19 Haziran 2024 Çarşamba

BELGE | Ruhsar Uzun - «Onun ölümü halkımızın devrimci mücadelesini sarsmayacak, aksine daha da ileri götürecektir» (9 Aralık 1978) [Ferid Uzun hakkında açıklama]

SUNUŞ


Ferid Uzun (fotoğraf: "[İlan | Halkımızın yiğit evladı...]". Kurtalan TÖB-DER.; Silopi TÖB-DER.; Midyat TÖB-DER.; Urfa TÜM-DER.; Urfa Ziraatçılar Derneği. Aydınlık. 7 Aralık 1978. Sayfa: 7.)


Ferid Uzun ismi, T. Kürdistanı'ndan devrimcilerin yabancı olduğu bir isim değildir. Ferid Uzun, önce Hilvan'da, sonra Siverek'teki birçok devrimcinin bildiği, sevdiği bir isimdi. Özellikle Partizanların tanıyıp sevdiği bu kişiye, tüm siyasi çizgisine rağmen, "ağabey" diye hitap edip bugün dahi saygıyla anan emektarlarımızın varlığını biliyoruz.


Her ne kadar Ferid Uzun, milliyetçi olduğu kadar demokratik halk devrimini imkansızlaştırıp her geçen gün daha da gericiliği ortaya çıkan Üç Dünya Teorisi denen karşı-devrimci fikri savunsa da, o yine de geçmişindeki olumlu devrimci-demokratik yönüne asılmayı becerebilen, bu sayede tamamen karşı-devrim kulvarına savrulmayan birkaç Dengê Kawa yöneticisinden birisiydi.[1]


Ferid Uzun acıdır ki halka ve devrime düşman bir eylem çizgisinin sonucu olarak, planlı ve hesaplı şekilde halk saflarından bir örgüt tarafından katledildi. Bu, onun ölümünü daha acı kılmaktadır, çünkü düşman kurşunları değil, bağımsızlıkçı kurşunları tarafından öldürülmüştür.


Ferid Uzun için eşinin bu kısa açıklamasını yayınlıyoruz. Kuşkusuz, Ferid Uzun gibi o dönem DK'ci olan eşinin değerlendirmelerine katılmıyoruz, lakin Ferid Uzun'a olan saygımız bu açıklamayı yayınlamaya değer bulmamızı sağlamaktadır.


İbo'dan Demirdağ'a – Tarihimizden Öğreniyoruz

2024.06.19.


[1] Ferid Uzun dönemindeki yönelim bundan müstesna olmamakla birlikte, DK karşı-devrimci ÜDT'yi savunması sonucu özellikle sonraki dönemde daha gerici, daha sağcı bir çizgiye battı.

Aydınlık kopyacısı Dengê Kawacı baylara göre dünya çapında baş düşman "Rusya başta olmak üzere İki Süper Devlet", Kürdistan'da baş çelişki de "Kürt halkı ile İki Süper Devlet arasındaki çelişki" idi. Yani bu baylara göre Türkiye ve Kürdistan'da Rusya o kadar ilerlemişti ki artık Amerika değil, Rusya baş düşmandı! Bu çizgi şöyle gelişti: Ayrılık sonrası DK, Mart veya Nisan 1978'de yaptığı ileri militanlar toplantısında (Küreken kongre diyor) yeni siyasetini ve yeni yönetimini seçti. Buna göre Kürdistan'da baş çelişki, "açıkça söylenmiyordu" (Küreken) ama ABD ve Sovyet sosyal-emperyalizmi ile olan çelişkiydi ("“Parçası, Tanığı, Mahkûmu, Sürgünü Oldum”". Küreken, İbrahim. İletişim Yayınları. 1. Baskı, 2016. İstanbul. ISBN-13: 978-975-05-2011-2. Sayfalar: 114-115). 1979 yılında ise artık dünya halklarının baş düşmanı "iki süper devlet", bunlar içinde de bilhassa Sovyet sosyal-emperyalizmiydi; tabiatıyla baş çelişki de "Kürt halkı ve İki Süper Devlet arasındaki çelişki"ydi (age. s.: 144).

Bu ilerlemenin DK'ye göre ölçütleri de vardı, mesela: "... sömürgecilerin başta gelen temsilcilerinden kötü şöhretli "Hürriyet" de Rusya'nın güdümünde devrimcilere karşı kışkırtıcı yayınlara başlamıştı. Rusya'nın "HK"nu kazanması da tam bu sıralara rastlıyordu. ..." ("Harun Baran (1957.....)". Dengê Kawa. 1 Şubat 1979. Sayı: 1. Sayfa: 12.) Yani Rusya, faşist diktatörlüğün "liberal"/"tarafsız" maskeli basındaki amiral gemisi Hürriyet'i satın almış, yetmemiş (Aydınlık ağzından aldıkları şekilde) "Halkın Kurtuluşu'nu da kazanmış" (bahsedilen, HK'nin Hocacılığa dönmesidir)!

Deng, AFP ile röportajında 1977'de dünya çapında birleşik cepheye ABD'yi de dahil ettiğine göre, (Aydınlık'ın yaptığı gibi) Amerika'ya müttefik de demeleri gerekiyordu. DK'ciler işte bunu sinsice yumuşatıp bu konuda görüş bildirmekten yan çizdiler. Eh, bu kadar dünya çapında değişimin tabii sonucu olarak anti-sosyal-emperyalist (!) Barzani de ulusal önder ilan edildi! ("Kawa". Elhüseyni, Nurettin. içinde: "Sosyalizm ve Toplumsal Mücadeleler Ansiklopedisi (Cilt: 7 [Fasikül: 74 — 1971-1980 Arasında Kürt Sorunu])". Kürkçü, Ertuğrul (ed.). İletişim Yayınları. 1. Baskı, 1988. Sayfalar: 2316-2317.)

Dahası DK'nin Kürt milliyetçisi sömürge teorisi fikriyatıyla ÜDT teorisyenlerinin siyaseti de uyuşmuyordu. Mesela, Çinli ÜDT'ci modern-revizyonistlerin ÇKP'si, Kürt milletinin kendi kaderini tayin hakkını açıkça çiğnemiş, Geng Biao'nun 6 Eylül 1978 tarihli Aydınlık'a verdiği röportajı da kamuoyuna bunu deklare etmişti. Aslında bundan önce Çinli revizyonistler, 1977 yılında ÇKP-TİİKP görüşmesinde de Kürt milletinin ayrılma hakkını çiğneyen açıklamalar yapmışlardı ama bu "gizli" idi ve ülkede "ÇKP-Tufan görüşmesi" maskesiyle el altından dağıtıldı. Bu röportajla bu hak açık açık çiğnenmişti. Olsun, DK'ci baylar, sömürgecilik kitabı basarak bunu görmezden gelebilirler, bu ikisini bir eden yeni teoriler üretebilirlerdi!

Daha objektif ve somut olarak eleştirebilmek için, "Kawa" imzasıyla çıkan (Kawacılar illegal yayınlarının hepsinde "Kawa", legal olanlarda da fraksiyonuna göre ya "Dengê Kawa", ya da "Kava" ismini kullanmıştır), siyaseten fecaat nitelikli "Siverek Olayı hangi sonun başlangıcı olacak" (27 Eylül 1979) isimli broşüre kritik yapmamız doğru olur. Bütün alıntılar ve eleştiriler, bu broşürün yurt dışı baskısı üzerinden yapılmaktadır.

Önemli bir kısmı Apocular eleştirisi olan bu broşürdeki siyasi çizgi, korkunçtur. Öncelikle dikkat çekmemiz gereken bir kısmı, broşürün tamamen Aydınlık diliyle yazılmış olmasıdır: "Kargaşa", "maceracılık", "saldırganlık", "zorbalık", hakim sınıflarda özellikle MHP'ye yoğunlaşma, "provokasyon" ve "ajan" edebiyatı vb. broşürde her yerde geçmektedir. Aydınlık dili meselesinde ileride başka bir yere de değineceğiz.

Bundan başka, esasen Apoculuk eleştirisi olduğu için nüve düzeyinde olsa da dünya ve Türkiye hakkında çeşitli görüşler de dillendirilmiştir. Mesela, DK'cilere göre gerçek enternasyonalizmin ve yurtseverliğin testinin 1979 şartlarında bazı kıstaslarından ikisi, Kampuçya ve Eritre konusundaki tavırdır: "... Gerçek yurtseverliğin ve enternasyonalizmin gösterilebileceği Kamboçya ve Eritre gibi meselelerde Apocuların sesi kesiktir." (s. 9) Yine DK'ciler "Türk sömürgecileri" dediği faşist diktatörlük ile ABD ve Sovyet sosyal-emperyalizmi arasındaki çelişki ve ilişkiler meselesinde şöyle demektedirler: "Türk sömürgecilerinin Rusya ve Amerika'nın müdahalelerine karşı tutumu nedir? Süper devlet hegemonyacılığının onların menfaatlerini zedelediği açıktır. Bu durum iki süper devlete ve özellikle Rusya'ya direnme eğiliminin gelişmesinin maddi temelini oluşturmaktadır. Ancak süper devletlere ve özellikle Rusya'ya direnme doğru ve tutarlı bir siyaseti gerektirir. Türk sömürgeciliğinin Kürdistan'a karşı zorbalığı Rusya'ya karşı direnmeyi zayıflatmakta ve baltalamaktadır." (ss. 3-4) Yani bu baylara göre Türkiye'de "iki süper devlete, özellikle Rusya'ya direnme eğilimi gelişmekte", lakin bu "hatalı çizgi" yüzünden akamete uğramaktadır! İşte ÜDT'ci zırvanın vardığı nokta: Komprador patron-ağa devleti, iki süper devlete direnmek istiyormuş!

Bir başka mesele, Aydınlık'ın Apocular'a dönük tavrıdır. DK'ye göre TİKP, başta Apocuları "doğru şekilde" ajan olarak nitelendiriyordu, şimdi ise Kürdistan kurmak isteyen ayrılıkçılar olarak gösteriyordu, oysa ki Apocular Kürdistan'daki devrimci harekete (=kendileri) zarar vermekteydiler minvalli bir eleştiri yapmakta, yani Aydınlık'a (Aydınlık ağzıyla) doğru Aydınlık ağzından eleştiri nasıl yapılmalıdır dersi vermektedir: "TİKP Apocular konusunda çelişik ve farklı birçok tahliller yaptı. Önceleri Apocuların Rus emperyalizmi tarafından kışkırtılan maceracı bir çete olduğu ve Apocuların "Doğu'nun MHP'si" olduğu tespitlerini bir arada savundu. Daha sonra kısa bir süre sonra Apocuların MİT'in bir kesimi ve bazı azılı güçler tarafından yönlendirilen karanlık bir güç olduğu tespitini kabul etti. Tam da olayların berraklaştığı bir sırada bu doğru tespitten vazgeçti. Şimdi Apocuları Kürdistan'daki mahalli feodal çevreler, özellikle CHP'li ağalar tarafından kullanılan ve CHP'den himaye gören saldırgan bir ayrılıkçı güç olarak değerlendirmekte ve bu tespiti esas almaktadır. TİKP'nin Apocuları tahlil etmede gösterdiği muğlaklık ve sonunda vardığı nokta tesadüfi değildir." (s. 20, Aydınlık ağzından derse devam için ss. 20-22)

Dahası DK, toprak devrimini milli çelişmeyi bahane gösterip tatil etmektedir. Onlara göre: "Şimdiki aşamada devrimci mücadelenin önüne feodalizmi yıkma görevini koymak, ne kadar kesin görünürse görünsün, milli kurtuluşa ve devrime darbe vurur. Feodalizmin yıkılması milli demokratik devrimin temel görevlerinden biridir. Ancak milli çelişmenin ön planda olduğu günümüz şartlarında, feodalizmin yıkılması bu çelişmenin çözülmesine tabidir. Feodalizmi gerçekten yıkacak olan bu çizgidir. Bugün anti-feodal mücadeleyi esas almak, bizzat bu görevin yerine getirilmesini imkânsızlaştırır. Çünkü ülkenin mevcut nesnel gerçeklerine ters düşen böyle bir tutum ve hareket yenilgiye mahkûmdur ve sonuçta baş düşmanlara hizmet eder." (ss. 22-23). Bundan sonra "tabii feodalizmle de mücadele edilecektir" minvalli değersiz bir açıklama düşülse de, esasında savunulan görüş, alenen yazıya dökülmese de ağalarla birleşerek "milli kurtuluş" savunmaktır. Çünkü hedef milli hain ağalardır (s. 23). Eğer bir yerde tecrit edilen, hedef yapılan bir güç varsa, orada kazanılan, hiç yoktan tarafsızlaştırılan bir güç de vardır. Yani esasen yurtsever ağalarla birlik siyasetinin ayağı yapılmaktadır. Dahası az ileride bu temeli yapılmaya çalışılan siyaseti uygulayan Apocular'ın pratiğinin eleştirisi yapılmaktadır: "Hilvan'ın ortaya koyduğu sonuçlar başkaca hiçbir tahlili gerektirmeyecek kadar ibret veridir. Apocular eylemlerini "anti-feodal" mücadele yaygarasıyla haklı çıkarmaya kalktılar. Oysa şimdi neyi görüyoruz? Hilvan'ın bütün ağaları "Apocu" olmuştur. Halk üzerindeki boyunduruk ise daha acımasızca sürmektedir. Eğer pratik önemliyse bundan daha iyi pratik olur mu?" (s. 24) DK'ci yazara sormak gerek: Kendi çizdiği tarifin aynısını uygulayan Apocular yapınca mı bu feodal zulmün bekası olmuştur? Kendisi yapsa bambaşka bir şey mi olacaktı?

İşte bahsedilen "M-L-MZD", böyle bir "M-L-MZD" idi: anti-M-L-MZD!


***

«ONUN ÖLÜMÜ HAKKIMIZIN [sic] DEVRİMCİ MÜCADELESİNİ SARSMAYACAK, AKSİNE DAHA DA İLERİ GÖTÜRECEKTİR.»


Ferit yoldaşın eşi Ruhsar Uzun halkımıza ve yurtseverlere dergimiz aracılığıyla aşağıdaki açıklamayı yapmıştır.


Ferit'le 9 yıllık müşterek yaşamımızdan ve onun mücadelesinden kısaca söz etmek istiyorum

O'nunla 1967 yılında Üniversite sıralarında tanıştık. Bütün arkadaşlar arasında dürüstlüğü ve sağlam karakteri ile dikkati çekiyordu Halkının kurtuluşu için vereceği şerefli siyasi mücadelesi bu yıllarda başladı.

Tanışmamızın ikinci yılında nişanlandık. Dördüncü yıl, 12 Mart faşist rejimi bütün yurtsever ve devrimcileri olduğu gibi onu da cezaevlerine gönderdi. 5.5 yıl hapsi istendi. 3 yıl tutuklu kaldı. Bu süre içinde Ankara ve Diyarbakır zindanlarında günlerce, belki aylarca işkence gördü. Bütün bunlar, ondaki mücadele azmini ve ruhunu söndürmediği gibi daha da körüklüyordu. Yüreği halkına karşı sonsuz bir sevgi ile doluydu.

Milli kurtuluş ve halk demokrasisi mücadelesinde yılmadan, emin adımlarla ilerliyordu.

Daha sonra evlendik ve 1975'te Hilvan'da göreve başladı. Burada çeşitli tehdit ve silâhlı saldırılara aldırmadan, mücadelesinin bir parçası olan toprak ağalarına karşı mücadeleyi yiğitçe sürdürdü. Orada iki yıla yakın bir süre kaldıktan sonra, Siverek'te çalışmasının daha yararlı olacağına inandığı için Siverek'e geldik.

Önceden olduğu gibi, 3 yıl gibi kısa bir çalışma süresi içinde de halkla ve geniş köylü kitleleri ile iyi ilişkiler içinde olması, onların güvenini kazanması ve onları mücadelenin içine sokması bazı karanlık güçlerin uykularını kaçırıyor ve tedirgin ediyordu.

Ve neticede bu karanlık güçler. Onun Kürdistan da başlattığı, Marksizm-Leninizm-Mao Zedung Düşüncesiyle yola çıkan ve milli kurtuluş ve halk demokrasisini amaçlayan devrimci hareketi ortadan kaldırmak istercesine, onu 22 Kasım günü evinin ve çocuğunun gözleri önünde alçakça öldürdüler.

Ferit Marksizm-Leninizm-Mao Zedun [sic] Düşüncesinin kararlı ve yiğit bir savunucusu idi.

Emperyalizme, sosyal-emperyalizme, sömürgeciliğe, milli hainlere ve toprak ağalarına karşı yiğitçe mücadele etti.

O'nun ölümü halkımızın devrimci mücadelesini sarsmayacak, aksine daha da ileriye götürecektir.

O'nun dul karısı olmak benim için büyük bir şeref ve gurur kaynağıdır.


9.12.1978

Ruhsar Uzun


Kaynak:  "«Onun ölümü hakkımızın devrimci mücadelesini sarsmayacak, aksine daha da ileri götürecektir»" (9 Aralık 1978). Uzun, Ruhsar. Dengê Kawa. 26 Aralık 1978. Özel Sayı: 1. Sayfa: 12.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder