Dünya proletaryasının büyük önder ve öğretmeni, bilimimizin 5. ölümsüz ustası Başkan Mao Zedung yoldaş (Fotoğraf: Ciang Çing [Wade-Giles: Chiang Ch'ing, Pinyin: Jiang Qing] yoldaş)
En sonda verilecek cevaplardan birisini direkt olarak en başta verelim: Hayır, Başkan Mao'nun bu sözü söylediğine dair (bizim ulaşabildiğimiz) tek bir delil dahi yoktur.
'70'li yıllarda bu söz, ÇKP kaynaklı yayınlardan, gerek uluslararası komünist harekette ve gerekse Türkiye komünist ve devrimci hareketi saflarında yaygındı. Hatta, TKP (M-L)'nin 1974 yılında hazırladığı "Dünyada ve Türkiye'de durum" başlıklı tahlilin de girişinde bu söz kullanılmaktaydı.[1]
Yazının başlığı ve sloganı içeren ilk alt başlığı
1977 yazında Arnavutluk Emek Partisi'nin başlattığı Üç Dünya Teorisi'nin reddi kampanyası esnasında da bu söz, ÜDT'cilerce çokça kullanıldığından,[2] ÜDT'ci olarak ilan edildi ve reddedildi. Türkiye'de de bu slogan, bu sıralarda birçok siyasi hareketçe ÜDT'ci bulunup reddedildi, ağır bir şekilde eleştirildi.[3]
Gerçekten de Türkiye'de ve dünyada ÜDT'ciler bu sözü çokça istismar etti. Bunu bizde Aydınlık oportünizmi yapmıştır ve yapmaktadır. Bu revizyonistlere göre bu söz, 1974'de Mao Zedung'un kendisi tarafından söylenmiştir. Onların bunu söylemesinin sebebi, yine ağır bir ÜDT'ci yalan olan Mao Zedung yoldaşın karşı-devrimci Üç Dünya Teorisi'ni 1974 yılında "bizzat kendisinin formüle ettiğini", bunun "Marksizm-Leninizme nitel bir katkı olduğu"nu, bunun "taktik veya politik gerekçelerle üretilmediğini", aksine "uzun vadede dünya devriminin stratejisi olduğu"nu vb. ilan ettiler.[4]
Oysa ki bu her açıdan yanlıştır. Söz 1974 yılından olmadığı gibi, ÜDT'den de çok öncedir ve büyük ihtimal Başkan Mao Zedung tarafından asla söylenmemiştir, söylediyse bile direkt onun sözü değildir.
Sözün kaynağı
Bu sözün bizim saptayabildiğimiz ilk geçtiği yer, dönemin Çin Halk Cumhuriyeti Başbakanı Cu Enlay (Wade-Giles: Chou En-Lai, Pinyin: Zhou Enlai)'ın Neville G. Maxwell ile yaptığı 20 Kasım 1971 tarihli röportajıdır. Bu röportajda Cu Enlay şöyle diyor:[5]
"Nixon, Kansas'ta yaptığı konuşmasında Birleşik Devletler'in İkinci Dünya Savaşı'nın hemen ardından daha önceden hayalini bile kurmadığı bir pozisyonu son 26 yıl içinde elde ettiğini söyledi. Savaştan beri Sovyetler Birliği de kademeli bir şekilde bir süper devlete dönüştü ve Birleşik Devletler'le hegemonya için yarışıyor. Batı Avrupa'da, İkinci Ara Bölge'de,[6] endüstriyel olarak gelişmiş Avrupa devletlerini birleştirip Birleşik Devletler'e karşı direnişe geçiren ve rakip olan Ortak Pazar[7] doğdu. Bu, üçüncü süper güçtür.
Dördüncü güç, Japonya'dır. Birçok Amerikalı dosta Japonya'yı semirtenin Birleşik Devletler olduğunu söyledim. Japonya'nın çelik üretimi, bu yıl ya da gelecek yıl, Birleşik Devletler'in çelik üretimini yakalayabilir, yahut da geçebilir. Bu şartlar içinde Nixon'un "yeni ekonomik program"ı doğdu. Bu ara bölgeye, en başta Japonya'ya, ondan sonra da Batı Avrupa ülkelerine vurulmuş bir darbedir ve aynı zamanda batı dünyasını bir bütün olarak etkilemiştir.
Başkan Nixon devamla beşinci bir gücün olduğunu, bu gücün Çin olduğunu söyledi ama Çin, potansiyel bir güçtür dedi. Heath[8] de benzeri bir söylemde bulundu. Birkaç on yıl içerisinde güçlü ve refah bir ülke olarak gelişebileceğimizi kabul ediyoruz ama ne bugün ne de gelecekte hiçbir zaman bir süper devlete dönüşmeyeceğimizi ilan ettik.
Dünyayı bir bütün olarak ele alırsak, devletler bağımsızlık, milletler kurtuluş, halklar devrim istiyor gerçeği dayanılamaz bir tarihsel akım olmuştur. Bunlar, İkinci Dünya Savaşı'ndan beri dünyada 26 yılda gerçekleşen değişimlerdir."
Bundan sonra geçtiği (bizim bildiğimiz) bir yer, Hungçi, Renmin Ribao ve Ciefangcunbao'nun ortak 1972 yeni yılı başyazısıdır. Bunda da Mao Zedung yoldaşa bir atıf yoktur. İlgili kısım şöyledir:[9]
"Geçtiğimiz yıl içinde dünya büyük bir altüst oluş durumu yaşamıştır. Günümüz dünyasında temel çelişmeler keskinleşmiştir. Özel olarak, B.D. emperyalizmi ile Sovyet revizyonizmi arasındaki çelişki bir yanda, Amerikan ve Sovyet halkları da dahil dünya halkları diğer yandadır ve iki süper devletin dünya hegemonyası ve nüfuz alanları için mücadelelerindeki çelişkileri daha keskin ve daha geniş bir hal almıştır. Emperyalizmin ve sosyal-emperyalizmin saldırı, devirme, kontrol, müdahale ve zorbalığı, onlara karşı ayağa kalkmada Asya, Afrika ve Latin Amerika halkları ile dünyanın geri kalanını uyandırdı. Saldırı ve saldırıya karşı direniş ile devrim ve karşı-devrim arasında bölgesel savaşlar eksik olmadı. Emperyalist kamp bölündü. Revizyonist blok çöküyor. Çeşitli ülkelerin gericileri diken üstünde. Çeşitli siyasi güçler daha fazla bölünme ve tekrar örgütlenme sürecindeler. Dünyada bugünkü durumun karakteristik özelliği bir cümlede özetlenebilir: "Altüst oluş", ya da "küresel altüst oluş". Bu durum içerisinde proletaryanın ve çeşitli ülkelerden halkların siyasi bilinci hızla yükselmekte, Marksist-Leninist Partiler ve örgütler mücadelenin tavında dövüldü ve ezilen ulusların ve halkların devrimci hareketleri derinleşti. Emperyalizmin stratejik sınır bölgelerinden kapitalizmin "kalbi"ne, devrimci hareketler ilerlemekte. Devletler bağımsızlık istiyor, milletler kurtuluş istiyor, halklar devrim istiyor; bu büyük tarihi akım emperyalizmin ve tüm gericiliğin çökmekte olan sultasına vuruyor."
Bundan sonra geçtiği ve yayılmasına çok hizmet ettiği yer, 28 Şubat 1972 tarihli "Şangay Bildirisi" olarak da bilinen "Çin-Amerikan Ortak Bildirisi"dir. Bu bildiride de imzacı, Cu Enlay'dır. İlgili kısmı şöyledir:[10]
"Çin tarafı belirtti: Nerede baskı varsa, orada direniş vardır. Devletler bağımsızlık istiyor, milletler kurtuluş istiyor, halklar devrim istiyor; bu tarihin karşı konulamaz akımı haline gelmiştir. Tüm uluslar, büyük yahut da küçük, eşit olmalıdır; büyük uluslar küçük uluslara zorbalık yapmamalıdır ve güçlü uluslar, zayıf uluslara zorbalık yapmamalıdır. Çin asla bir süper devlet olmayacaktır ve hegemonyanın ve güç siyasetlerinin her türüne karşı çıkmaktadır. Çin tarafı tüm ezilen halkların ve ulusların hürriyet ve kurtuluş için mücadelelerini, bütün ülkelerin halklarının kendi isteklerine göre kendi sosyal sistemlerini seçme hakları olduğunu, kendi ülkelerinin bağımsızlık, egemenlik ve sınırsal bütünlüklerini korumasını ve yabancı saldırganlığına, müdahalesine, kontrolüne ve devirmelerine karşı çıkmasını kararlılıkla desteklediğini belirtti. (...)
Revizyonistlerin saptırdığı bu sözden proleter devrimciler ne anlıyor?
Çin proletaryasının yılmaz bir savaşçısı ve Mao Zedung yoldaşın ihtilalci kızıl ışıklı yolunun sadık bir izleyicisi olan Ciang Çing yoldaş, 1975 Mart'ında Dış İşleri Bakanlığı'nda "Pi Lin Pi Kong" kampanyasının[11] uygulanması konulu bir toplantıda yaptığı konuşmada "ikinci dünya" (!) denen emperyalistlerle işbirliği siyasetine karşı çıktığı gibi, şöyle diyordu:[12]
Günümüz tarihi döneminde, dönemin karakteristiğine göre "devletler bağımsızlık istiyor, milletler kurtuluş istiyor ve halklar devrim istiyor" argümanının odak noktasının halk devrimi olması gerektiğini önerdik. Proletaryanın siyasi iktidarı, yalnızca proletaryanın kendisinin ve onun siyasi partisinin liderliğinde kurulabilir. Proletaryanın oluşumu ve onun siyasi partisinin kuruluşu ve gelişimi, karadan bir demokrasi ve milliyetçilik fırtınası gibi esen, ulusal bağımsızlık ve ulusun kurtuluşu için uğraşan kitlelerin devrimci hareketini temel almalıdır.[13] Ulusal bağımsızlık ve halkın kurtuluşu hareketini destekleyeceğiz. Yoksul ve geri ülkelere, emperyalizm ve sömürgecilik tarafından siyasi kontrolü, iktisadi yağmayı ve kültürel saldırıyı kovmalarında yardımcı olacağız, zira bu ulusal ekonominin gelişimi ile proleter safların oluşumu ve daha da ötesinde bu büyük sınıfa önderlik etmede devrimci bir partinin oluşumu için zorunludur. Bu devrimin ilerlemesi için deneyimlenmesi gereken bir ön aşamadır.
Sömürgeciliğin toptan çöküşü ve emperyalizmin parçalanması, sosyalist devrimin müjdecilerini ve şafağını temsil ediyor. Yoksul ve geri ülkeler, emperyalizmin ve sömürgeciliğin kontrolünü söküp atarak bağımsız olabilirler. Ancak, servetin toplumda adaletsiz paylaşımından doğan iç kutuplaşmayı ve bunun sonucu zengin ile yoksul arasındaki eşitsizliği söküp atamazlar. Bu bölünmüşlük, proleter devrimin kıvılcımını çakmak için kaynak sağlamaktadır. İçinde proleter devrim kıvılcımını embriyo olarak taşıyan tam olarak bu türde bir kutuplaşmadır. Ulusal ekonominin gelişimi, proletaryanın saflarının oluşumu için zorunlu bir koşuldur ve aynı zamanda bu alevi çakabilecek olan kıvılcımın da kaynağıdır. Devletin bağımsızlığının ve bir ulusal ekonominin gelişimi olmaksızın sosyalist devrimin nihai zaferine ulaşmayı tahayyül edemeyiz. Biz oportünistlerden özellikle bu noktada ayrılıyoruz. Biz sürekli olarak Marksist-Leninist kesintisiz devrim teorisini ve devrimin kademe kademe gelişmesi teorisini destekledik. Üç cümleyi (bunlar, "devletler bağımsızlık istiyor, milletler kurtuluş istiyor ve halklar devrim istiyor"dur) bu mesele perspektifinden anlamak, güncel politikamız [olan] aktif bir şekilde Üçüncü Dünya ile ilişkilerimizi geliştirmeye dair önemli anlama sahiptir. Onları moralman ve ekonomik olarak destekliyoruz. Başkan'ın Prens Sihanuk ve Li-pu-ning [?]'e dediği gibi: "Silaha mı ihtiyacınız var? Bizde satılık yok ama size bedava veririz. Yalnızca tek bir şartla: Devrim [yapmak için kullanılmalılar]." Ulusal kurtuluş hareketlerini herhangi bir parasal kazanım için desteklemiyoruz. Sosyal sistemimiz ülkemizin dış politikasını tayin ettiğinden, enternasyonalist görevlerimizi hararetle yerine getirmekle ve dünya çapında sosyalist devrimin zaferini teşvik etmekle yükümlüyüz. Ulusal bağımsızlık için uğraşı içindeki ülkeleri destekledik ve onların da mücadelesi ayriyeten bizi destekledi. Güney Afrika'daki ırkçılık karşıtı gerilla savaşı, Orta Doğu'daki hegemonya karşıtı mücadele, Latin Amerika'daki ulusal bağımsızlık ve demokratik hürriyet için mücadele, Doğu Avrupa'dan Sovyetler Birliği'ni söküp atmak için devrimci mücadele ve Hindiçin'deki kurtuluş mücadelesi, hepsi tek bir ruhla bağlıdır. Doğu'dan Batı'ya, Kuzey'den Güney'e, emperyalistlerin ve sosyal-emperyalistlerin boynundaki ilmik sıkılaşmakta. Bu, Amerikan emperyalistlerinin ve Sovyet revizyonistlerinin bizimle uğraşmak için boşta bir elinin kalmasını imkansız kılıyor. Bu yalnızca bize ülkemizin endüstrisinin, tarımının ve tümden ulusal ekonomimizin üretiminin hızlı bir şekilde inşası için huzurlu bir ortam sağlamıyor ama aynı zamanda bize sosyalist devrimi siyasi, ideolojik ve kültür cephelerde de düzgünce tamamlamamızı sağlıyor. [Bu durum aynı zamanda] Liu Şaoçi, Lin Biao ve Partimiz içerisindeki burjuvazinin diğer küçük kullanışlı ajanlarının açığa çıkarılmasını, toplumumuzdaki tüm şeytanlar ile kötücül ruhları bir kenara süpürmemizi ve proletaryanın siyasi iktidarını güçlendirmemizi ve ulusal savunmamızın gücünü pekiştirmemizi [bizler için mümkün kılıyor]. Aynı zamanda, yükselen ulusal ve demokratik hareketlerden dolayı, diplamasimizde vurgumuzu "siyah dostlara", "küçük dostlara" ve "yoksul dostlara" verdik. Bizi takdir ediyorlar ve bize [bunu] geri ödüyorlar. Her ne kadar "beyaz dostlarımız", "büyük dostlarımız" ya da "zengin dostlarımız" olmasa da, tecrit edilmiş değiliz. Birleşmiş Milletler, bizim [Birleşmiş Milletler'e] katılımımız konusunda oylama [kararı] aldığında, büyük ülkeler gürültücü ve dediğim dedikti. Yine de küçük dostlarımız, sayıca büyük olduklarını kanıtladılar ve sesleri yankılayıcıydı. Nihayetinde, yine de Birleşmiş Milletler'e girdik ve o günden beri, büyük devletler bile, kapımıza gelip bizi aradı.
Yaşasın Ciang Çing ve Cang Çun-çiao yoldaşların proleter devrimci çizgisi!
Sonuç
Bütün bunlardan çıkan sonuçlar şunlardır:
1) Bu söz 1974'den değildir, en aşağı 1971'den beri vardır.
2) Üç Dünyacı değildir, bu söz ortaya atıldığında Üç Dünya Teorisi'ni geçelim, Üçüncü Dünya siyaseti (1974-6) bile kamuya ilan edilmemişti.[14]
3) Bu sözlerin Çin'in genel politikası olduğu, Mao Zedung'un 20 Mayıs 1970 bildirisiyle uyum içinde olduğu ve onun tarafından kabul edildiği bariz de olsa bu söz, Mao'ya ait olmadığı gibi, büyük ihtimal en baştan Cu Enlay'a aitti ve Mao bu sözü hiçbir zaman demedi.
4) Dese bile, bu söz Üç Dünyacı bir nitelik taşımadığı gibi, yukarıda Ciang Çing yoldaş örneğindeki gibi, devrimci bir formülasyon olarak da kullanılabilirdi. Çinli ÜDT'ci neo-modern-revizyonistler, birçok konuda olduğu gibi, bunda da devrimci Çin politikasını ve Başkan Mao'nun hattını istismar edip çarpıtarak bu sözün üstüne kondu ve onu kendi karşı-devrimci emelleri için kullandı.
Türkiye ve T. Kürdistanı komünist ve devrimcileri uzun yıllar bu söze, revizyonistlerin çarpıtması yüzünden tavır koydu, onun istismarına izin verdi. Ülkemiz Üç Dünyacı revizyonistleri de bunu uzunca bir zaman yaptı, halen daha yapmaktadır. Buna karşı koymalı, revizyonist hainlerin elinden devrimci şiarları almalı, onların devrimci şiarları istismarına izin vermemeliyiz.
Artık revizyonist kara bulutları dağıtmanın, Başkan Mao'nun ihtilalci kızıl ışıklarının dünya halklarını ve onun tabi bir parçası olan Türkiye halkını da aydınlatmasının vaktidir.
- Yaşasın Başkan Mao Zedung'un Kızıl Çin'inin ihtilalci dış politikası!
- Yaşasın Başkan Mao Zedung'un Kızıl Çin'inin ihtilalci uluslararası komünist hareket politikası!
- Yaşasın Başkan Mao Zedung'un Kızıl Çin'inin ihtilalci devrimci ve ulusal hareketler politikası!
- Yaşasın Marksizm-Leninizm-Maoizm!
- Yaşasın çeşitli milliyetlerden Türkiye halklarının Başkan Mao Zedung'un çizdiği ihtilalin kızıl ışıklı yolundaki mücadelesi!
- Yaşasın Halk Savaşı!
[1] "Dünyada ve Türkiyede durum" (1974). Türkiye Komünist Partisi (Marksist-Leninist) Koordinasyon Komitesi. Teksir kopya. Sayfa: 1.
[2] Mesela bkz:"Chairman Mao’s Theory of the Differentiation of the Three Worlds is a Major Contribution to Marxism-Leninism" (November 1, 1977). Editorial Department of Renmin Ribao (People’s Daily).
[3] "Bir görüşmede Kel Amca [Aziz Vatan? -TÖ]; Muhtar [Ali Mercan -TÖ]'ın "Üç Dünya Teorisi"ni kabul ettiğini ve ayrılıp Aydınlık'a geçtiğini söyledi. Biz, "Üç Dünya Teorisi"ni kabul ederken Muhtar reddediyordu. Biz reddetmeye başladık, o kabul etti. Hatta o zamanlar, "Devletler Bağımsızlık, Milletler Özgürlük, Halklar Devrim istiyor" şeklinde bir şiarımız vardı. Muhtar yaptığı bir marşta bu şiarı; "Milletler Özgürlük, Halklar Devrim istiyor" şeklinde nakarat olarak kullanıyordu. Eleştirmemize rağmen, O, ancak böyle kafiye uyuyor diye eleştirileri geçiştiriyordu.", kaynak: "Özgürlüğe kaçış: 2001 İsviçre-İspanya". Torun, Hüseyin. Ceylan Yayınları. 1. Baskı, Mart 2015. İstanbul. Sayfa: 21.
[4] Mesela bu blog'dan bkz: "ÇKP-TİİKP Görüşmesi Tutanakları (parçalar)" (15 Mayıs 2020). İbo'dan Demirdağ'a – Tarihimizden Öğreniyoruz.
[5] "Document No.: 32 - Talks Between Premier Chou and Neville G. Maxwell, Nov. 20, 1971". içinde: "Chinese Politics: Documents and Analysis (Vol.: 2) - Chinese Politics: Ninth Party Congress (1969) to the death of Mao (1976)". Myers, James T. (ed.).; Domes, Jürgen (ed.).; von Groeling, Erik (ed.).; Yeh, Milton D. (ed.).. University of South Carolina Press. 1st Edition, 1986. Sayfalar: 231-232.
[6] Başkan Mao, 10 Temmuz 1964 tarihinde şöyle diyor ("Talk with Members of the Japan Socialist Party" (July 10, 1964). Mao, Tse-tung. içinde: Chinese Law and Government. Fall 1969. Volume: 2. No.: 3. Sayfa: 35.):
"Bugün dünyada iki ara bölge vardır. Asya, Afrika ve Latin Amerika birinci ara bölgeyi oluşturmaktadır. Avrupa, Kuzey Amerika [ve] Okyanusya ikinci ara bölgeyi oluşturmaktadır. Japon tekelci sermayesi, ikinci ara bölgeye bağlıdır. O bile ABD'den hoşnutsuzdur ve kimi temsilcileri açıkça Birleşik Devletler'e karşı çıkmaktadır. Her ne kadar bugün Japon tekelci sermayesi Amerika'ya bağımlı olsa da, zaman geçecek ve [o] Amerikan boyunduruğunu atacaktır."
Sadece bu sözler bile, Başkan Mao için "üç dünya" olmadığına, onun hep Lenin'in "ezen ve ezilen dünya" anlayışına sadık olduğuna delildir. Başkan Mao, sözde "İkinci Dünya" denen ülkelerin (Avrupa, Kanada [bu yüzden Kuzey Amerika denmiştir], Japonya ve Avustralya/Okyanusya) aslında dünya emperyalist kampının bir parçası olduğunu açıkça belirtmektedir. O bu görüşünü hiçbir zaman değiştirmemiştir. Kimi zamanlarda emperyalist kamp çıkarları için bölünse ve aralarında çelişkiler kimi geçici ara kamplar yaratsa da (tıpkı 2. Emperyalist Paylaşım Savaşı'na giden süreç gibi [bu savaş sonradan Sovyetlere saldırı ile nitelik değiştirecek ve sosyalist anavatanın müdafaası başat olacaktır]), o nihayetinde sınıfsal niteliği dolayısıyla hep bir kampa bağlıdır, sınıfsal niteliklerinden öte sübjektif niyetler besleyemez. Sözde "İkinci Dünya"dan İngiltere'nin, yani sözde "Üçüncü Dünya"nın sözde müttefiğinin Zufar Halk Savaşı'nı bastırmada Kral Kabus ve faşist Şah ile birleşmesi, bunun bariz bir örneğidir. İşte Çinli neo-modern-revizyonistlerin istismar ettiği Başkan Mao'nun pozisyonu budur: Başkan Mao o anın bir geçici kamplaşmasından söz ederken Çinli neo-modern-revizyonistler bunu stratejik bir değişim olarak lanse etmiştir.
[7] Avrupa Ekonomik Topluluğu, bugünkü Avrupa Birliği'nin öncüsü.
[8] Edward Heath (1970-4 arası İngiltere Başbakanı) kastediliyor olsa gerek.
[9] "Unite to Win Still Greater Victories". Renmin Ribao, Hongqi, Jiefangjun Bao. Peking Review. January 1, 1972. No.: 1. Sayfa: 8.
[10] "Joint Communique" (February 28, 1972). Peking Review. March 3, 1972. No.: 9. Sayfa: 4.
[11] "Lin'i eleştir, Konfüçyüs'ü eleştir Kampanyası" (Basitleştirilmiş Çince: 批林批孔运动, Geleneksel Çince: 批林批孔運動, Pinyin: pī Lín pī Kǒng yùndòng), Kültür Devrimi'nin son birkaç büyük kampanyasından birisidir. Konfüçyanizm'den beslenen Lin'i ve Konfüçyüs'ü eleştiren bu kampanya, Çin köylülerin nasıl köleci topluma karşı mücadele ettiği gerçeğini de kitlelere ulaştırdı. Revizyonizme ve oportünizme vuran tarihi önemdeki bir kampanyadır.
[12] "Chiang Ch'ing's speech to foreign affairs cadres (March 1975)". Chiang, Ch'ing. Chinese Law and Government. Fall 1976. Volume: 9. No.: 1-2. Sayfalar: 51-53. ("Classified Chinese Communist Documents: A Selection". Institute of International Relations. 1st Edition, 1978. Taipei. Sayfalar: 537-545.'deki farklı çeviriyle [transkripsiyon: Wengewang] karşılaştırılmış ve kısmen düzenlenmiştir); ayrıca bu konuya şu kaynak da değiniyor: "China's Quest For Independence: Policy Evolution In The 1970s". Fingar, Thomas. Routledge. 2nd Edition, 2018. Sayfa: 99 [Not: Sayfa düzeni, Google Books epub versiyonuna göredir, orijinal matbu versiyondaki gibi değildir].
[13] Burada kastedilen, yeni gelişmekte olan ve milli bağımsızlık için savaşan ülkelerdir. Yani Ciang, proletaryanın devrimci hareketinin bu burjuva-demokratik hareketin bağrından gelişip onu aşacağını, onun enerjisini ardına alıp proleter devrime dönüştüreceğini anlatıyor. Bilindiği gibi, uluslaşma evresindeki toplumlarda ya da ulusal kurtuluş için mücadele eden toplumlarda zaten hep bu şekilde olmuştur. Yoksa Ciang Çing, devrimci proletaryanın milliyetçi olması gibi şeyleri savunmamaktadır.
[14] Bu konuda, Üç Dünya siyasetini ilk defa kamuya ilan eden Deng'in konuşmasının Türkçesi için bkz: "Dünyanın Kaderine Artık İki Süper Devlet Değil, Üçüncü Dünya Hükmediyor". Deng, Xiaoping. Halkın Sesi. 20 Mayıs 1975. Sayfalar: 6-8.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder