AÇIKLAMA
Burada paylaştığımız yazı, esasen Bolşevik Partizancılar'ın görüşlerini yansıtan bir yazıdır. Yazı, Bolşevik Partizancılar'ın kapalı kitap grubu olan Bolşevik Kitaplık'ta yaşanan bir tartışma sonucu son noktayı koymak amacıyla yayınlanmıştır. Kuşkusuz yazıyı yazanlarla aynı siyasi görüşleri savunmuyoruz, yine de içerdiği alıntıların önemini göz önüne alarak paylaşmak istedik.
Yazıyı paylaşırken yazarından izin al(a)madık, zira gruba gireli yarım saat bile olmamışken FÜ'ler hakkındaki bir tartışmada yazdıklarımız sonrası gruptan çıkarıldık (yani yazıyı da şans eseri .pdf olarak yazdırmasaydık, elimizde olmayacaktı). Yine de yayınlamamızla sinirlenmeyeceğini düşünüyoruz. İstediği takdirde silmeye hazırız.
Paylaşırken kimi yazım hatalarını düzenledik, kimi noktalama değişiklikleri yaptık, verilen kaynakları da alıntı önüne veya arkasına kaynak yazılan orijinal halindense, maddeli olarak düzenledik ve düzenlerken de kendi kullandığımız kaynak gösterme biçimine uyarladık. Metin içindeki "[DN...]" olarak verilenler, aksi belirtilmedikçe bizim notumuzdur. Bunlardan başka yazarın yazdıklarını çarpıtma olacak hiçbir şekilde değişiklik yapmadık. Belki yazar kendisine sormadan yazısını paylaştığımız gibi, yazısında sormadan teknik değişiklikler yapmamıza sinirlenebilir, yine de yaptığımızın faydalı olduğuna inanıyoruz.
Gelecekte 1976 ayrılığı üzerine kimi başka yayınlar da yapmayı düşünüyoruz, lakin bunlar daha çok belge şeklinde olacaktır. Burada elimizde olmayan kimi belgelerden de bolca alıntı olduğu için bunu yayınlıyoruz.
Son olarak bu yayını yaparken ayrılık üzerine Parti arşivlerine sahip olanların artık tarihe mal olmuş bu meselede belgesel yayınlar yapmalarının gerektiği yolunda düşüncemizi dillendiriyoruz. Partinin en az bilinen dönemi, en az belge üretilen dönemi olan bu dönemde bir de belgesel yayın olmadıkça, genç kuşakların TKP (M-L)'nin gelişimini anlayabilmesinin olanağı yoktur. Bizler 1972'de göndere çekilen şanlı kızıl bayrağı anlamak ve anlatmak için, belgelerin yayınlanmasının gerektiğine inanıyoruz, inanmaya da devam edeceğiz.
İbo'dan Demirdağ'a – Tarihimizden Öğreniyoruz
2020.06.14.
***
İbo Can’a son kez….
İnternet ortamında 1976-1977'deki süreçle ilgili, daha o dönemde belirlenmiş olan pozisyonların hep yeniden tekrarlanması şeklinde yürüyen bir tartışmanın uzatılmasının bugünkü mücadele açısından bir getirisi yok. Bu yüzden son bir kez İbo Can ile aramızdaki geçmişe yönelik değerlendirmedeki görüş ayrılıklarında tavrımızı özetleyip bu tartışmayı kendi açımızdan bitiriyoruz.
Tarih konusunda merakı olan arkadaşlara önerimiz bu konuda işe yazılı belgeleri inceleyerek başlamaları, efsane anlatılarını, dedikoduları dönemin belgeleri üzerinden sorgulamalarıdır. Anda yürüyen sınıf mücadelesini tarihten daha önemli gören arkadaşlara ise tavsiyemiz o dönemin siyasi aktörlerinin, örneğin 1976'daki bölünmede KK hizbinde yer alanların ve başını çekenlerin, 1981-1982 bölünmesinde Menşevik saflarda yer alanların başını çekenlerin ve her iki dönemde de bir taraf olan Bolşeviklerin bugün nerede olduklarını sorgulamalarıdır.
Biz, dün ne yaptı isek, bugün onu daha yetkinleşmiş bir biçimde sürdürüyoruz: KK/T'de yeni tipte partiyi, ML partiyi, Bolşevik partiyi inşaya devam ediyoruz!
Biz Bolşevikler 1970’li yıllarda ağırlıklı olarak yurt dışı faaliyeti içinde yer alan KK-T'li komünistler içinden çıkıp gelen bir akım olarak 1976 ve 1981 bölünmelerinde kendi görüşlerimizle yer aldık. Derdimiz ve davamız her dönemde KK-T'de gerçek bir KP'nin inşası idi. Bunun için mücadele ettik. Bu mücadeleden hiç vazgeçmedik. Aynı mücadeleyi örgütlü olarak kesintisiz sürdürdük, sürdürüyoruz.
1974'ün ikinci yarısına kadar, İK ve yoldaşlarının 1972'de ayrıldıkları TİİKP'nin YD örgütü içinde faaliyet yürütüyorduk. TKP/ML’nin kuruluşuna temel olan İK'nin yazıları bizim elimize 1974'ün ikinci yarısında geçti. Bu belgelerin incelenmesi temelinde Ocak 1975'de yurt dışındaki kadroların katıldığı bir konferansta, TKP/ML'nin görüşlerinin esas olarak ML görüşler olduğu tespitini yaptık. Bu partinin görüşleri temelinde ve bu parti içinde örgütsel faaliyet yürütmenin doğru olduğu sonucuna vardık. TKP/ML adına yetkili organlarla görüşerek TKP/ML'ye katılma isteğimizi iletme kararı aldık. Bu dönemde, TKP/ML adına konuşma yetkisine sahip olan kadrolara henüz ulaşamadığımız bir süre, TKP/ML sempatizanları adına bir faaliyet yürüttük. 1975'in yaz ayları başında bizim TKP/ML'ye (TKP/ML Hareketi diye bir şey yoktu henüz!!!) katılma isteğimiz, TKP/ML'nin içerdeki yetkili kadroların eline ulaştı. İçeriden, bizim katılma isteğimize olumlu cevap verildi ve bizim yurtdışında TKP/ML YD adına faaliyet yürütmemiz konusunda da yetki verildi.
1975'in ikinci yarısından itibaren, daha önce TKP/ML sempatizanları adına yürütülen faaliyet, TKP/ML YD adına yürütülmeye başlandı.
Yani: Biz, 1975’in ikinci yarısında, İbrahim Kaypakkaya'nın 5 temel yazısında (Genel Eleştiri, Kemalizm, Milli Mesele, Parti Program Taslağının Eleştirisi, Kızıl Siyasi İktidar Öğretisini Doğru Kavrayalım) ortaya koyduğu çizgi temelinde TKP/ML'li olduk. “Hareket”e değil, partiye katıldık!
Katıldığımız dönemde partinin içerideki yetkili kadroları TKP/ML'yi KK-T'deki tek komünist örgüt olarak değerlendiriyorlardı. Başka gruplarla birleşme diye bir plan ve programları yoktu. TKP/ML’nin aslında parti olmadığı, aslında TKP/ML ile bir dizi başka devrimci örgüt arasında nitel bir fark olmadığı konusunda görüşler vb. yoktu!!
(Bizim TK/ML’ye katıldığımız dönemde dışarıda KK/T'de eski KK içinden bir tek kişi vardı.[DN1] Onunla henüz TİİKP döneminde, 1974'ün birinci yarısında kurulan ve TİİKP’in “1 Ocak 1974”[DN2] “öz eleştirisi” temelinde, TKP/ML, THKO (ML), THKP-C (ML), TİİKP kadrolarını bir parti içinde birleştirme için çalışma önerisini, o coşku ile kabul etmiş, fakat bu hem TİİKP'in içerideki, hem de TKP/ML'nin içerideki yönetimleri tarafından şiddetle ret edilmişti! Bu arkadaş içerideki TKP/ML yöneticileri tarafından şiddetle eleştirilmiş, TKP/ML adına böyle bir projeye katılma sözü verme yetkisine sahip olmadığı bildirilmiş, arkadaş da öz eleştiri yapmıştı!)
Bizim oldukça güçlü bir örgüt olarak, partinin yönetici kademelerinin hiçbir çabası olmaksızın partiye katılımımız, partiye adeta bir can suyu oldu.
Bu konuda TKP/ML ilk Koordinasyon Komitesi içinde yer alan, daha sonra bir dönem TKP/ML Hareketi KK içinde yer alan Ali Taşyapan şunları söylüyor:[1]
“TKP/ML'ye toplu geçişin ifadesi olan yurtdışı kolunun ortak açıklaması Türkiye'ye iletildi. 75'in yaz başlarında biz içeridekilere kadar ulaştı. Yazıyı okuduk, değerlendirdik. Çok sevindik, umutlandık. Görüşlerimizin etkileşim gücü Aydınlık'ın görüşlerini yurtdışında sarsmış, koca bir kitleyi bize kazandırmış. Örgütün pratik çabası olmadan bu gerçekleşmiş. Önder Kaypakkaya'ya sevgimiz, saygımız, minnettarlığımız nasıl da kabarmış, içimize sığmaz olmuştu.”
Bu dönemde YD kadrolarından kimi arkadaşlar, parti inşası faaliyetlerine ülkede katılmak ve yurt dışı ile koordinasyonu sağlamak için Türkiye'ye gittiler.
Biz, TKP/ML Yurt Dışı olarak faaliyet yürütmeye başladıktan bir süre sonra 1976'nın başlarından itibaren Türkiye'ye yerleşen YD kadrolarından parti içinde görüş ayrılıkları çıktığı ve partinin bir bölünmeye doğru gittiği haberleri geldi. Bu haberler temelinde sorunun ne olduğunun anlaşılması için iki yoldaşımız Türkiye'de görüşmeler yapmak üzere görevlendirildi. Burada Mayıs 1976 başında bu iki yoldaşın eline Nisan 1976 tarihli, “Merkezin SEY hakkında Görüşleri”[DN3] başlıklı bir belge ve bir bölgenin bu belgeye tavır takındığı “Bir Bölgenin Merkezin “SEY” hakkında görüşlerine cevabı” başlıklı bir belge geçti. Bu belgeler üzerinde YD'da henüz bir tartışma yürütülmemiş olduğu için, yurt dışından görüşmelerle görevlendirilmiş iki yoldaş “YD'dan iki arkadaşın görüşleri” başlıklı bir belgede kendi tavırlarını yazılı hâle getirdiler.
Bu belgede, parti içinde yürüyen tartışmalar konusunda tavır takınılıyordu.
KK tarafından dayatılan “SEY” tartışmasının yöntemi bağlamında bu belgede takınılan tavırda şunlar söyleniyordu:
“Merkezin yaptığı SEY tesbiti, bizim eski görüşlerimizin (ki bunlar hâlâ teşkilatın resmi görüşleridir) tam tersi görüşlerdir. Açıktır ki ayrı bir SEY tespiti, ayrı bir devrim stratejisini ayrı bir çizgiyi beraberinde getirecektir. Bir K teşkilatın çizgi değiştirmesi ise, yalnızca Merkezin ve bazı Teşkilat kademelerinin isteği ile olmaz. Böyle önemli konular, önce merkezi bir yönlendirme ile tüm T kademelerinde tartışılır, tüm teşkilat kademelerinin temsil edildiği bir Konf. ta karara bağlanır, ondan sonra uygulamaya konur. K. teşkilatlarda ilke budur. Burada merkezin bu ilkeyi uygulamadığı görüşündeyiz. M’nin eğilimi kendi eğilimini uygulama yönündedir. Biz buna kesinlikle karşıyız. Bugün T'mız için geçerli olan görüşler hala Kaypakkkaya'nın görüşleridir. Ve bu bir konferans bu konuda karar verene dek böyle kalacaktır, kalmalıdır. Bu ilkenin çiğnenmesi önümüzdeki dönemde her T. kademesinin kendi görüşlerini uygulamasını beraberinde getirebilir ki, bunun sakatlığı ortadadır.
Biz M.nin bu konudaki tavrını hatalı buluyor ve ret ediyoruz. Ama bu ret etme, bizi tüm olarak merkezi ret etmeye götürmemelidir. Doğru tavır yanlış bulduğumuz görüşlere karşı, T. içinde mücadele etmek, doğru görüşleri Teşkilatın çoğunluğuna kavratmaya çalışmak olmalıdır. Biz devrim stratejisi konusunda görüş ayrılıklarının kaçınılmaz olarak örgütsel ayrılığı da beraberinde getireceğini görüyoruz. Bu konuda hayale kapılmıyoruz. Ama bugünkü dönemde görüş ayrılıklarının tam olarak ortaya çıkmadığını da görüyoruz. Önümüzdeki dönemde bu yüzden tartışma yoğunlaştırılmalı, görüş ayrılıklarının üzerine gidilmeli, bunların ilkelerde mi yoksa günlük siyasi meselelerde mi olduğu tespit edilmeli, ilke ayrılıkları herkesin görüp kavrayacağı bir açıklıkla ortaya çıkarılmalıdır. Ancak böyle bir durumda örgütsel ayrılık gerekli ve kaçınılmaz ve T. için, halk için zararlı değil, yararlı olur.
Biz bu anlamda bir bölgenin merkezin tartışma yazısına verdiği cevabı –M'yi ret eden tavrı dolayısıyla– hatalı buluyoruz.”
KK'nın yazısı her ne kadar “SEY konusunda görüşlerimiz” başlığını taşıyorsa da, bir dizi konuda tavır takınan bir yazı idi.
Bizim için KK ile tartışmanın püf noktası SEY konusu değil, “Birlik ve Parti Meselesi” idi. “YD'dan iki arkadaşın görüşleri” yazısında bu başlık altında şunlar söyleniyordu:
“Merkezin tartışma yazısının 6. sayfasında şöyle deniyor:
“Her şeyden önce şunu belirtmeliyiz. Biz Türkiye'de bulunduğumuz aşamada sadece bizim ML'yi temsil ettiğimiz iddiasında değiliz.”
“Türkiye'de ML olma yolunda olarak adlandırabileceğimiz üç hareket olduğu görüşündeyiz. Bizim dışımızda … ve … de ML olma yolunda[DN4] hareketler olarak görüp, değerlendiriyoruz.”
Merkezin bu görüşleri kanımızca yanlış ve tutarsızdır. Yanlıştır çünkü aralarında birçok temel meselede ayrılık olan üç ayrı örgütü de ML (olma yolunda) olarak görmektedir. Tutarsızdır çünkü kendi kendini ret eder durumdadır. Şurası açıktır ki ML bir tanedir. Aralarında ilkelerde ayrılık olan üç ayrı örgütü de ML (olma yolunda) olarak değerlendirmek yanlıştır. Bize göre teşkilatımız ML ilkeler temelinde modern revizyonizme karşı amansız bir mücadele içinde kurulmuş, ana hattıyla ML bir ve tek teşkilattır. Bugünkü dönemde bizim dışımızda bazı teşkilatlar da bazı temel meselelerde bize yakın görüşler savunmaya başlamıştır. Biz bunları devrimci teşkilatlar olarak değerlendiriyoruz. (Sizim saydıklarınız dışında Şafak'ı da bunlara sayıyoruz.) Bugünkü dönemde bu teşkilatlarla eylem birlikleri kurulabileceği ve her somut durumda kurulması için çabalanması gerektiği görüşündeyiz. (Eylemde birlik, ajitasyon propagandada serbestlik temelinde)
Komünistlerin tümünün bir örgüt (örgütümüz) içinde birleştirilmesinin yolu, doğru siyasi çizgimizi geliştirmek ve bunu pratiğe uygulamaktır. Biz birlik meselesini kısaca böyle görüyoruz. (Bu konuda görüşlerimiz daha geniş olarak Komünist sayı 3’te vardır.)
Örgümüzün diğerleriyle aynı kefeye atılmasına kesinlikle karşıyız. Bunu partinin varlığının inkârı olarak değerlendiriyoruz. Böyle bir durumda merkez neyin merkezi olduğu sorusuna cevap vermelidir. Merkezin tavrı bir yerde kendi kendini inkâr anlamına gelmektedir. Eğer partinin varlığı gerçekten ret ediliyorsa, o zaman merkezin kimseden parti disiplini beklemeye de hakkı olmaz.”
Aynı yazıda “Aramızdaki görüş ayrılıklarının ele alınması yöntemi” başlığı altında da şunlar söyleniyordu:
“Görüşümüze göre önümüzdeki dönemde tüm teşkilat içinde yoğun bir tartışma kampanyası açılmalıdır. Bu tartışmada çeşitli bölgelerin görüşleri tüm bölgelere ulaştırılmalıdır. Açıklığa kavuşturulması gereken meseleler tespit edilmeli ve tartışma bu noktalar üzerinde yoğunlaştırılmalıdır. Ondan sonra her bölgeden gelecek seçilmiş delegelerle bir Konferans toplanmalı ve bu Konferansta parti çizgisi kesinlikle tespit edilmeli ve yönetici organlar seçilmelidir.
Bizce tek doğru yöntem budur.”
YD Yönetim Kademesinin görevlendirdiği yoldaşlarımız 1976 Haziran ayında hem kendine TKP/ML Hareketi Merkezi adına konuşan kesimin temsilcileriyle, hem de bu kesimin disiplinini tanımayan kesimin temsilcileriyle görüşmeler yürüttü. Bu görüşmelerde yazıda savunulan görüşlerimiz aktarıldı. Özellikle merkez adına konuşan arkadaşlara, bizim partimizin, kimi devrimci örgütlerle aynı kefeye konması hâlinde bu görüşleri savunan ve uygulamaya kalkan bir merkezin disiplinine uymayacağımız hiçbir yanlış anlamaya meydan vermeyecek açıklıkta anlatıldı. Bizim YD'da TKP/ML YD adına yürüttüğümüz faaliyetlere aynen devam etmek niyetimiz açıklandı. Bir Konferansta tartışılan sorunlar sonuçlanana kadar, parti çizgisinin (İK çizgisinin) savunulmasının görev olduğu ve bizim bunu yapacağımız anlatıldı.
Merkez adına konuşanların en kısa zamanda yazılı olarak tavır takınması istendi.
22.7.1976 tarihli “TKP (M-L) Hareti YD Komitesi'ne”[DN5] başlığını taşıyan bir mektupta merkez bizden:
- Uluslararası ilişkilerde TKP/ML'nin Türkiye'deki ML parti olarak tanıtılmaktan vazgeçmemizi, Türkiye'de ML bir partinin “bizim gibi ML olma yolunda ilerleyen devrimci hareket ve grupların ortak çabalarının bir sonucu olarak ortaya çıkacağı”nı anlatmamızı talep ediyordu. Yani bizden merkezin parti tasfiyecisi görüşlerini savunmamız isteniyordu.
- Dışa yönelik faaliyetlerde, çıkartılan kitle gazetesinin,[DN6] “teşhir görevini yerine getiren bir organ olarak çıkartılması ve tartışılan ideolojik politik konularla ilgili yazılara yer verilmemesi” direktifi veriliyordu! Aslında bu partinin geçerli görüşleri temelinde propaganda yapılmasının yasaklanması idi.
- Merkez mektubunda, ideolojik siyasi yayın organı konusunda aynen şunları yazıyordu:
“KK içinde bulunduğumuz tartışma ortamını dikkate alarak merkezi veya bölgesel ideolojik, politik nitelikte bir yayın organı çıkartılmasının birliğe zarar verici davranış olacağını tespit etmiştir. Bu şartlarda KK “Tartışma yayın Organı” dışında herhangi bir yayın organı çıkartma çabasında olmadığı gibi bu yoldaki bölgesel önerileri de ret etme durumundadır. YD komitesince yayınlanan Komünist dergisinin durumu da genel karar içinde değerlendirilmiş ve tartışma kampanyası sonuçlanıncaya dek “Komünist”in yayınlanmamasına karar verilmiştir.”
Bunlar açıkça, Merkez’in parti propagandasına son verilmesini istemesi, açıkça partiyi tasfiye anlamına geliyordu.
Bu yazı YD'daki teşkilat içinde bütün teşkilata dağıtıldı, tartışıldı, bütün yoldaşların görüşleri toplandı. Yapılan YD kademesi toplantısında parti ve sempatizan teşkilatı içinde yürütülmüş tartışmaların sonucu olarak bir cevabi mektup yazıldı. Bu mektubun girişinde şöyle deniyordu:
“YD çalışmaları ile ilgili olarak almış olduğunuz kararların birçok hatalar taşıdığını ve buradaki pratik faaliyetlerimizi önemli ölçüde aksatacak nitelikte olduğunu tespit ettik. Ayrıca bu kararlarla ilgili olarak aynı mektupta getirilen ve bizler için yeni ve şaşırtıcı olan birçok görüşle karşı karşıya bulunmaktayız. Bu görüşler partimizin varlığı ve geleceği ile ilgili olduğundan hayati önem taşımaktadır. Görüşümüze göre alınan kararlardaki hatalar bu yeni görüşlerden kaynaklanmaktadır. Onun için aşağıdaki yazıda esas olarak bu yeni görüşler hakkındaki fikirlerimizi ve eleştirilerimizi getirmeye çalıştık. Ayrıca iletilen kararların da uygulamaya konmasından önce aşağıda belirtmiş olduğumuz görüşler ışığında yeniden gözden geçirilmesinin gerekli olduğunda görüş birliğine vardık.”
KK ile tartışmada en önemli sorun Partinin varlığının kabulü sorunu idi. Bu konuda KK'ye verilen cevapta şunlar söyleniyordu:
“Yoldaşlar, burada ilk göze çarpan KK'nin bugün ülkemizde bir KP olduğu gerçeğini ret ettiği, TKP/ML'nin varlığını inkâr ettiğidir. Aynı nedenle olacak ki, karar metninde partimizin isminin kullanılmasından titizlikle kaçınılarak, “Hareketimiz” deyimi kullanılıyor. “Hareketimizin” proletarya partisi oluşturma doğrultusunda (inşa değil) gelişen bir hareket olarak gösterilmesinde, KK'deki yoldaşların bu kararları, ülkemizde bir KP olmadığını -TKP/ML'nin olmadığı- var sayarak aldığını göstermektedir. Hatta KK daha da ileri giderek, “hareketimizin” ML olup olmadığı konusunda da şüpheler yaratıyor. (…)
Biz partimizin başından beri ana hattıyla ML olduğu görüşündeyiz. Eğer KK buna katılmıyorsa bunu açıkça belirtmesini istiyoruz. Aynı şekilde TKP/ML'nin varlığını, onun bir proletarya partisi olduğunu ret ediyorsa, bunu açıkça belirtmesini istiyoruz. Çünkü bu konunun sallantıda bırakılacak bir yanı yoktur.”
Biz bu mektubu Eyül ayında KK'ye ulaştırdık. Bu arada fakat Türkiye'de bölgelerde birçok grup KK'nin disiplinini tanımayacağını ilan etmişti. Biz merkezin disiplinini tanımadığını ilan eden ve aslında partiye sahip çıkılma konusunda aynı safta olduğumuz gruplarla da T. de YD temsilcisi olarak çalışan yoldaş üzerinden ilişki ve tartışmalarımızı sürdürüyor, elimizden geldiğince erken bir bölünmeyi engellemeye çalışıyorduk.
Eylül ayındaki mektubumuza gelen 19 Ekim 1976 tarihli cevabi mektupta, KK, getirdiğimiz eleştirileri tümden ret ediyor ve mektubun sonunda şu meselelerle ilgili tavrımızı acilen belirtmemizi istiyordu:
“a) TKP/ML Hareketi'ne ve onun KK tarafından temsil edilen merkez önderliğine bağlı olup olmadığınızı açıkça belirtiniz.
b) Örgüt yıkıcısı guruba karşı açık tavrınızı belirleyiniz.
c) Ayrılma durumunuz yoksa alınan kararları derhal uygulayınız.
d) Temsilcilik konusunda ilgili arkadaşa talimat vererek, disipline uymasını sağlayınız.
e) Bu yazımızı, kararlarımızı bildiren yazı ve sizin yazılarınızla birlikte tüm kadrolara dağıtınız.
f) Bildiri, mesaj A. Gazetesindeki tavır ile ilgili son dönemdeki hatalı tavrınızın açık özeleştirisini yapınız.
Bütün bu meselelerle ilgili tavrınızı en kısa süre içinde belirleyiniz.
Bu meselelerle ilgili tavrınızı ortaya koymadığınız sürece, sizleri hareketimizin bir parçası olarak görmemiz imkânsız kalacaktır.
Kararınızın olumsuz olması durumunda, TKP (ML) Hareketi'yle ve bu adla yürütülen çalışmayla hiçbir ilginiz kalmayacaktır.”
Biz, 25 Kasım 1976‘da, TKP/ML YD adına 29 sayfalık bir belgede tavrımızı takındık. Belgenin sonunda tavır takınmamız istenen konularda tavrımızı şöyle belirledik:
“a) “TKP(ML) Hareketi”ne ve onun KK tarafından temsil edilen merkezi önderliğine bağlı değiliz. Bu hareketi partimiz içinde bir hizip olarak değerlendiriyoruz. Bağlı olduğumuz örgüt TKP/ML'dir.
b) “KK”nin “örgüt yıkıcısı” olarak adlandırdığı grubu, ana hattıyla doğru, örgüt içi mücadele yöntemleri konusunda hatalı olarak değerlendiriyoruz. Bu örgüt kademesinin “örgüt yıkıcısı” olmadığı görüşündeyiz. Esas “örgüt yıkıcısı”nın KK olduğu görüşündeyiz.
c) Bizim TKP/ML'den ayrılma diye bir meselemiz yoktur. TKP(ML) Hareketi'nin aldığı kararları uygulamıyoruz. Çünkü bu kararlar partiyi tasfiye amacıyla alınmış kararlardır.
d) Arkadaşa talimat verilmiştir. Temsilcilik kurumu sürecektir. YD teşkilatının disiplinine bağlıdır.
e) Yazıları dağıtıyoruz. Bunu KK karar aldığı için değil, yararlı gördüğümüz için yapıyoruz.
f) Hatamız olan konularda özeleştiri yapmaya her zaman hazırız. Hatalı gördüğümüz noktaların özeleştirisi bu yazımızda vardır.( Yazdığınız yazınında geçen konularla ilgili.)
Talep ve tekliflerimiz: (eğer TKP/ML Hareketi'nin TKP/ML içinde çalışmaya niyeti varsa) şunlardır:
- Bu yazıyı kadrolara dağıtın ve bu yazıya yazılı tavır takının.
- TKP/ML Hareketi adlı fraksiyonu dağıtın. Bu fraksiyon tasfiyeci bir fraksiyondur. Partimize çok ağır zararlar vermiştir.
- KK bu fraksiyonun bir numaralı sorumlusudur. KK özeleştirisini yapmalı ve geri çekilmelidir.
- Uygun yollarla ve tüm kadroların fikri alınarak (Bunun nasıl yapılabileceği konusunda görüşlerimizi burada yazmayı gerekli görmüyoruz. Herhalde demagojiye fırsat vermemek için, bu işin “KK” siz de yapılabileceği görüşündü olduğumuzu belirtelim) yeni bir KK seçilmeli. Bu KK Kongreyi hazırlamakla görevlendirilmelidir.
- Kongre yapılana dek 5 temel belgedeki görüşler, bütün kadroların üzerinde birleştiği yanlışlar düzeltilerek, partimizi bağlar.
- KK parti disiplinine uymalı, bunu ret ederse ihraç edilmelidir.”
“KK”nin 12 Ocak 1977'de YD ile ilgili yazısı” başlıklı bir belgede KK, bize, kendisi için sorunun artık “YD'nin üst kademesindeki yöneticilerin iknası sorunu olmaktan çıktığı”nı, sorunun artık “Bu kişilerin anlayışlarının teşhiri ve mahkûm edilmesi, tabanın devrimci saflara kazanılması sorunu” olduğunu bildirdi.
Söz konusu belgenin sonunda KK tasfiyecilik konusunda tavır takınıyor, şöyle diyordu:
“Arkadaşların yönelttikleri tasfiyecilik suçlamasına gelince; TKP/ML Hareketi açısından bunun sözünün daha edilemeyeceğini, hareketimizin bir atılım içine girdiğini bilen bütün kadrolar, bu suçlamaya sadece gülmektedirler. Ancak sizler için aynı şeyler söylenemez. Hareketimizi hatalı bir yönde ilerletmeye çalışan sizler gerçek tasfiye rolünü oynayan ve tasfiyeci adıyla anılmaya layık kişilersiniz. Bize gelince, siz de dâhil olmak üzere bütün oportünist karargâhları tasfiye etmeye ve halkımızın davasını başarıya ilerletmeye kararlıyız. Bu yolda tüm engelleri aşma azmimizi bir kez daha belirtiyoruz.”
Buna ne denir? Kâğıt sabırlıdır. Ve zaman en iyi hakemdir. Bu mektubu yazanlar bugün nerededir?
Bizim yerimiz bellidir. TKP/ML içinde İK'nin ana hattı doğru çizgisindeki hataların doğru eleştirisini yaparak partiyi Bolşevikleştirme yönünde ilerletenler biziz. SEY konusunda Türkiye Komünist Hareketi içinde en doğru çözümlemeyi yapıp ortaya koyan örgüt biziz. KK'nin ardılları, önce kendi kendilerini tasfiye ettiler. İK'yi ve Mao'yu küçük burjuva köylü devrimcisi ilan ettiler bir ara. Sonra onu yeniden keşfetti bir bölümü. Sallanıp durdular. Büyük bölümü zaten devrimci safları bıraktı ya da devrimciliği internet ortamında nostaljik takılmalara sığdırdı. Herkes kendine yakışanı yapıyor sonuçta.
Neden bunca alıntı?
Görüldüğü gibi bizim KK hizbinden ayrılmamızın temel nedeni ve gerekçesi hiçbir biçimde onların SEY konusunda getirdiği görüşleri değildir. Bu görüşlerin tartışılması, bir Kongre ile sonuçlandırılması mümkündü. Biz bunu ret etmedik, tam tersine en baştan itibaren bunun yapılmasını istedik. Bir şartla, bütün partinin seçilmiş delegelerle temsil edeceği bir Kongreye kadar İK'nın görüşlerinin, parti çizgisi olarak hep birlikte savunulması şartıyla!
KK ise, bir yandan partinin varlığını ret edip, diğer yandan fakat tepeden inme bir yöntemle geliştirdiği kendi çizgisini parti disiplini adına uygulatmaya kalktı. 1976 ayrılığının nedeni budur.
İbo Can arkadaşın sözünü ettiği KK'nin “öz eleştiri”sine gelince Bu öz eleştiri tepeden inmeci yönteme karşı başkaldıran kadroları kaybetmemek için kaleme alınmak zorunda kalınan, hatanın derinliğini kavramayan, “bölünmeyi önlemek için taviz verme” olarak değerlendirilen sözde bir öz eleştiridir. Bir diğer yanıyla öyle bir öz eleştiridir ki bu, partinin İbo'dan sonra geri kalan yönetici kademesinin bütün hatalarını, partinin aslında parti olmadığının ispatı için kullanan, tasfiyeciliğin temellerini “öz eleştiri” adı altında ortaya koyan, parti tarihi açısından bir utanç belgesidir.
Ali Taşyapan, Duvarın İki Yakası'nda bu öz eleştiri hakkında şunları söylüyor:[2]
“Örgütün bölünmesini önlemek için tavrımızı gözden geçirdik, hatalarımızı ortaya koyduk, önemli tavizler verdik. Örneğin, yeni tezi darbeci bir şekilde örgüte sunduğumuzu, örgüt iradesini hafifsediğimizi, özeleştiri yapıp tezi geri çekeceğimizi, ama kendimizi aşmak için de kuralına uygun bir örgüt içi teorik tartışma kampanyası başlatmamız gerektiğini, kampanya bitimine dek örgüt çizgisini eski görüşlerimizin temsil ettiği gerçeğine riayet edeceğimizi vurguladık.”
Gerçekler inatçıdır!
KK'nin partinin hatalarını aşarak partiyi ilerletmeye çalıştığı, KK'ya karşı çakanların ise öz eleştiriye vb.'ne karşı olduğu efsanesinin gerçeğini öğrenmek isteyenler için okuma önerisi:
Ayrıntı yayınlarından 2020’de yayınlanan “İbrahim Ünal - Tarihe Not: Akılda Kalanlar (1976-1980)” adlı kitabı okumalarını öneririz. Bu kitabın 333-362 sayfaları arasında YD Bölgesi'nin bu dönemdeki durum hakkında bilgiler ve belgelerden alıntılar vardır. Orada 1981 bölünmesinden bu yana Bolşevik saflarda yer alanların, KK belgeleri ortaya çıkmadan partinin genel görüşleri hakkında yaptıkları değerlendirmelerinden alıntılar da vardır.
Cihan Yıldız
4 Haziran 2020
[1] "Anılarla Geçmişe Yolculuk-2 - Duvarın İki Yakası". Taşyapan, Ali. Tohum Basın Yayın. 1. Baskı, Şubat 2001. İstanbul. Sayfa: 346.
[2] "Anılarla Geçmişe Yolculuk-2 - Duvarın İki Yakası". Taşyapan, Ali. Tohum Basın Yayın. 1. Baskı, Şubat 2001. İstanbul. Sayfalar: 352-353.; not: "Ali Taşyapan yanlış “hatırlıyor”. Merkezin “öz eleştirisi”nin hiçbir yerinde kampanya bitimine dek parti görüşlerinin savunulacağı şeklinde bir tavır yoktur. Tersine yukarıdaki belgelerde görüldüğü gibi, en iyi hâlde parti çizgisinin savunulmasının askıya alınması vardır!-BN" (Cihan Yıldız)
[DN1] Bu ifade biraz bulanık geldi bize. Eğer kastedilen, ülke içinde KK'de yer almış ama yurt dışı da dahil farklı alandaysa iki kişi, yok kastedilen ülke içerisinde yakalanmamış olansa tek kişidir. İlki durumunda Almanyalı Kadir veya Ali Mercan, ikincisi durumunda ise yalnızca Ali Mercan bu ifadeye uyuyor. Büyük ihtimal ikinci durumdur. Bu arada, Ali Mercan'ın isminin mahfuz edilmesini biz lüzumsuz buluyoruz. -TÖ
[DN2] Bahsedilen, TİİKP Yurt Dışı Komitesi adına bütün partiyi kapsadığı ilan edilen öz eleştiridir. Bu öz eleştiri, TKP (M-L) tezlerini sağcı TİİKP özüyle harmanlayıp bu platformda TİİKP'den kopan Garbis-Adil grubu ve TKP (M-L)'nin TİİKP içerisinde birliği çağrısında bulunuyordu. İlgili çağrı, rağbet görmedi. TKP (M-L) önderleri bu öz eleştiriyi reddetti, savunulan görüşlerin kendi görüşleri olduğunu söyleyip bu görüşleri savunan partinin zaten var olduğu, samimiyseler onların partiye katılmaları gerektiği şeklinde cevapladı. TİİKP önderliği ise eleştiriyi topa tuttu. Doğu, "Bölücülük Yapmayın Birleşin" başlıklı 1975'de yazdığı bir öz eleştiriye eleştiriyle bunu kesinkes reddetti. Ömer, öz eleştirisinden geri dönüş yapıp TİİKP'ye bağlandı bağlanmasına ama bir kere kızağa alınmıştı. Gün be gün onun konumu düşerken Yıldırım Dağyeli'ninki arttı. -TÖ
[DN3] "SEY" ile kastedilen şey "Sosyo-ekonomik yapı"dır. -TÖ
[DN4] "Kastedilen o dönemde THKO’nun ve THKC’nin Mao Zedung’u keşfetmiş olan, SB’nin de sosyal emperyalist olduğunu keşfetmiş olan gruplar idi. Sonradan Halkın Kurtuluşu ve Halkın Yolu adlı dergileri çıkaran gruplar -BN" (Cihan Yıldız)
[DN5] Yakın bir zamanda tam metin olarak açacaklarımız arasında bu belge vardır. -TÖ
[DN6] Gerçek -TÖ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder