23 Nisan 2020 Perşembe

Muzaffer Oruçoğlu'nun "İbo'da Ermeni meselesi" yazısı üzerine

İbrahim yoldaşın mezarı başında tahmini Mayıs 1976 veya daha öncesinden bir anma. Fotoğraf, ilk defa Ser Verip Sır Vermeyen Bir Yiğit'in Vatan gazetesindeki yayınında çeşitli defalar çıkmış, en son da May Yayınları'ndan çıkan kitap baskının arka kapağında kullanılmıştır. İbrahim yoldaşın mezar taşında, bu fotoğrafın çekildiği dönemde şöyle yazmaktaydı: "İbrahim / arkadaş..! / Ben yanmasam / Sen yanmasan / Biz yanmasak / Nasıl çıkar / Karanlıklar / Aydınlığa / N. Hikmet"

Öncelikle belirtelim: Muzaffer Oruçoğlu'nun bu yazısını çelişkili bulsak da, kimseyi yalancılıkla veya başka bir şey ile itham etmiyoruz ve yazıda ilerleyen bölümlerde zaten ifade edeceğimiz üzere, eleştirimiz ayrı bir konuyadır.

Muzaffer Oruçoğlu'nun anılarını romanlaştırmadan (tercihen toplu olmasını istesek de) tek tük olarak yazmasını faydalı buluyoruz ve bu yazısını kuşkusuz ilginç bulduk. Yine de, kuşkusuz Oruçoğlu İK yoldaşı şahsen tanısa ve bizim bilmediğimiz birçok yönünü bilse de, biz de en azından bir kişiyi tanımanın en önemli yapı taşlarından olan yazıları dolayısıyla, hiç yoktan siyasi fikirleri ve edebi niteliği açısından İK yoldaşı biliyoruz. Bu konudaki bilgimiz, sanıyoruz ki bize bu konuda yazma hakkını da verecektir. Biz, bu var olduğuna inandığımız hakkımıza dayanarak bu satırları yazıyoruz.

Oruçoğlu kısaca yazısında önce kendi yaşadıklarıyla hayatının geri evrelerinde Ermeni meselesi hakkında şahit olduklarını, dinlediklerini vb.'ni aktarıp en son kısımda kendisinin ve İK yoldaşın TİİKP saflarındayken bu bilgilerinin bir sonucu olarak Bora ile tartıştıklarını aktarıyor ve yazının son kısmında "İbo'da Ermeni Meselesi" başlığıyla da yazıda açıkladığı İK yoldaşın Ermeni meselesi üzerine görüşlerini sunuyor ve yazıyı bitiriyor.

İbrahim yoldaş Türkiye'de yaygın olan sosyal-şovenizmden ayrı olarak Ermeni soykırımına devrimci hareket saflarında ilk defa samimice işaret edenlerden birisi olarak, kuşkusuz bu konuda bizlere önemli bir örnek olmuştur ama İK yoldaş, Ermeni soykırımını detaylı olarak işlememiştir. Bizler genel çerçevesiyle görüşlerini biliyoruz, detayını, bu konu hakkında ne kadar araştırabildiğini, araştırma sürecini vb.'ni bilmiyoruz, ki samimi olmak gerekirse, Oruçoğlu da doyurucu ve etraflı bir cevap veremiyor. Sadece başka örnekler üzerinden kurduğu tezlerinden yola çıkarak, bu kırıntıları da yorumluyoruz. Tabii bunları kırıntılar diye ifade etsek de, bizi az buz bir sonuca götürmez, yani bundan da genel bir tez çıkarabiliyoruz. Yeri gelmişken, her konuda olduğu gibi, bu konuda da İK yoldaşı derinleştirmek gerektiğini ifade edelim ve geçelim.

Oruçoğlu da "İbo’nun Lenin’den öğrendiği, “tarihi haksızlıkları düzeltmek bizim işimiz değil,” görüşü[...]" diyerek İbrahim'in Lenin'in güncel olmayan tarihi haksızlıkların programa konamayacağı görüşünü savunduğunu söylüyor. İbrahim'in yazıları da bu minvaldededir. İK yoldaş güncellikten çıkmış tarihi haksızlıklar ve onun proletaryanın programına konması meselesi üzerine (başka bir mesele üzerinde) şöyle diyor:[1]

"... Lenin yoldaşın bir başka vesileyle söylediği gibi, haksızlığı durmadan protesto etmek ve bütün hâkim sınıfları bu konuda ayıplamak, komünist partilerin görevidir. Ama böyle bir haksızlığın düzeltilmesini programına koymak akılsızlık olur. Çünkü bugünün meselesi olma niteliğini çoktan kaybetmiş bir sürü tarihi haksızlık örnekleri vardır."

Şimdi, bu görüşte olan İbrahim, niye 1971 Türkiye'sinde Ermeniler'in kendi kaderini tayinini savunsun? 1971 Türkiye'sinde Ermeniler ulus niteliğini taşıyor mu? Lenin'in ve Stalin'in ulus konusundaki görüşleriyle bunu karşılaştırınca Ermeniler Türkiye'de 1971'de bir ulustur diyebilir miyiz? İbrahim bunu bilmeyecek kadar konudan uzaksa, nasıl Türkiye'de Milli Mesele gibi bir şaheseri yazabilmiştir?

Bu olay gerçekse bile en fazla Bora'nın sağcı tepkisine reaksiyon olarak öyle demiştir, bu İbrahim'in görüşü olarak sunulamaz. Bunun için gayet haklı gerekçemiz de vardır. İK yoldaş Türkiye'de Milli Mesele'yi orijinalde (örgüt içi versiyonu olan) Aralık 1971'de yazmışken, Haziran 1972'de aslına bağlı kalıp ayrılık sonrasının üslubuyla tekrar kaleme almıştır. Yani yazı, bu tartışmadan sonra aslına göre düzenlenip tekrar yayınlanmıştır. Bu tartışmada İbrahim böyle söylediyse, bu "görüş" orada niye yoktur? Türkiye'de Milli Mesele, İbrahim'in sadece eleştirip karşıya geçtiği samimiyetsiz bir metin değildir, aynı zamanda doğru görüşü ve çözümü de sunduğu bir metindir. İK'nin görüşlerinden bu olayın gerçekleşmediği bile söylenebilir ama belirttiğimiz gibi, bizim Oruçoğlu'na yalancılık ithamında bulunmak gibi bir amacımız yoktur. Yani eleştirimiz bu konuda değildir, ileride ifade edeceğimiz meseleyedir.

Ayrıca Oruçoğlu ile kendi anıları hakkında tartışma gibi bir edepsizlikte bulunmayı istemeyiz ama hafızada yanılma payı olabileceği gerçeğine de işaret etmekten kendimizi alamayız. Bir insanın hayatının sonraki dönemlerinde görüşlerinin evrimi, önceki dönemdeki detaylarda sübjektivizme düşmeye, veya anıları yanıltmaya sebebiyet de verebilir. Yine de, eleştirimizin argümanı Oruçoğlu'nun yanlış hatırlayabileceği üzerine de değildir.

Yukarıda saydığımız iki esası da dillendirecek olanlar kuşkusuz olacaktır, ki bu tür anı şeklinde tek yanlı (tarafların birisi hariç hiçbirisi yaşamıyor) bir anlatıda bu kaçınılmazdır ama bizim eleştirimiz bunlar değildir. Peki o da değil, bu da değilse nedir eleştirimiz? Eleştirimizin esas noktası, bu yazıda aktarılan olayın yaşanmışlığı veya yaşanmamışlığı yahut da tam olarak böyle yaşandığı veya yaşanmadığı değil, bu tür bir aktarımın "İbo'da Ermeni Meselesi" gibi başlığa sahip bir yazıda, sanki bu İbrahim yoldaşın direkt görüşlerinin ifadesidir şeklinde sunmaktır. Hatalı olan budur. Bu tür bir olay anlatılabilir ve anlatılması olumsuz değil, olumludur ama bu yaşanmışlık aktarılırken İbrahim'in bu konudaki görüşünün bu olmadığı, sadece bir anlık böyle bir tartışma yaşandığı hatırlatmasıyla sunulması doğru olandır. Ya da, bu şekilde bir yorum-açıklamada bulunmasa bile, sonraki dönemde görüşlerine işaret ederek doğal bir düzeltmeye de gidilebilir.

İşte bizim eleştirimiz budur.

[1] "Türkiye'de Milli Mesele" (Aralık 1971-Haziran 1972 [revizyonizmle örgütsel ayrılıktan sonra aslına bağlı kalınarak yeniden kaleme alındı]). … [Kaypakkaya, İbrahim]. içinde: "Bütün Eserleri". Kaypakkaya, İbrahim. Nisan Yayımcılık. 2. Baskı [Nisan'da 1.], Ekim 2016. Sayfa: 241.; not: Kuşkusuz bu başka bir konu üzerinde olsa da, İbrahim'in bu konuda ayrı düşünmesi, hele hele Ermeni sorunu gibi zaten yazılarında işlense bile az tutulan bir konuda, düşünülemez.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder