] Bu tür tarihlerde ("... (...)") parantez dışındaki takvim Jülyen Takvim (veya Eski Takvim), parantez içindeki ise Gregoryen Takvim (veya Yeni Takvim) karşılığına tekabül eder. Nasıl ki, mesela Hicri Takvim kullanılan yörelerde ve/veya dönemlerde tercihen kullanılan önce hicri sonra miladi karşılığı ise, bunda da mantık aynıdır, zira olayın yaşandığı dönemde o yörede geçerli olan takvim biçimi budur.

***

Halk Komiserleri Konseyi, 1 Ocak ila 10 Mart 1918 tarihleri arasındaki bir toplantı, olasıdır ki 29 Aralık 1917 (11 Ocak 1918) toplantısı (orijinalde: RGASPİ. Fond 393. Opis 1. Delo 6.; online: "Заседание СНК первого состава ...")

Halk Komiserleri Konseyi'nin «Türkiye Ermenistanı» Üzerine Kararnamesi

Halk Komiserleri Konseyi, Rusya İşçi ve Köylü Hükumeti'nin Rus işgali altındaki Türkiye Ermenistanı Ermenilerinin tam bağımsızlığa [varan] kendi kaderini tayin hakkını desteklediğini Ermeni halkına ilan eder.

Halk Komiserleri Konseyi inanmaktadır ki bu hakkın icrası, Ermeni halkının hür referandumu için kesinlikle gerekli olan birtakım ön garantilerin üzerinde sağlanabilir.

Halk Komiserleri Konseyi [bunları] şu tür garantiler olarak düşünmektedir:

1) Askeri kuvvetlerin «Türkiye Ermenistanı» sınırlarından çekilmesi ve «Türkiye Ermenistanı» sakinlerinin kişisel ve mülki güvenliğini tesis için derhal Ermeni halk milislerinin kurulması;

2) Ermeni mültecilerin, ve aynı zamanda çeşitli ülkelerde dağılmış olan Ermeni sığınmacıların engelsiz bir şekilde «Türkiye Ermenistanı» sınırlarına dönmesi;

3) Savaş sırasında Türk yöneticileri tarafından Türkiye içlerine zorla sürülen Ermeniler'in engelsiz bir şekilde «Türkiye Ermenistanı» sınırlarına içerisine dönmesi, ki Halk Komiserleri Konseyi, Türk yöneticileriyle barış müzakereleri esnasında [bu konuda] ısrarcı olacaktır.

4) Demokratik bir temelde seçilen Ermeni Halkı Temsilciler Konseyi biçimindeki [bir] «Türkiye Ermenistanı» Geçici Halk Kurulu'nun kurulması.

Kafkas İşleri Geçici Olağanüstü Komiseri Stepan Şahumyan, «Türkiye Ermenistanı» halkına, olabilecek her türden desteği sağlamakla 2. ve 4. maddelerin yerine getirilmesi ve bunun yanında Rus birliklerinin «Türkiye Ermenistanı» sınırlarından çekilişinin (madde 1) zamanını ve metodunu tespit için Karma Komisyon kurmaya başlamakla görevlendirilmiştir.

Not. «Türkiye Ermenistanı»nın coğrafi sınırları, Ermeni halkının demokratik şekilde seçilmiş temsilcilerinin, komşu tartışmalı bölgelerin (Müslüman ve diğer) seçmenlerinin demokratik bir şekilde seçilmiş temsilcileriyle anlaşması dahilinde, Kafkasya İşleri Olağanüstü Geçici Komiseri ile birlikte tayin edilecektir.

Halk Komiserleri Konseyi Başkanı
V. Ulyanov (Lenin)

Milletler Halk Komiseri
Y. Cugaşvili (Stalin)

Hükumet Baş İcra Memuru
[Vladimir Bonç-Bruyeviç]

Konsey Sekreteri N. Gorbunov

29 Aralık

26 Temmuz 2020 Pazar

ÇEVİRİ | Peking Review - Kerala'da Hint revizyonistleri gericilere hizmet ediyor (1967)

SUNUŞ


Bu sunduğumuz yazı, Hindistan'da Naksalbari'ye giden yolu döşeyenlerden, tarihi önemdeki bir yazıdır. Bu yazıyla birlikte ilk defa Çin Komünist Partisi (ÇKP), Hindistan Komünist Partisi (Marksist) (HKP (Marksist))'nin revizyonist karakterini açıkça, isim vererek kamuoyu önünde eleştirmiş ve HKP (Marksist) içindeki komünist devrimcilerin mücadelesinin yeni bir seviyeye ulaşmasının önünü açmıştır.

HKP (Marksist), esasen ÇKP ve SBKP arasındaki Büyük Polemik sürecinde, Hindistan Komünist Partisi (HKP)'nin modern revizyonist olduğunu söyleyerek ayrılan bir partiydi. Lakin, kurulduğu 1964'de bu parti, HKP'ninkinden daha sinsi, daha iki yüzlü bir revizyonizmi, neo-revizyonizmi üretti. ÇKP, bir dönem bu partiyi, içinde bulunduğu hataları aşabileceği inancıyla modern-revizyonist sosyal-şovenist HKP'ye karşı destekledi. Lakin armut, çok da uzadığına düşmemişti.

HKP (Marksist) içerisinde, en başta Çaru Mazumdar yoldaş liderliğindeki Marksist kanat olmak üzere, birçok Marksist grup doğdu. Bu grupların en büyük eylemi, Naksalbari Silahlı Köylü Mücadelesi'ni örgütlemek oldu. Naksalbari Silahlı Köylü Mücadelesi, esasen gerici bir toprak yasasına karşı köylülerin toprağı işgal etmesi ile başladı. Neo-revizyonist sosyal-faşist HKP (Marksist) kliğinin buna cevabı, "Naksalbari'nin siyasi bir mücadele olmadığı" resmi kararını almak, Parti Eyalet Komitesi, Darjeeling İlçe Komitesi ve Siliguri Komitesi'ni feshetmek, devrimci önderleri Partiden ihraç etmek (bu karar, Politbüro tarafından 16 Haziran 1967'de resmen onaylandı[1]), devrimci Naksalbari köylüleri üzerine polisi sürmek oldu. Polis, Naksalbari'de 2'si bebek, 1'i çocuk, kalanları kadın toplam 11 köylüyü katlederek HKP (Marksist) iktidarının gerici yüzünü ortaya çıkardı.

Revizyonistler, elbette ki bu makale ile şamar yemişe döndü. Nasıl olurdu da, ÇKP ilkeli bir komünist partisi olup revizyonizmi eleştirirdi? Bu kabul edilebilir bir şey değildi! Onlar, işte bu mantıkla, Madurai Toplantısı'nda kabul edilen bildirilerde şöyle yazıyorlardı:[2]

"Çin Komünist Partisi'nin pratik olarak şu sonuçlara vardığı görüşündeyiz: (a) Parti programımız, belirli hayati yönlerde, temelden yanlıştır; (b) Partimiz tarafından ülkenin siyasi durumuna dair yapılan bütün değerlendirme ve buna dayanılarak uygulanan siyasi-taktik hat yanlış ve reformisttir; (c) Partimiz gerçek bir komünist partisi değilken, Partimizden atılan aşırıcı asiler ve onlar etrafında toplananlar gerçek devrimcilerdir; (d) ve Partimizin siyasi hattı, kamuoyunda reddedilecek kadar revizyonisttir. Bu, hiç şüphesiz, ülkemizin Partisi ve devrimci hareketini ilgilendiren ciddi bir gelişmedir. Lakin bu tatsız gerçeklikten kaçışın hiçbir yolu yoktur ve Partimiz tarafından bu farklılıkları örtbas etmek, yahut da gizlemek de ciddi bir hata olurdu.
(...)
Şimdi ÇKP'li yoldaşlar, kardeş partiler arasındaki eşitlik ve bağımsızlık konularında ikna edici bir şekilde açıkladıkları her şeyin aksine, basını ve radyosu aracılığıyla açıkça Partimizi ve onun siyasi hattını mahkum etmeyi seçti. Herhangi bir partinin başka bir partinin içişlerine karışmasına şiddetle karşı çıkan, birisinin kendi siyasi hattının diğer partilere kendi rızaları dışında empoze edilmesinden ve başkalarına dikte eden tüm çabalardan nefret eden bu yoldaşlar, fena halde Partimizin içişlerine karışıp, bizim ülkemiz ve Partimiz için kendilerinin hazırladığı bir program ve siyasi hattı dikte ve empoze etmenin doğru olduğunu düşündü.
(...)
Çinli yoldaşlar, Naksalbari'nin ihraç edilmiş aşırıcılarını Partimize ait gerçek devrimciler olarak alkışlıyor ve nitekim onların, Partimize karşı faaliyetlerine desteklerini sunuyorlar. Bölücü gruplara bu tür bir destek ve Hint devrimine önderlik etmek için onlara verilen itimat, hiçbir Marksist-Leninist örgütsel ilke ile haklı çıkarılamaz."

Stalin yoldaş, bunlar gibi soytarılara aslında cevabı yıllar önce vermişti:[3]

"(…) Eğer biz, diyelim ki Komintern Yürütme Komitesi'nde bir araya geldiğimizde Partilerimizin bazı hatalarına gözlerimizi kapasaydık, "tam görüş birliği" ve "afiyet" resmi geçidiyle mest olsaydık, partilerimizin hali nereye varırdı? Ben, böyle partilerin asla devrimci partiler olamayacağını düşünüyorum. Bunlar devrimci parti değil, mumya parti olurlardı. (…)"

Ekteki makaleyi okuyan herkesin, gerçekten ÇKP'nin ilkesizce eleştiride bulunduğuna mı, yoksa cidden revizyonist klikle tüm bağlarını söküp attığına mı dair sağlıklı bir karar verebileceğine inanıyoruz.

Bugün HKP (Marksist)'in nasıl sosyal-faşist bir çeteye dönüştüğü gerçeği, dün ÇKP'nin ne kadar doğru bir tavır aldığını açıkça göstermektedir. Dün Naksalbari topraksız köylülerini katledenlerin, bugün nasıl "Yeşil Av"lara destek sunduğu bilinmektedir. Revizyonistler, sadece revizyonistliğe devam etmektedirler.

Komünistler de savaşıma devam etmektedir. Onlar "Naksalbari ek hi rasta!" ("Naksalbari tek yoldur!"), "Naksalbari zindabad!" ("Yaşasın Naksalbari!"), "İnkılab zindabad!" ("Yaşasın devrim!") şiarlarıyla tamamen Hint gericileriyle birleşen bu revizyonistlere karşı da mücadeleyi sürdürmektedirler. Bu mücadele zafere mahkumdur, Marksizmin galebe çalmasını hiçbir güç engelleyemez.

Konuyu bölmemek için en sona attık, son olarak da çeviri hakkındaki maddi bilgileri verelim. Yazıdaki köşeli parantez içindeki notlar bizimdir. Bundan başka, "[DN...]" şeklindeki dip notlar da bizimdir.

- NAKSALBARİ EK Hİ RASTA!
- NAKSALBARİ ZİNDABAD!

İbo'dan Demirdağ'a – Tarihimizden Öğreniyoruz
2020.07.27.

[1] "Kerala: Yenan of India - Rise of Communist Power: 1937-1969". Fic, Victor M.. Nachiketa Publications Limited. 1st Edition, 1970. Bombay. Sayfa: 424.
[2] age. Sayfalar: 429-431.
[3] "Me-Rt Yoldaşa Mektup (28 Aralık 1925)". Stalin, Josef. içinde: "Eserler (Cilt: 7)". Stalin, Josef (Çeviren: Yarkın, İsmail). İnter Yayınları. 1. Basım. Şubat 1991. Sayfalar: 44-45.

***

KERALA'DA HİNT REVİZYONİSTLERİ GERİCİLERE HİZMET EDİYOR


Devrimci katili, neo-revizyonist sosyal-faşist Namboodiripad. (Kaynak: Vintage photo of Portrait of Elamkulam Manakkal Sankaran Namboodiripad. [yalnızca resim])

Kerala Eyalet Hükumeti'nin üyeleri olarak, Hint Komünist Partisi [DN1] içindeki Namboodiripad ve diğer revizyonistler, Kongre [DN2] yönetimindeki merkezi hükumetin gerici ve hain politikalarına bağlılıkla sadık kalıyorlar. "Parlamenter yol", "barış içinde geçiş" üzerine çok fazla gevezelik yaptılar ama gerçekler gösteriyor ki burjuva "parlamenter demokrasisi" yapısı içerisinde kurulan Kerala Eyalet Komitesi hiçbir şekilde "halk hükumeti" değildir ve toprak ağalarının ve kapitalistlerin devlet aygıtını yıkmaksızın hiçbir şekilde bir halk iktidarı olamaz.

Hint revizyonistleri köylülerin silahlı mücadelesi karşısında kararlılıkla duruyor. Gerici hükumette yüksek mevkilerde gözleri kaldı ve [buralara] kendilerini seçtirmek istiyorlar. 1957'den 1959'a kadar süren Kerala Eyalet Hükumeti'ni kurdular. Bu yılın Mart'ındaki genel seçimlerle birlikte Kerala'nın "ikinci komünist hükumetini" hain Dange [DN3] kliği ve diğer gerici partilerle birlikte tekrardan Namboodiripad'ın başbakanlığında kurdular.[DN4]

Yeni eyalet hükumeti yönetiminde eski üretim ilişkileri dokunulmaksızın korundu. İşçiler ve köylüler kapitalistlerin ve toprak ağalarının acımasız sömürüsünde acı çekmeye devam ettiler. Bu eyalet hükumeti, sömürücülerin çıkarlarını, en başta da tekelci kapitalizmin çıkarlarını temsil ediyor ve koruyor. Nisan'da Namboodiripad'ın Birla [DN5] ile kahvaltı yaptığı ve sonrasında sermaye kodamanının eyalette madenciliğe yatırım yapma ve cam fabrikası kurmaya söz verdiği haberi geçti. Namboodiripad da karşılığında bir rayon [DN6] imalathanesi kurulması için elverişli koşulların yaratılacağı sözünü verdi.

Daha sonradan bir basın konferansında Namboodiripad, eyalet hükumetinin kapitalist özel teşebbüs hakkında politikası hakkında şöyle açıkladı: "Nihayetinde" dedi, "biz yalnızca bir eyalet hükumetiyiz… Hükumetimiz Hint (merkez) hükumeti tarafından yürütülen politikanın aynını uygulamaya mahkumdur."

Kerala hükumeti aynı pozisyonu yabancı tekellere da takınmaktadır. Bazı sendikalar yabancı sahipliğindeki plantasyonların millileştirilmesi çağrısında bulunduğunda, bu istek eyaletin endüstri bakanı (Dange grubunun bir üyesi) tarafından reddedildi. Aynı bakan daha sonradan Japon tekelleriyle eyalette ortak özel sanayi teşebbüsleri kurmak amacıyla temaslarda bulunmak için Japonya'ya gidebileceğini duyurdu.

Merkezi hükumetin faşist yönetimini uygulayan Kerala eyalet hükumetinin, toprak ağalarının ve bürokrat-komprador kapitalizmin çıkarları uğrunda faaliyet yürüten devlet aygıtının bir parçası olduğunu gösterecek birçok gerçek var. Namboodiripad, köylülerin toprağı zapt etme mücadelesini bastırmak için polis kuvvetlerini [köylülerin] üzerine sevk etti. Eyaletin endüstri bakanı işçilerin kapitalistleri sıkıştıracak mücadelelerde yer almalarını yasakladı ve polisi onları bastırmak için üzerilerine yolladı.

Kerala aşırı tahıl kıtlığından muzdarip. Geniş kitleler gerçek bir toprak reformu talebinde bulunuyor ama Namboodiripad'ın gıda sorununun çözümü yöntemi, toprak sahipliği düzeni üzerinde kökten bir değişiklik yerine merkezi hükumetten yardım dilenmek.

Namboodiripad açıkça Hint merkezi hükumetinin planlamasının "daha da ilerici bir içeriğe" sahip olduğu müddetçe kademeli olarak "ülkeyi sosyalist bir hedefe koyma" olasılığının mevcut olduğunu ilan etti. Bu safsata, yeni bir tanesinin yaratılmasından ziyade yalnızca burjuvazinin siyasi aygıtını mükemmelleştirmek gereklidir diyen eski türde revizyonist Kautsky'nin bayat mallarından başka bir şey değildir.

Kerala hükumeti aynı zamanda Birleşik Devletler emperyalizmiyle de flörtleşiyor. Hükumetin gıda bakanı yüzsüzce "Vietnam'ı bombalayan ABD'den olsa bile" [ABD'den] pirinç almaktan memnun olacağını ilan etti.

Bizzat Namboodiripad'ın kendisi Birleşik Devletler emperyalizminin uluslararası ajanlarının savunucusu ve muhafızı olarak hareket etmektedir. Birleşik Devlet "Barış Gücü"nün CIA tarafından kontrol edildiği herkesçe bilinmektedir. Yine de Namboodiripad 27 Mart'ta Kerala Eyalet Meclisi'nde "Barış Gücü" üyelerinin eyalette casusluğa karıştığını reddetti. O, bu Birleşik Devletler ajanlarını "endüstri, sağlık, hayvancılık ve eğitim alanlarında geliştirme çalışmalarında teknik destek" veren kişiler olarak nitelendirdi.

Hint Komünist Partisi içindeki devrimciler ve devrimci kitleler, revizyonist hattı izleyen ve Hint halkının devrimci mücadelesine ihanet eden Namboodiripad ve diğerlerine kararlılıkla karşı çıktı. Şubat'ta Namboodiripad "revizyonist ve halk düşmanı faaliyetlere dahil olduğu" için Kerala'nın başkenti Trivandum'da [kitleler ve devrimcilerce] reddedildi. Temmuz'un ikinci yarısında Hint Komünist Partisi'nin devrimcileri ve kitleler, Kerala'da Namboodiripad ve diğerlerinin baskısına karşı koymak amacıyla geniş çapta bir açlık karşıtı mücadele yürüttüler.

Yüce Mao Zedung Düşüncesi'nin ve Marksizm-Leninizmin görüşlerinin, Mao Zedung'un Hindistan devrimine dair fikirlerinin yayılması için Hungçi ve Renmin Ribao makalelerini içeren bültenler yayınladılar. Bütün bunlar Namboodiripad ve diğer revizyonistlerin gerçek renklerinin ortaya çıkarılmasına ve siyasi tecritlerinin yoğunlaşmasına hizmet etti.

[Kaynak: "Indian revisionists in Kerala serving reactionaries". Peking Review. September 8, 1967. Vol.: 10. No.: 37. Sayfalar: 38-39.]

[DN1] ÇKP yayınlarında HKP'den ayırmak için HKP (Marksist), "Indian Communist Party" olarak anılmaktadır (modern-revizyonist HKP, "Communist Party of India" şeklinde anılmaya devam edilmiştir). Her ne kadar ulus devletlerde (ve dolayısıyla böyle gelişen İngilizce'de) bu tür kullanımlar, millet anlamından başka o ülkenin halkı anlamına sahip olsa da (mesela Turkish, hem milliyet olarak Türk anlamına, hem de Türkiyeli/Türkiye halkından anlamına sahiptir) ve burada da kastedilen yine "Hindistan Komünist Partisi" isminin alternatif bir kullanımı olsa da, yine de farkı okuyucuya hissettirmek için Hint Komünist Partisi şeklinde direkt bir çeviri yaptık. Orijinalde kastedilen (kendilerinin tanıdığı) "Hindistan Komünist Partisi", kendilerinin tanıdığı HKP de, HKP (Marksist)'dir.
[DN2] Kastedilen Kongre Partisi'dir.
[DN3] Dange, modern-revizyonist HKP'nin şefiydi.
[DN4] Tekrar deniyor zira 1. Hükumette de başbakandı.
[DN5] G. D. Birla, Hindistan'ın en büyük tekel ailesinden.
[DN6] Bitkisel ipek.

ÇEVİRİ | Dakşin Deş - Devrimci silahlı köylü mücadelesine atıl (Haziran 1971, kısmi alıntı)

SUNUŞ


Hindistan devrimi bütün ihtişamıyla her geçen gün gelişip güçlenmekte. Bundan bir önceki paylaşımımızda, Hindistan devrimi hakkında özetle şöyle diyorduk:

Bütün dünya komünist, devrimci ve ilericileri Hindistan'daki Halk Savaşı'na gururla bakıyor. Hindistan'daki Halk Savaşı'nı ve ilerici ulusal kurtuluş savaşlarını destekliyor. Bugün Hindistan'da Halk Savaşı, yeni bir dünyayı isteyen bütün namuslu ilerici insanlığın ortak tutkusunu temsil ediyor. Yarın Hindistan halkı, Yeni Demokratik Hindistan'ı kurarak bu onurlu dayanışmanın meyvelerini bütün dünya halklarına sunacaktır. Hindistan halkının en ileri temsilcileri olan Hindistan komünistlerinin son dönemlerdeki atılımı, bu konudaki azim ve kararlılığın en parlak bir örneğidir.

Daha bu satırlar üzerinden 6 gün geçmişti ki, yarı-feodal yarı-sömürge bir ülke olan Hindistan'dan yeni şanlı mücadele haberleri denizleri, dağları, ovaları aşıp bir başka yarı-feodal yarı-sömürge bir ülke olan ülkemiz Türkiye-T. Kürdistanı'na ulaştı.

Hindistan devriminin şanlı öncüsü Hindistan Komünist Partisi (Maoist), iki Maoist geleneğin birleşmesi üzerinden doğmuştur: Hindistan Komünist Partisi (Marksist-Leninist) ve Maoist Komünist Merkez. O, yalnız HKP (M-L)'nin şanlı mücadele geleneğinin değil, aynı zamanda MKM'nin de mücadelesinin bir ardılıdır.

Maoist Komünist Merkez'i kuracak olan HKP (Marksist) içindeki devrimci grup, şanlı Naksalbari Silahlı Köylü Mücadelesi'nde yer alsa da, Tüm-Hindistan Komünist Devrimcileri Koordinasyon Komitesi (T-HKDKK) sürecinde yer almadı. Yine de o, T-HKDKK sürecinden beri HKP (M-L)'yi kuracak olan Maoist merkezle kimi ayrılıkları olsa da, komünistlerin devrimcilerin birliğinin gerekliliğini, bir gün mutlaka HKP (M-L) doğru Marksist bir çizgide birleşebilmeyi planladı. Çaru Mazumdar yoldaş ile Kanhay Çatirji yoldaş, sağlığında bu konuda birbirleriyle hemfikirdiler.

HKP (M-L) (Halk Savaşı), ortaya çıktığı dönemlerde bu doğru çizginin sürdürücüsü oldu, belli bir dönem birlik görüşmelerinde bulundu ama bu görüşmeler maalesef sonuçsuz kaldı.

Nihayetinde Hindistan komünistlerinin şanlı yüce birliği, 2004'de gerçekleşti ve HKP (Maoist) doğdu. Birlik, bununla yetinmedi. Mücadele geliştikçe HKP (M-L) Naksalbari de, HKP (Maoist)'in doğru MLM yapısı içerisinde birleşti.

Bugün, Hindistan komünistlerinin öncüsü, yekvücut olup birleşmiş HKP (Maoist)'tir. Yine de bu demek değildir ki, geçmişte ideolojik ayrılıklar yoktu. Hayır, geçmişte Hindistan komünistlerinin kimi konularda takındığı pozisyonlarda önemli farklılıklar vardı. Farklı çizgi demek, iki çizgi mücadelesi demektir. Yani, daha büyük zaferler kazanmak için birleşmek uğruna, iki hattın savaşması ve doğru M-L-M çizginin galebe çalması için mücadelesi demektir. Bugün Hindistan komünistlerinin "birlik-eleştiri-birlik" temelinde yükselen yekvücut yapısını anlamak için, öncelikle birlik öncesinin eleştirilerini de bilmek gerekir. Kuşkusuz bu açıklama, "niye güncel dokümanları çevirmiyorsunuz da, neredeyse 50 yıllık bir dokümanı çeviriyorsunuz?" şeklindeki potansiyel bir soruya da cevaptır: Temel olmadan bina olmaz. Islanmayı bilmeyen bir kişi, yüzmeyi öğrenemeyeceği gibi, geçmişi bilmeyen bir kişi de bugünü anlayamaz. Kuşkusuz, bu sadece geçmişten şeyler çevrileceği anlamına gelmez. Yeri geldikçe ve gücümüz yettikçe, güncel çeviriler de yayınlayacağız.

Bundan sonra okuyucu, yazı hakkında maddi değişikliklerde bilgilenmeli diye düşünüyoruz. Metni bir kısaltmaya gitmeden, elimizdeki haliyle koymaya çalıştık, yani bu alıntılar orijinalde de elimizde bu kadardı. İmkanımız olsa, tamamını koyardık. Bundan başka, normalde aldığımız kaynakta "Halk nasıl gerilla savaşında seferber edilebilir?" başlığı kullanılmıştı ama orijinal dokümanın "Devrimci silahlı köylü mücadelesine atıl" isimli bir doküman olduğu, bunun sadece bir bölümünün uzun bir alıntısı olduğu belirtilmişti. Yine de, belirtilenden (alıntılanan bölümün) başlığının kullanılan başlık mı olduğu, yoksa başlığı kendilerinin mi koyduğu tam anlaşılamamaktaydı. Her ne kadar bu tür durumlarda (genelde) aksi belirtilmedikçe kullanılan başlık orijinal olsa da, (özellikle [eski] siyasi yayınlarda) tercihe göre bu tür bir belirtme olmaksızın düzenlemeler yaygın olduğu için emin olamadık. O yüzden okuyucu bu ufak detayı hatırında tutmalıdır. Son olarak, ilk köşeli parantezde editörün notu, bizim aldığımız kaynağı derleyenlerin notudur; bir de sonda köşeli parantez içerisinde kaynak verilmiştir. Orijinal not aynen kalmakla birlikte, köşeli parantezi kapatmadan önce sondaki kaynak bilgisini de ona dahil ettik. Kuşkusuz önemli bir değişiklik değildir, yine de okuyucunun bilmesinde fayda vardır. Bundan başka konulan bütün köşeli parantezler, bizimdir.

Çevirisi üzerinden dilimize çevirdiğimiz kaynak şudur: "How the people can be mobilised in guerrilla warfare". Dakshin Desh. içinde: "Naxalbari and After: A Frontier Anthology (Volume Two)". Sen, Samar (ed.).; Panda, Debabrata (ed.).; Lahiri, Ashish (ed.). Kathashilpa. 1st Edition, December 1978. Calcutta. Sayfalar: 313-318.

Okuyucu, bu dokümanı, bir komünistin başka bir komüniste eleştirisi olarak almalıdır.

İbo'dan Demirdağ'a – Tarihimizden Öğreniyoruz
2020.07.26.

***


Maoist Komünist Merkez'in İngillizce yayın organı Red Star (Kızıl Yıldız)'ın bir sayısının kapağı (kaynak: "Storming the Gates of Heaven - The Maoist movement in India: A Critical Study, 1972-2014". Bhattacharyya, Amit. Setu Prakashani. 1st Edition, 2016. Sayfa: ... [6. numarasız albüm sayfası].)

HALK NASIL GERİLLA SAVAŞINDA SEFERBER EDİLEBİLİR?


[Bu çeviri, MAOİST KOMÜNİST MERKEZ ile HKP (M-L)'nin farklılıklarının dökümünü yapan ve kısaca öncekinin 'zamanın öncelikli, temel ve esas görevlerini', yani 'Halk Ordusu'nu ve üs bölgelerini geliştirme' pozisyonlarını anlatan, tartışma amaçlı uzun bir yazının, 'Devrimci silahlı köylü mücadelesine atıl' (Haziran 1971)'ın bir alıntısının çevirisidir. -Ed.

Kaynak: Dakşin Deş (Bengali), Haziran 1971, Maoist Komünist Merkez yayın organı]


Bir şey oldukça açıktır, o da görevlerin her birinin —ister üs bölgelerinin inşası olsun, yahut da üs bölgelerinin inşasının ön koşulu olarak Halk Ordusu'nun ve Parti'nin inşası olsun, yahut da seçilmiş bölgelerde sağlam bir kitle temelinin geliştirilmesi olsun— Kızıl direniş için mücadelenin, ilaveten de devrimci köylü gerilla savaşının köylerde ve şehirlerde, bilhassa kırlık bölgelerin seçilmiş bölgelerinde geliştirme, sağlamlaştırma, yayma ve derinleştirme görevlerinin yerine getirilmesinin başarısı veya başarısızlığı ile ayrılmaz bir biçimde bağlı oluşudur. O yüzden, karşımıza çıkan temel bir sorun halkı nasıl aydınlatıp hızla örgütleyebiliriz, örgütleyebiliriz ki böylece Kızıl direnişte, ilaveten de devrimci köylü gerilla savaşı mücadelesinde seferber olabilirler [sorunudur].

Bizim görüşümüze göre, eğer örgütçü kadrolar sürekli olarak doğru bir hattı ve ilkeyi takip etmezlerse, planlı bir çerçeve içinde ve doğru metotla çalışmazlarsa, o zaman geniş kitleleri gerilla savaşında seferber etme meselesinde beklenen başarıyı elde etmek mümkün değildir.

Devrimci komünist kamp içinde, herhangi bir doğru hatta ve ilkelere, plan ve metotlara sahip olmakla ilgilenmeyen kimi belirli nüfuzlu kimseler var; bunun sonucu olarak da onlar, yeni kadroları bu meselelere dair eğitmek konusunda tamamen ilgisizler. HKP (M-L) liderlerinin birçoğu, çizgiler ve ilkeler konusunda çokça düşünmeyi kendi özel ayrıcalıkları [olarak] düşünüyor ve bu konularda soru soranlar, ivedilikle "karşı-devrimci" olarak damgalanıyor. Dahası, herhangi bir planlı şekilde çalışma önerisi "plancılık" [şablonculuk] olarak damgalanıyor, yekvücut olmuş bir çalışma şeklini sürdürmekten söz etmiyoruz bile. Onlar halkı gerilla savaşında seferber etmenin kestirme bir metodunu icat ettiler. Onların "temel teorilerinden" ve son eylemliklerinden, bu yeni kestirme metottan şu kadarcık anlaşılabilir şey şudur: Halk Ordusu'nun ve üs bölgelerinin gelişimi için en uygun bölgelerin seçimi ve buralara özel bir eğilimle, bir plan çerçevesinde çalışmak, ya da bu planla uyumlu bir kadro politikası geliştirmek gibi bir sorun yoktur. Herhangi bir kişi kendi herhangi bir köye kendi keyfine göre gidebilir, bu neredeyse onların tavrının özetidir. Kitleleri devrimci siyasetlerde harekete geçirmek ve örgütlemek, doğru metotta araştırmak ve kitleler bütünleşmek vb. meselelerde şunu öneriyorlar:

(a) "Gerilla savaşını başlatmak için yoğun bir siyasi propagandaya gerek yoktur." (Deşabrati, 30.12.69)
(b) "Gerilla savaşı, halkı örgütlemeden de başlayabilir." (agy.)
(c) "Mücadele, herhangi bir köydeki tek bir topraksız köylünün inisiyatifiyle bile başlayabilir ve bu yapılacak tek doğru şey olur." (agy. 11-18 Haziran 1970)
(d) Tekrar, "aydınlanmış yoldaş inisiyatifi eline alacak olan olacaktır." (agy 30.12.69)
(e) "Bir merkezden 15 mil [24 km] ila 20 mil [32 km] kadar uzaklığa, gerilla birlikleri soruşturma yürütebilir ve sınıf düşmanlarını bilinmeyen, tanınmayan yerlerde imha edebilir." (agy. 11-18 Haziran, 1970)

Bu ve benzeri çizgilerin Mao Zedung Düşüncesi ile alakası nedir, bilmiyoruz. Halkın bu tür hatlar ve metotlar ile gerilla savaşı içinde seferber edilemeyeceği, geçtiğimiz birkaç yıl içinde deneyimle birlikte kanıtlandı. Aslında, bu tür teoriler yalnızca izole, bireyselci, terörist eylemleri teşvik etmektedirler.

... Bizim nazarımızda, yalnızca doğru bir hat ve ilkeyi, bütünleşmiş planlar ve doğru metotlarla sürdürerek daha da fazla halk sürekli olarak gerilla savaşı içerisinde seferber edilebilir. Esasen bu, bir ilke meselesidir. Bu ilke temelinde ve köylerde gerilla kuvvetlerinin ve üs bölgelerinin kurulması hedeflemek vizyonuyla, bizim savunduğumuz çalışma metodu, kısaca:

Düşman saldırılarına karşı savunmayı sürdürmek ve düşmana saldırmak, köylerde çalışmak, oldukça yayılmış geniş alanları kapsamak; Halk Ordusu'nu inşa etmek meselesinde, spesifik hedeflere belirlenmiş zaman içerisinde ulaşmak veya hedefi geçmek için adanmışlık ve cesarete sahip olmalıdır.

İnatla köylerde çalışın, kendinizi seferber kılın ve köylü kitlelerini seyyar gerilla birimleri olarak örgütlemeye çalışın.

Geniş kitleler içerisinde köylü devriminin siyasetlerinin ve aynı zamanda uzun süreli halk savaşının yaratıcı propagandasını yapın.

Araştırın ve araştırmalar temelinde, propaganda kampanyalarınızı daha da canlandırın; sınıf düşmanlarının iktidarına ve sömürüsüne karşı yoğun nefreti teşvik edin; halkı Kızıl direniş için, ilaveten devrimci köylü gerilla savaşı için mücadele konusunda bilinçlendirin ve örgütleyin.

Yoksul ve topraksız köylü kitlelerine dayanın, içlerinden en ileri ve aktif kısımlarını seyyar propagandistler ve örgütçüler, veyahut da liderliğin omurgası, veyahut da Parti olarak örgütleyin ve geniş köylü kitlelerini sürekli gerilla birimleri olarak örgütleyin, yalnızca onlar devrimci köylü gerilla savaşının merkezi programı etrafında örgütlenebilirler.

Böylece, geniş bölgelerde daha çok kişiyi ayağa kaldırarak ve birkaç gerilla birlikleri veya birimleri örgütleyerek, Kızıl direniş için, ilaveten feodalizme yol vermek için mücadeleyi başlatın. Yalnızca bu mücadele ile, sürekli olarak Parti ve gerilla kuvvetlerini (yerel milisler ve yerel düzenli gerilla kuvvetleri) bir yandan, diğer yandan da mücadele bölgelerindeki diğer [mücadeleleri] güçlendirin, pekiştirin ve genişletin. Köylü devrimini daha da derinleştirin, yerel düzenli gerilla kuvvetlerini sürekli merkezileştirerek, merkezi, düzenli bir gerilla kuvveti inşa edin.

Şehirleşmiş bölgelerde çalışmayı, ülke kırsalında çalışma merkezi görevine bağlı ve onun etrafında geliştirin.

Emperyalizmin ve onun komprador kapitalist gruplarının tüm sömürü ve baskı olaylarına karşı halkı ayaklandırın. Her türden —ekonomik, siyasi, askeri ve kültürel— baskıya karşı direnişi geliştirin. Direniş mücadelelerini tarım devrimi, ilaveten uzun süreli halk savaşı ideolojisi ile zenginleştirin ve tam olarak bu direniş için mücadeleler ile yalnızca şehirleşmiş bölgeler için değil ama aynı zamanda ülke kırsalındaki köylü devrimci gerilla savaşına katılım için düzenli gerilla kuvvetlerini inşa edin.

Tarım devriminin örgütlenmesi, Halk Ordusu'nun ve ülke kırsalında üs bölgelerinin inşası yalnızca köylülerin özgün görevi değildir; işçi, öğrenci, gençlik —hepsinin içinde— örgütçü olarak, asker olarak yer alması gerekir.

En iyi örgütçüleri ve sınanmış gerilla birimlerini kırsalda tarım devrimini geliştirmek, pekiştirmek ve hızlandırmak için ülke kırsalına göndermek dışında, para, silah, ilaç sağlamak ve diğer türden yardımlar [sağlamak] dışında, şehir işçi sınıfı ve Parti'nin bir başka önemli görevi daha vardır. Şehirlerde geniş yığınlarda düşman kuvvetlerine zarar vermek için, düşman bütün —ya da neredeyse bütün— kuvvetini kırsaldaki devrimci mücadeleye karşı örgütleyemesin diye ve düşmanın askeri faaliyetlerini engellemek için şehir işçi sınıfı ve ilaveten Parti, halkın mücadeleci kuvvetini ve direniş için mücadeleyle başlayarak çeşitli metotlardaki yaratıcılığını düşmana karşı örgütlemeli ve seferber etmelidir. Lakin, bunları yapmaya çalışırken, düşman provokasyonlarının yemine düşmeye karşı korunmalı ve —şehir direniş mücadelelerini kuvvetlendirmek adına, veya köylerin kurtarılması ve şehirlerin kırdan kuşatılmasından önce şehirlerde ayaklanmalar örgütleme psikolojisiyle, veyahut da başka bir psikolojiyle yönlendirilmek adına— kırsal kuvvetleri şehirlerde gömmemeli veya şehir mücadelesine kırsaldaki mücadeleden daha fazla eğilmemelidir.

Tüm çalışmalarda, kitle çizgisine ve sınıf çizgisine [bağlı] kalmalı. Tüm çalışmalarda, işçi sınıfının ve onun Partisi'nin önderliğini kurmalı.

Tüm çalışmalarda Marksizm-Leninizm-Mao Zedung Düşüncesi'ne [sadık] kalmalı.

Çizgi ve ilkeden tayin olunan bu çalışma hattı ile örgütümüzün plan ve metotlarının doğruluğuna inanç ve [onu] kavramak, her seviyeden yoldaş ve halk arasında objektif çalışma içerisinde sürekli olarak artmaktadır.

Yoldaşların öz güveni de artmaktadır. Yüce Çin Komünist Partisi'nce yönlendirilen çalışma metodunu  (Peking Review'den toplanıp Dakşindeş'de yayınlanan 'Çalışma tarzına dikkat edin' makalesine bakınız) takip ederek, örgütün tüm kademelerinde, bilhassa da her seviyeden yönetici kadro arasında, bu konulardaki anlayış teorik tartışma ve pratik içerisinde yüz misli artmak zorundadır.

Halkın daha da geniş kitlelerini Kızıl direniş, ilaveten de devrimci köylü gerilla savaşında devamlı bir şekilde seferber edebilmemiz ve üs bölgelerini inşa etmek meselesinde en azından minimum spesifik hedefe Merkez Komitesi tarafından belirtilen zaman içerisinde ulaşabilmek için, örgüt içerisinde yayılmakta olan hatalı akımlara karşı sürekli ideolojik mücadeleler yürütmek ve bununla [ideolojik mücadele ile] kesintisiz bir şekilde çalışma tarzlarımızı iyileştirmeliyiz.

20 Temmuz 2020 Pazartesi

ÇEVİRİ | Hindistan Komünist Partisi (Marksist-Leninist) Merkez Komitesi 5-6 Aralık 1972 Toplantısı Bildirisi

AÇIKLAMA


Burada yayınlayacağımız belge, Çaru Mazumdar'ın ölümü sonrası parçalanmadan önceki HKP (M-L)'nin yayınlanmış son ortak belgelerinden birisidir. Satyanarayan Singh-Ashim Chatterjee revizyonist dönek kliğinin hizbinden başka HKP (M-L), 1973'de Lin Biao meselesine kadar bölünmemiş olarak bütün kalabilmişti. Bölünme sonrası kurulan iki kanattan birisi ileride sağcı-revizyonist bir grup haline gelecek olan HKP (M-L) Kurtuluş'u (o dönem sol oportünist bir gruptu), diğeri de dogmatik, Lin Biaocu bir tekkeye dönüşecek olacak olan HKP (M-L) 2. MK'yi doğurdu. Bugünkü Hindistan Komünist Partisi (Maoist) (HKP (Maoist))'i kuracak olan kanatlardan HKP (M-L) Halk Savaşı, esasen 2. MK kanadından kopan HKP (M-L) Merkezi Örgütlenme Komitesi'nden kopmuştur. Her ne kadar HKP (M-L) HS bu grubu (bildiğimiz kadarıyla) öncülü görmese de, dolaylı yoldan HKP (M-L) HS'nin de orijinal HKP (M-L) ile bu yönden bir ilişkisi vardır.

Kuşkusuz bu doküman çok büyük öneme sahip bir şey değildir, yine de partinin az bilinen bir evresinden olduğundan dolayı yayınlamayı uygun bulduk. İleride Hindistan'da Halk Savaşı, HKP (M-L) ve Hindistan'da Maoist hareket gibi konularda başka (belgesel yayın da dahil) yayınlarımız da olacaktır.

Okuyucu bu metni okurken metnin o dönemin bazı sol söylemlerini (devrimci otorite vb.) içerdiğini unutmamalıdır. HKP (Maoist), bu türden geçmişin sol ve kimi sağ sapmalarına karşı mücadele içerisinde çelikleşmiştir. Bundan başka Lin Biao'ya referansın sebebi, henüz daha Lin Biao olayının Çin dışında duyulmamış olmasıdır (nitekim duyulunca ve resmen ÇKP bu konuda yeni siyasetini duyurunca, yukarıda zikredilen ayrılık gerçekleşmiştir). Son husus da, zikredilen 1975 meselesidir. Çaru Mazumdar yoldaş, bir dönem hatalı, mekanik bir şekilde Hindistan devriminin yükselişininden yola çıkarak ortalama müstakbel devrimin tarihini hesaplamış ve 1975 civarı Hindistan kurtulacaktır demiştir. O her ne kadar sonradan 1975 denildi diye, bundan daha önce veya sonra kurtulmayacağı anlamına gelmez deyip bu hatayı düzelttiyse de, bir dönem bu hata (güya Çaru yoldaşın anısını onurlandırma adına, kendisi de bunu düzeltmesine rağmen) daha da sürdürülmüş ve Çaru ile özdeşleşmiştir.

Metne dair teknik konularda diyeceğimiz şunlardır. Öncelikle okuyucu, köşeli parantez ("[...]") içinde düşülen notların bilmeyenler için bizim tarafımızdan konulduğunu bilmelidir. Bir diğer husus da, bizim çevirisini yaptığımız metnin kendisinin de biraz sakat oluşudur. Biz, bazı zor kısımları elimizden geldiğince düzgün çevirmeye (doğal olarak) çaba göstersek de, bizim tüm çabamıza rağmen, kimi hatalar olabilir. Bu hatalarda elbette ki çeviriyi her şeye rağmen yapan taraf olarak sorumluluk tamamen bizdedir ama okuyucu bu faktörü de göz önünde bulundurmalıdır diye düşünüyoruz.

Başkan Mao'nun dediği gibi: "Hindistan ulusu, büyük bir ulustur; Hindistan halkı, büyük bir halktır." Onun tarihsel öncülerinden HKP (M-L) ve bugünkü öncüsü HKP (Maoist) de büyüktür. Hindistan komünist ve devrimcileri, her daim Türkiye ve T. Kürdistanı proletaryasının öncüsünün sadık proleter enternasyonalist yoldaşları olmuşlardır. Türkiye ve Hindistan halkları arasındaki proleter enternasyonalizmi üzerinden yükselen devrimci kardeşlik duygusunu hiçbir gerici odak parçalayamayacaktır.

Bütün dünya komünist, devrimci ve ilericileri Hindistan'daki Halk Savaşı'na gururla bakıyor. Hindistan'daki Halk Savaşı'nı ve ilerici ulusal kurtuluş savaşlarını destekliyor. Bugün Hindistan'da Halk Savaşı, yeni bir dünyayı isteyen bütün namuslu ilerici insanlığın ortak tutkusunu temsil ediyor. Yarın Hindistan halkı, Yeni Demokratik Hindistan'ı kurarak bu onurlu dayanışmanın meyvelerini bütün dünya halklarına sunacaktır. Hindistan halkının en ileri temsilcileri olan Hindistan komünistlerinin son dönemlerdeki atılımı, bu konudaki azim ve kararlılığın en parlak bir örneğidir.

Selam olsun kıpkızıl şafağı sökmekte olan Yeni Demokratik Hindistan'a! Selam olsun devrimci Hindistan halkına! Selam olsun devrimci Hindistan halkının öncüsü Hindistan Komünist Partisi (Maoist)'ne ve onun önderliğindeki Halk Kurtuluş Gerilla Ordusu'na!

Selam, bin selam!..

İbo'dan Demirdağ'a – Tarihimizden Öğreniyoruz
2020.07.20.

***


Çaru Mazumdar yoldaşın işkencede katledildiği polis karakolunda iken çekilen son fotoğraflarından birisi.

5 & 6 Aralık 1972'de toplanan HKP (M-L) Merkez Komitesi Toplantısı'nda kabul edilen bildiri


Hindistan Komünist Partisi (Marksist-Leninist) Merkez Komitesi, 5 & 6 Aralık 1972'de toplanan toplantısında, saygıdeğer önderimiz Çaru Mazumdar yoldaşa en derin saygılarını sunmaktadır. Merkez Komitesi inanmaktadır ki, saygıdeğer liderimizi öldürerek sosyal-emperyalizmin uydusu gerici İndira [Gandhi] hükumeti, devrimimizin karşı konulamaz ilerleyişinin önünü alamaz. Saygıdeğer liderimizin yüce devrimci otoritesi, Başkan [Mao]'ın lütfu ile beslenmiş ve Marksizm-Leninizm-Mao Zedung Düşüncesi üzerinde inşa olunmuştur. Bu otorite ölümsüzdür. Tüm sosyal-emperyalist etkileri ve revizyonist fikirleri ezerek Hindistan halkının bağrından Marksizm-Leninizm-Mao Zedung Düşüncesi'ni inşa eden bizim saygıdeğer liderimizdir. Srikakulam, Punjab ve Hindistan'ın diğer bölgelerinde silahlı mücadelenin bozkır yangınının kıvılcımını Naksalbari'de, bizzat çakmıştır. Hint proletaryasının öncüsü partimizi yaratan ve besleyen, saygıdeğer liderimizdir. Köylüler arasından binlerce şehit veren ve böylece Hindistan Halk Kurtuluş Ordusu'nu kuran bizim saygıdeğer liderimizdir. İşçileri, köylüleri ve kasabaların emekçilerini silahlı köylü devrimi siyasetleri temelinde o uyandırdı. Yoksul ve topraksız köylüler tarafından yönetilen devrimci komiteleri yarattı. O hapishaneleri, emperyalizmin en büyük kalesini bile direniş merkezlerine çevirdi. Ezilen ve sömürülen Hindistan halkına devrim hayallerini hayal etmeyi ve aynı zamanda bu hayalleri gerçekliğe dönüştürmeyi öğreten odur. Kısacası o, karanlığın ortasında umut ışığının kıvılcımını çaktı. Saygıdeğer liderimiz halkın arasında ve partimizin kendisinde yaşıyor ve sonsuza kadar yaşayacaktır. Saygıdeğer liderimizin öngördüğü sözlerine uyumlu bir şekilde, bugün ülkemiz çapında bir ayaklanma [durumu] oldu. Bugün görevimiz, onun devrimci hattını uygulayarak ve bu hattı mücadelenin gelişimine uyarlayarak devrimimizi muzaffer kılmak için, saygıdeğer liderimizin devrimci otoritesini kavramak için, saygıdeğer liderimizin devrimci otoritesini kitlelerin bağrına taşımaktır. Merkez Komitesi, saygıdeğer liderimizin ve binlerce, binlerce diğer şehidin katlinin intikamını, Hindistan devriminin hızını arttırarak ve böylece daha da kararlı bir şekilde dünyanın dört bir yanından devrimci halkla birleşip Hindistan toprakları üzerindeki sosyal-emperyalizmi ve emperyalizmin dünya devriminin üssü Sosyalist Çin'e karşı yeni savaş komplolarını def etmede, kanımızın son damlası akana değin onun 1975'e kadar 500 milyon Hindistan halkının destansı kurtuluşunun bestesini yapma hayalini gerçekleştirme kararını almıştır. Bu toplantı, saygıdeğer liderimizin ailesinin acısını paylaşmaktadır.

BÜYÜK ÖLÜMSÜZ ÖNDERİMİZ VE HİNDİSTAN DEVRİMİNİN OTORİTESİ ÇARU MAZUMDAR YOLDAŞ, ZİNDABAD!
SİLAHLI KÖYLÜ DEVRİMİMİZİN ŞEHİTLERİ, ZİNDABAD!
HİNDİSTAN SİLAHLI KÖYLÜ DEVRİMİ, ZİNDABAD!
HİNDİSTAN KOMÜNİST PARTİSİ (MARKSİST-LENİNİST), ZİNDABAD!
KAHRAMAN VİETNAM HALKINA, KAHRAMAN HİNDİÇİN HALKLARINA KIZIL SELAM!
YÜCE, ŞANLI VE DOĞRU ÇİN KOMÜNİST PARTİSİ'NE KIZIL SELAM!
BAŞKAN YARDIMCISI LİN BİAO, ZİNDABAD!
YENİLMEZ MAO ZEDUNG DÜŞÜNCESİ, ZİNDABAD!
BAŞKAN MAO, ZİNDABAD! BAŞKAN MAO'YA UZUN, ÇOK UZUN BİR HAYAT!

Hindistan Komünist Partisi (Marksist-Leninist) Merkez Komitesi

Kaynak: "Resolution of the Communist Party of India (M-L)". The Workers' Advocate. May 1, 1973. Vol.: 4. No.: 4. Sayfa: 5.
Not: Zindabad, (çok) yaşasın/yaşıyor gibi anlamlara sahiptir. Burada Çaru ve diğer şehitler için yaşıyor, diğerleri için çok yaşasın anlamında kullanılmıştır.

26 Haziran 2020 Cuma

ÇEVİRİ | Başkan Mao Zedung yoldaşın Pol Pot ile konuşmasının tutanakları (21 Haziran 1975)

SUNU


Başkan Mao'nun Pol Pot'la konuşması İngilizce ilk defa Wilson Center tarafından kısmi olarak yayınlandı.[1] Daha sonradan bu konuşmadan bazı alıntılar, yine Wilson Center tarafından yayınlanan bir raporda alıntılandı.[2] Materyalin orijinal (tam?) çevirisi, yine Wilson Center tarafından nihayetinde kısa bir süre önce yayınlanmıştır.[3] Biz, Wilson Center'ın tam çevirisi aracılığıyla Türkçe'ye çeviriyoruz.

Okuyucu bu konuşmanın 1975 yılında yapıldığını aklından çıkarmamalıdır. O yüzden Mao Zedung'un Kampuçya Komünist Partisi heyetine dönük sarf ettiği kimi övgü dolu sözler, insanları yanıltmamalıdır. Kampuçya KP'sinin daha sonraki yönelimi, bu partinin, bir dönem UKH içerisinde yer alan diğer birçok sahte Marksist parti gibi, esasen revizyonist olduğunu kanıtlamıştır.

Kampuçya KP'sini şu temel noktalarda eleştirebiliriz:

  1. ÜDT’yi (üstü kapalı bir biçimde bile olsa [ki bu üstü kapalılık gerçekte kabul etmediklerinden mi, yoksa anlamayıp-önemsemediklerinden mi meselesi de unutulmamalıdır ve büyük ihtimal ikincisidir]) onaylaması.
  2. 1979'da Lon Nol gibi faşistler ve çeşitli Kmer Serey grupları gibi gericiler dahil herkesi müttefik ilan etmesi.
  3. 1981'de savunduğu sahte komünizmden de cayması ve KKP'yi feshetmesi.
  4. Milliyetçilik. Mesela Başkan Ho gibi samimi bir Marksist’e bile Black Book’da iftira atılmış, güya Hindiçini Komünist Partisi'nin kurulmasının esasen Ho'nun da aynı Le Duan sosyal-faşist kliği gibi Hindiçini Federasyonu emeli gütmesindenmiş vb. Oysa ki gerçeğin bununla alakası bile yoktur. Ho, Vietnam KP'nin Hindiçini KP'ye dönüştürülmesine karşı çıkmıştır, çünkü bu karar tüm Hindiçini uluslarını tekleştiren ve diğer uluslar ile Vietnam ulusunu görmezden gelen bir karardı. Yine de, Ho karşı çıksa da Komintern kararı ile yapılmıştır bu. Buna karşılık KKP, burada Başkan Ho'ya iftira atmaktadır.
  5. Parti içerisinde gerçek Marksistler ve devrimciler tasfiye edilirken Kiyö Samfan (Khieu Samphan), İyeng Sari (Ieng Sary), Ta Mok gibi revizyonistlerin yükselmesi (ki bu dönekler sonradan Pol Pot’u ömrünün son dönemlerinde tutuklayıp ev hapsine kapatan Demokratik Kampuçya Partisi fraksiyonunun liderleriydi).
  6. Daha başka birkaç tali sebep.

Buna karşılık konuşmayı Başkan Mao'nun sosyalizm, iki çizgi vb. konularda görüşlerini içerdiği için yayınlamayı uygun görüyoruz. "[...]" şeklindeki notlar, Wilson Center'a aittir, "[DN...]" şeklindekiler tarafımızca konulmuştur. Metin içindeki köşeli parentez açıklamalarının bir kısmının Wilson Center'a ait olduğunu farz ettiğimizden, çevirirken biraz daha farklı yaptık. Mesela, Başkan Mao'nun İngilizce kelimeler söylediği yerlerin ardından gelen açıklamalarda "Başkan Mao" veya "Başkan" değil direkt Mao denmesinden dolayı, bunun Wilson Center tarafından konulduğunu farz ettik ve uyarlarken kendimiz tekrar yazdık; zira (her ne kadar anlaması kolay olsa da) İngilizce kelimelerin de çevrilmesi gerekiyordu.

Başkan Mao, gerçek bir Marksizm ustasıydı. Onun eserlerinin çevrilmesi ve etüt edilmesi bütün Marksistler için elzemdir. Biz yakın gelecekte, gücümüz yettiğince Başkan Mao'nun başka eserlerini de (konuşmalar, yazılar, mesajlar vb.) yayınlamaya çalışacağız.

YAŞASIN MARKS, ENGELS, LENİN, STALİN VE MAO ZEDUNG YOLDAŞLARIN KIZIL IŞIKLI YOLU!

İbo'dan Demirdağ'a – Tarihimizden Öğreniyoruz
2020.06.26.

[2] "The Chinese Communist Party's Relationship with the Khmer Rouge in the 1970s: An Ideological Victory and a Strategic Failure". Wang, Chenyi. Woodrow Wilson International Center for Scholars [Cold War International History Project Working Paper #88]. 1st Edition, December 2018. Washington D.C.. Sayfa: 13.; bu kaynağın kullandığı (birkaç çevrilmemiş ek kelimeyi içerir) orijinal kaynak şudur: 西哈努克、波尔布特与上世纪六七十年代的中国 [transkripsiyon metin için bkz: burası]

***


Başkan Mao Zedung yoldaş (sol), Pol Pot (orta) ve İyeng Sari (sağ), 21 Haziran 1975. Aşağıda konuşmada da zikredilen Başkan Mao'nun iki parmağını kaldırması, bu fotoğrafta görülebilir.

Başkan Mao Zedung'un Kampuçya Komünist Partisi Merkez Komitesi Sekreteri Pol Pot ile görüşme konuşmasının tutanağı

[Başkan Mao tarafından gözden geçirilmemiştir]

Saat ve tarih: 21 Haziran 1975, ÖS 5.15'den 6.20'ye
Mekan: Zhongnanhai[DN1]

Katılımcılar:[DN2]

Kamboçya — Ieng Sary [İyeng Sari], Kampuçya Komünist Partisi [KKP] Merkez Komitesi Daimi Komitesi Üyesi; Ming Shan [Ming Şan], KKP Merkez Komitesi Üyesi ve [Kampuçya Ulusal Birleşik Kraliyet Hükumeti, GRUNK] Silahlı Kuvvetler Bakanı; Du Mu, KKP Merkez Komitesi Üyesi; Peng, KKP Merkez Komitesi Üyesi.[1]

Çin — Deng Xiaoping [Deng Şıyavping]

Çevirmenler: Xie Yue'e [Şie Yueye], Qi Zonghua [Çi Conghua]

Tutanaklar: Wang Hairong [Vang Hayrong], Tang Wensheng [Tang Venşeng]

[Başkan Mao, Sekreter Pol Pot'un ellerini sıcak bir şekilde sıkıyor]

Sekreter Pol Pot: Başkan Mao'ya saygılarımı sunarım!

Başkan Mao: Hoşgeldin!

Pol Pot: Teşekkürler!

Başkan Mao: VERY WELCOME! ["Çok hoş geldiniz", Başkan Mao orijinalde İngilizce söylüyor]

Pol Pot: Bugün burada büyük önder Başkan Mao ile buluşabildiğimiz için oldukça mutluyuz.

[Başkan Mao, İyeng Sari ile tokalaşıyor]

Başkan Mao: [İki parmağını kaldırıyor] Bu ikinci buluşmamız!

İyeng Sari: Başkan Mao'ya uzunca bir yaşam diliyorum.

Başkan Mao: [Kampuçyalılar'a işaret ediyor] LONG LIVE YOU! ["Siz çok yaşayın", Başkan Mao orijinalde İngilizce söylüyor]

[Başkan Mao, Ming Şan ile el sıkışıyor]

Ming Şan: Başkan Mao kusursuz bir lider [Başkan Mao elini sallıyor] [Mübalağa anlamında? -TÖ]

[Başkan Mao, Du Mu ile el sıkışıyor]

Du Mu: Başkan Mao'ya saygılarımı sunarım.

[Başkan Mao, Peng ile el sıkışıyor. Misafirler yerlerini alıyor.]

Başkan Mao: Gözlerim iyi [durumda] değil, bacaklarım da aynı şekilde iyi değil ve düzgün konuşamıyorum. Daha fazla yapamam, size dayanmam gerek.

Pol Pot: Oldukça minnettar oluruz, Başkan'la tanıştığımız için mutluyuz.

Başkan Mao: Sizin savaşınız, WAR ["Savaş", Başkan Mao orijinalde İngilizce konuşuyor], siyasi, askeri, iktisadi ile dış ilişkiler politikalarınızı ve birleşik cephe, bunlar hakkında konuşmayacağım. Onun [Deng] dediğine katılıyorum, sizin doğru [bir hatta] olduğunuzu söyledi.

Pol Pot: Teşekkürler, Başkan'ın böyle söylemesi yüreklerimizi ısıtıyor.

Başkan Mao: Yaptığınız şeyi takdir ediyoruz. Sizin deneyimlerinizin çoğu bizimkilerden daha iyidir. Çin sizi eleştirecek nitelikte değil. 50 yıl içerisinde siyasi hatta 10 kere hatalar işledik; bir kısmı ulusal, bir kısmı da bölgesel. Chen Duxiu [Çen Duşıyu], Qu Qiubai [Çu Çiyubay], Li Lisan ve Luo Zhanglong [Luo Canglong] [tarafından yapılan hataların] Sovyetler Birliği ile alakası yoktu. Wang Ming [Vang Ming], Zhang Guotao [Cang Guotao], Gao Gang, Peng Dehuai [Peng Dehuay], Liu Shaoqi [Liu Şaoçi] ve Lin Biao [tarafından yapılan hatalara] Sovyetler Birliği dahil oldu. Bize karşı çıktılar ve partiyi böldüler ama hepsinde başarısız oldular. Parti bölünmedi ve onlar kovuldu. Nitekim, diyebilirim ki, Çin'in sizi eleştirecek hiçbir niteliği yoktur ve yalnızca sizinle aynı fikirde olabilir. Esasen doğrusunuz. Bilmem hiç kusurunuz oldu mu. Birkaç [kusura] mahkumsunuz ve bunları da kendiniz düzeltirsiniz. RECTIFICATION ["Düzeltme", Başkan Mao orijinalde İngilizce söylüyor]. Bütün bunlar hakkında konuşmayacağım. Bırakın Deng soyadlı arkadaşımız bunu yapsın. [Gülüşmeler].

Konuşmak istediğim bir konu var. Bugün siz demokratik devrimden sosyalist yola geçiş evresindesiniz. SOCIALIST WAY ["Sosyalist yol", Başkan Mao orijinalde İngilizce söylüyor] İki olası sonuç var: Biri sosyalizm, diğeri ise kapitalizm. Biz bugün daha iki olası sonuç arasında mücadele ediyoruz. Vang Ming, Cang Guotao, Gao Gang, Peng Dehuay, Liu Şaoçi ve Lin Biao, hepsi kapitalizmi tesis etmek istediler. Gelecek 50 ila 100 yıl içerisinde, iki çizgi arasında mücadele olacaktır. Gelecek on bin yıl içerisinde, iki [çizgi] arasında mücadele olacaktır. Komünizme ulaşıldığında dahi, yine iki [çizgi] arasında mücadele olacaktır. Aksi takdirde bizler Marksist değilizdir. Zıtların birliği, UNITY OF OPPOSITES ["Zıtların birliği", Başkan Mao orijinalde İngilizce söylüyor]. Eğer bir hakkında konuşursak, bu metafiziktir; eğer iki hakkında konuşursak, işte bu UNITY OF OPPOSITES ["Zıtların birliği", Başkan Mao orijinalde İngilizce söylüyor], STRUGGLE OF OPPOSITES ["Zıtların mücadelesi", Başkan Mao orijinalde İngilizce söylüyor]. Marks ve Lenin'in söylediği şeye inanıyorum.

Yol dolambaçlıdır. Lenin'in Sovyetler Birliği, Hruşçof ve Brejnev yönetiminde değişti. Gelecekte, Lenin'in yoluna dönecektir. Aynısı Çin için de geçerlidir. Gelecekte revizyonist olabilir ama nihayetinde Marks ve Lenin tarafından çizilen yolu izleyecektir.

Biz bugün, Lenin'in deyimiyle, kapitalistsiz bir kapitalist ülkeyiz. Bu ülke, kapitalist sınıfların yasal haklarını korumayı istiyor. Halkın maaşları eşit değildir. Egalitaryenizm kılıflı sloganlarla eşitsiz sistemleri sürdürüyor. Bugün böyleyiz, Komünizme ulaşmamızdan önceye kadar yıllarca bu şekilde devam edecektir. Komünizm de iki çizginin ve ilerici ile gerinin arasındaki mücadelelerini barındıracaktır. Bugün bunlara kapsamlı bir şekilde yorumda bulunamayız. Bunlar bizim gazetelerde açıkça söylediğimiz şeylerdir.

Tüm diyeceklerim bunlardır.

Pol Pot: Bugün burada Başkan Mao'ya saygımızı sunabilmekten büyük onur duyduk. Biz Başkan Mao'yu her daim takdir etmiş ve sizin eserlerinizden öğrenmişizdir. Sizin yazılarınız, devrimimiz ulusal çapta başarı elde edene değin bize yol gösterdi. Bugün Başkan Mao ile kişisel olarak buluşabildik Başkan Mao'dan çizgiler meselesine dair konuşmasını dinledik. Bu çok önemli ve stratejik bir sorundur. Bugünden itibaren sizin dediğiniz şekilde yapmaya gayret göstereceğiz. Başkan Mao'nun birçok eserini, özellikle halk savaşı üzerine eserinizi, daha genç yaşlarımdan etüt etmeye başladım. Başkan Mao'nun eserleri bütün partimize siyasi ve askeri mücadeleler içerisindeyken önderlik etti. Onu [eserleri] güncel mücadelemizde kullandık ve sonuçlar elde ettik. Mücadelemiz en zorlu evreye girince, Cinggang Dağlarında Mücadele eserini inceledik ve o azmimizi çelikleştirdi. Ayrıca bizler, Başkan Mao liderliğinde Çin kurtarıldıktan sonra Çin halkının deneyimine yakın ilgi gösterdik. Çin deneyimini anlatan yazıları dikkatle okuduk. Başkan Mao'nun çizgi mücadelesine dair daha önceki yorumları...

Başkan Mao: Hı hı.

Pol Pot: Onu [iki çizgi] parti içinde etüt ettik. Sınıf mücadelesi ve çizgi mücadelesine yakın ilgi gösterdik. Nihai zaferi elde edene kadar Çin'in deneyimlerini etüt edip ondan öğreneceğiz.

Başkan Mao: Çin örneğini tamamen kopyalamayın. Usta Shi [Şi] diyor, kim ki ben gibi olmaya çalışacak, hasta olacaktır. Usta Şi'nin adı Kumarajiva'ydı, Güney ve Kuzey Hanedanlıkları döneminde yaşadı. O, Çince konuşabilen bir yabancıydı ve birçok Budist metni [Çince'ye] çevirdi. Kendi yolumuzu kendimiz ortaya koymalıyız. Marks'ın dediği gibi, onun öğretileri ancak bir rehber olarak hizmet edebilir ve doktrin [dogma] değillerdir. Marks kendisi böyle diyor. Kumarajiva'nın sözleri Yan Fu isimli bir Çinli akademisyen tarafından alıntılanmıştır. Yan bir çevirmendi. Bu alıntı, Yan tarafından çevrilen Evrim Üzerine'ye ön sözdendir. Yan, "çeviri yapmadığını", onun yerine "zarifçe orijinal metni ifade ettiğini" söylüyordu ve bu kitap hakkında yaptığı da buydu. Ama o gerçek anlamda ekonomi-politik hakkındaki şu eserler de dahil çeviri yaptı. Bu (Thomas Henry) Huxley tarafından yazılmıştı, HUXLEY [Başkan Mao orijinalde İngilizce telaffuz ediyor]. O bir İngilizdi ve Darwin'in destekçisiydi, ve kendisine "Darwin'in bulldog'u" diyordu. Agnostisizm fikrini ortaya attı. Alman Kant agnostisizmden söz etti. Huxley, Kant'ın söz ettiği agnostisizmin yalnızca dış yüzeyi bildiğini ama madddeyi bilmediğini söyledi. O [Huxley] doğa bilimlerini anlayışında bir materyalistti ve sosyal bilimlerde idealistti. Hint Budist felsefesini destekledi. Bundandır ki Marks, onu "utangaç materyalist" olarak adlandırdı.

Size anlattığım kadar çok şeyi daha önceden kimseye anlatmadım.

Pol Pot: Teşekkür ederiz. Bu bizim için büyük bir onurdur. Başkan Mao bugün bizi ağırladı ve bize birçok konuda konuşma yapıp bize büyük oranda bir ilham sağladı. Bu partimiz ve halkımız için zengin bir kaynaktır. İzin verin bir kez daha en derinden minnettarlığımızı ifade edelim.

Başkan Mao: Bana teşekkür etme, Marks ve Lenin'e teşekkür et. Size hediye etmek istediğim büyük boyutta Marks, Engels, Lenin ve Stalin'in 30 eseri var. Marks ve Engels daha iyi anlattı bunları, benden de daha iyi.

Pol Pot: Minnetle kabul ederiz. Onları sıkı bir şekilde çalışıp ülkemiz gerçekliğine uyarlayarak uygulayacağız. Aynı zamanda Başkan Mao'nun eserlerinden de öğrenmeye devam edeceğiz.

Başkan Mao: Ben kendimden [eserleri kastediyor -TÖ] pek tatmin değilim.

İyi öyleyse, teşekkür ederim!

Pol Pot: Ayrılıyoruz. Başkan Mao'ya uzun bir hayat liderim! delegasyonumuzu, partimizi ve tüm savaşçılarımızı temsilen Başkan Mao'ya uzun bir ömür diliyorum. Elveda!

Başkan Mao: Teşekkür ederim.

Pol Pot: Güle güle!

İyeng Sari: Başkan Mao'ya sağlık diliyorum.

[Başkan Mao KKP Merkez Komitesi Üyeleri yoldaşlar ile el sıkışıyor]

[1] KKP Merkez Komitesi üyesi 3 kişinin isimleri Pinyin'dir. Romanize isimler tespit edilememiştir.

[DN1] Cungnanhay (Pinyin: Zhongnanhai), Yasak Şehir'deki bir bölgeye verilen isimdir. Birçok merkezi Parti ve hükumet yönetim organı bu bölgededir. Burada kullanılan Cungnanhay, Cungnanhay Konuk Evi olabilir.
[DN2] Kastedilen, Mao ve Pol Pot dışındakilerdir.

18 Haziran 2020 Perşembe

ÇEVİRİ | Yeğişe Çarents - Lenin ve Ali (1924)

Yeğişe Çarents'in portresi (1923), çizen: Martiros Saryan (kaynak: Եղիշե Չարենցի դիմանկարը 1923, ayrıca bkz: sadece fotoğraf)


Not: Çeviri, Ermenice'den İngilizce'ye bir Ermeni enternasyonalist yoldaşımız tarafından çevrilmiştir, elimizden geldiğince elimizdeki çeviriye sadık kalıp, şiirin şiirselliğine de sadık kalmaya çalışarak, biz de onun İngilizce çevirisi üzerinden Türkçe'ye çevirdik.
-İbo'dan Demirdağ'a – Tarihimizden Öğreniyoruz
2020.06.18.

I

Moskova dünyanın merkezi.
Moskova, Mekke'den de eski.
Moskova'dan daha büyük bir şehir yok
O yaşadıkça Moskova içinde:
Lenin.

Trabzon, Moskova'dan uzakta.
Trabzon'dan Moskova'ya,
Yayan varamazsın asla.
Varsa eğer altının,
Önce bir taka tutarsın
Ve takayla önce gidersin Batum'a
Sonra binersin bir trene
Tiflis'e varırsın,
Sonra Bakü,
Rostov,
Ve sonra gidersin, ve gidersin...
Ve işte böylece
Varırsın Moskova'ya.

Ah! İşte o Moskova'da
Arkadaş Lenin[1] yaşar.
O, yücedir, en ulu halife kadar.
Ama her daim fukaranın[2] durumunu anlayan türden,
Bir halifedir o.
İşte tam da bundandır,
Trabzonlu Ali sever onu.
Ali bir teknede kürekçidir.
Kazanır aylık
Üç buçuk lira.
Sabahtan akşama çalışsa da.
Ve tekne sahibi sever onu
Bir yük hayvanıymış gibi:
Gider,
Gider,
Gider.

Ali, seviyor Lenin'i.
Ona dair öğrendi
Bir Rus denizcisinden.
Gösterdi ona
Lenin'in fotoğraflarını,
Dedi:
"Lenin horoş"[3]
Ali dedi:
"Çok?"[4]
Ve Rus dedi
"Ya?
Lenin var[5]
Burjuy[6] yok"
Burjuy -hani zengin gibi,
Efendi, ağa gibi,
O ki oturur diğerlerinin üstüne,
Başkasının terini içer
Ve sever
her daim
Oturup nard[7] oynamayı.

Anladı Ali,
"Lenin, büyük[8] halife."
Büyük halife ama
Hep fukaranın halini anlayan bir halife.
Ve sevdi onu,
O uzaklardaki Lenin'i
Dert dolu yüreğiyle Trabzonlu Ali.

II

O gün yas vardı Moskova'da
Ve yas parlak bir şekilde yanıyordu.
Diyebilirdin ki, proletarya yetim kalmıştı.
Ona yakın olan herkes
Biliyordu çoktan
Kızıl Lider yoktu artık...

Lider kapadı gözlerini,
Ki bir daha açamayacak hayata.
Lider uyanamayacağı
Bir uykuya kapıldı.

O gün Komünist Partisi
Çoktan başlamıştı güçlendirmeye kuvvetini
Bir barikat kurmak için
Acı kaybın önüne
Moskova'da, Tiflis'te, Bakü'de
Azmini betondan inşa etti
Ve ruhunu demirden dövdü.
Çelikleştirdi kendisini, ki yarın,
O değerli kaybın yerine
Bir kolu
Bir pazulu yumruğu yerleştirebilsin diye
Düşmanın gırtlağına.

O gün dert dolu sevgisiyle
Ülkemizin her bir proleteri
Hissetti aynı bugünkü gibi
Aynı bugünkü gibi savaş günü gelmişçesine
Kuvvetini toplayıp
Son gücünü de derleyip,
Ve feci bir hücuma kalkması gerekirmiş gibi;
Ki böylece işçi diktatörlüğü yaşar
Ve kazanır,
İlyiç olmadan...

III

Ve radyo sinyali ulaştı o gün,
Yeri kesen bir kılıçmışçasına,
Ölümlü radyo sinyali o gün
Ulaştı Moskova'dan Trabzon'a.
O gün çok çalıştı Ali
Soldu benzi o yüzden.
Vücudu terle kaplıydı,
Ama daha edecek işi vardı.
Her bir kası sızlanıyordu,
Eve götürülmek için,
"Yeter!", "Yeter" diyorlardı!
Senin şu yorgunluğun...

Akşamdı.
Karanlık kıyı boyunca
Gidiyordu evine Ali.
Ve şans eseri kıyıda gördü
Tanışı olan Rus denizcisini.
Yaklaştı,
Selam vermek için,
Elini sıkmak için eski bir tanışçasına
Ve nazikçe fısıldadı kulağına.
"Horoşo Lenin!"[9]
Yaklaştı.
Üzgündü denizci.
Yüzü tanış değildi, çaresizdi.
Ve demedi her zamanki "drasti"sini[10]
Ama onun yerine,
Yumuşakça [dedi],
"Ali, Lenin yok."[11]
Yoktu artık.
Gitti.
Dağ gibi bir dalga vurmuşçasına,
Ağır geldi.
Anladı bu kelimelerdeki kara anlamı,
Denizci Ali...

IV

Akşam vakti
Trabzon uyuyor.
Tek bir köpek bile havlamıyor.
Yalnızca polis, bir köpekmişçesine,
Uyanık,
Devriye atıyor sokaklarda.
Kara çınarlar hışırdıyor
Fısıldıyor karanlıkta,
Trabzon uyusa da,
Ama işte, uyanıktı Ali.

Bir hırsız gibi gidiyor Ali,
Karanlıkta duvarları geçerek.
Bir hırsız gibi gidiyor Ali,
Nereye?
Yalnızca o biliyor.

Nazikçe yaklaşıyor oraya
Bir bina.
Karanlığın için kaybolmuş,
Eğri büğrü bir tabela var orada...
Çizilmiş üstüne,
Biliyor
Basit:
Çekiç ve orak.

Bir hırsız gibi dönüyor oraya
Polis şaşı ve şişman
Şehirdeki binaya deniyor:
"Rus konsolosluğu."
Ali hırsız gibi yaklaşıyor oraya.
Polis yanından geçiyor.
Ali atlatıyor onu,
Yaklaşıyor kapıya.
Zili çalıyor.
Zilden de daha keskin,
Derin sessizlikte
Bir yürek
Çarpıyor.

Açıldı kapı.
Girdi içeri.
Muhafız bir tek,
Hala uyanık olan.
Tanıyor
Kardeş Ali[12]'yi
Genelde birlikte giderdiler yüzmeye.

Ama çoktandır gece olmuş,
Çoktandır bu kadar geçken,
Nedir Ali'nin istediği?
"Konsolos?"
"Ha-ha..."
"Gece oldu"
"Geç oldu."
Ama şansına Ali'nin
Geliyor konsolos.
"Lenin yok?"[13] diye soruyor Ali.
Sessizlik.
Bir çekiç dövüyormuş gibi.
Ve göğsünü tutup
Homurdanıyor
"Nyet horoşo."[14]

Ve sonra yere bakıyor,
Sanki bir şeyden korkarmışçasına,
Acıyla dolu, diyor,
"Ali ploh,[15] Ali ağlıyor.[16]"

Eğiyor boynunu,
Sessizce sunuyor saygısını ve üzüntüsünü,
Ve,
Sırtı duvara dönük ayrılıyor...

V

Başka ne?
Hiç.
Düşünemiyorum bir sebep
Gülmeye veya ağlamaya.

"Selam olsun arkadaş Ali'ye!"
"Zafer İlyiç'in eserine!"

-Yeğişe Çarents
1924

[1] Orijinalde Ermeni alfabesiyle Türkçe (Çarents, Türkiye hakkındaki şiirlerinde Türkçe kelimeleri sıklıkla kullanır).
[2] Orijinalde Türkçe.
[3] Horoş: Rusça iyi, güzel.
[4] Orijinalde Türkçe.
[5] Bu ve sonraki satır orijinalde Türkçe.
[6] Rusça'da burjuvazinin bir çeşit argo kısaltması.
[7] Bir çeşit Rus tavlası, bizdeki Mültezim tavlaya benzer.
[8] Orijinalde Türkçe.
[9] Güzel Lenin.
[10] Rusça merhaba.
[11] Orijinalde Türkçe.
[12] Orijinalde Türkçe.
[13] Orijinalde Türkçe.
[14] Rusça, iyi değil.
[15] Ploh: Rusça hasta, [durumu] kötü
[16] Orijinalde Türkçe.

Kaynak: