9 Haziran 2022 Perşembe

BELGE | Münir Dişkaya'nın ölümü üzerine TKP/M-L Hareketi açıklaması (1979)

    ÖN AÇIKLAMA


"Münir yoldaş, Münir/Önder yoldaş
Her tarafı[n] kızıl ateş
Devam edecek bu savaş.

Dost düşman bile ki şunu
Yürekler kin ve isyan dolu
Kızıl ölüm zafer gülü,
Yaşıyor can Münir yoldaş"

Neden Münir Dişkaya?

Bilindiği gibi Münir Dişkaya, bir görev için gittiği Adana'da, yaz sıcağında serinlemek için bir kanala girmiş ve 30 Temmuz 1979'da boğularak şehit düşmüştür. Münir, bölge halkınca ve devrimcilerce sevilen, 1976 ayrılığı öncesinden bir kadroydu. Kendisinin tasfiyecilerle hareket etmiş oluşu, onun devrimci mücadelesini itibarsızlaştırmaz.

Maalesef sevilen ve genel olarak olumlu meziyetlere sahip herkese olduğu gibi, "basit" bir ölüm kendisine de yakıştırılmadı ve ölümü üzerine çeşitli şayialar ortaya atıldı. Şayia şöyle idi: 1979 konferansında seçilen yeni MK (ki bu yeni MK bazı eski önderleri de ya önderlikten düşürmüş, ya da ihraç etmişti [Aziz Vatan gibi]) ile Münir anlaşamadı, kendisinin farklı fikirleri vardı ve Münir örgütten ayrılmak istiyordu (hatta yine benzer bir iddiaya göre, başka bir örgüte geçecekti), bu yüzden katledildi.

Biz, bu iddiaların temelsiz olduğunu düşünüyoruz. Öncelikle Münir ayrılıp nereye gidecekti?
- Devrimciliği mi bırakacaktı? Sanmıyoruz.
- Bambaşka bir geleneğe mi gidecekti? Buna da pek ihtimal veremiyoruz.
- Peki ya gelenekten o dönemki bir gruba, mesela Partizan'a veya HB'ye mi gidecekti? Münir, 1976 tasfiyecilerinin önemli bir kadrosuydu ve kendisinin hiçbir zaman Partizan'ınkine yakın görüşleri savunmadığını biliyoruz. Doğru, 1979'da DHB'den Partizan'a bilhassa a) UKH'deki gelişmeler sonucu ve b) Partizan'ın ortaya çıkıp hareketi merkezileştirmesi sonucu önemli oranda kaymalar oldu, lakin Münir'in bu tarz bir eğilimi olduğundan kimse bahsetmemiştir.
- HB'ye mi geçecekti? Bu konuda bir bilgimiz yok, yani son görüşleri ile HB görüşleri arasındaki uyumluluk ve meyletme konusunda bilgimiz yok (HB'nin kimi şefleri bugün halen daha yaşıyor [hatta bir tanesi yakın zamanda İK yoldaşın işkencehanede gördüklerine bile dil uzatacak kadar adileşti!], belki birisi yazmıştır veya yazar) ama bunu da olası görmüyoruz.

Kaldı ki Münir, yeni MK ile bu kadar uyuşmayan birisi olsaydı, (diğerlerine yapıldığı gibi) Münir de yeni MK'ye alınmazdı.

***

Bu iddialarda bulunanların bir argümanı da olayın (kendilerince) "rasyonal" olmayışıdır: 1) Yüzme bilmeyen birisi, neden sulama kanalına girsin? 2) Girse bile girdikleri yer (yüzme bilmediği için) derin değildi, kanalın görece daha az derin olan yerine girmişlerdi.

Aslında bu gayet olasıdır, akıntıya kapılmak, sulama kanalının içine kaymak vb. şeyler imkansız değildir. Bu açıdan bu tarz iddialar, maalesef halkımızın kültüründe olan ve komploculuğa da meyletmeye sebebiyet veren eğilimin ürünleridir.

Münir Dişkaya'nın ölümü, acı bir olaydır ve her sene birilerince bu tarz argümanlarla zikredilir. Biz, "bir de resmi görüş bilinsin" diyerek TKP/M-L Hareketi'nin, olaya getirdiği ve diğer üyelere sorumsuzluk dolayısıyla yaptığı yaptırımı bildiren açıklamasını buraya koyuyoruz.

Bundan başka tasfiyecilerin bugün çok bilinmeyen kimi belgelerinden de yakın zamanda paylaşacağız. Elbette ki yayınlanan görüşlere katılmıyoruz, amacımız bunların referans materyal olmasıdır. 

Münir Dişkaya'nın devrimci anısına saygıyla.

İbo'dan Demirdağ'a – Tarihimizden Öğreniyoruz
2022.06.10

***

AÇIKLAMA
TKP/M-L Hareketi MK'nin dergimize gönderdiği, eğitici olduğunu düşündüğümüz açıklamayı aynen yayınlıyoruz.

HAYATIN  HER ALANINDA İLKELERE BAĞLI KALALIM

30 Temmuz 1979 tarihinde çeşitli milliyetlerden Türkiye Proletaryasının yiğit savaşçılarından, proletarya partisini tekrar kurmayı önüne görev olarak koyan TKP/M-L Hareketinin [sic] Merkez Komitesi üyesi Münir DİŞKAYA Yoldaşı, bir kaza sonucu kaybettiğimizi olayın gelişimini de kısaca ortaya koyarak tüm halkımıza açıklamıştık. Acısı o ölçüde büyük olan bu kayba yolaçan [sic] gelişmeleri değerlendirerek dersler çıkarıp bunu geniş kitlelere ulaştırmak, başta işçi sınıfı olmak üzere, halk kitlelerine, devrime, Marksizm-Leninizme bağlılığın bir gereğidir.

MÜNİR yoldaş ile yanındaki iki yoldaşı, birlikte bir göreve giderken zorunlu olarak Adana'ya uğramışlardır. 3-4 saat gibi kısa bir süre için orada kalacaklardı. Üç yoldaş da şehri az bilmekteydiler. Sulama kanalı hakkında ise sadece bir yoldaş sınırlı bilgiye sahipti. Yoldaşlarımız, boş olan süre içinde Kanal'a [sic] giderek yüzmeyi kararlaştırmışlar...

Daha sonra acı kayba yol açacak hatalı tutum buradan itibaren başlamaktadır. Bir göreve gidilirken zorunlu olarak uğranılan bir yerde yıkanmaya gitmek ilkesiz bir tutumdur. Çünkü o anda yoldaşlar görevlidirler. Boş sürede başka bir şeyle ilgilenmeleri doğru değildir. Şehri az bilmelerine, Kanal'ın [sic] özelliklerini çok daha sınırlı bilmelerine rağmen böyle bir davranış içine girilmesi bu ilkesiz tutumu; hatayı ağırlaştırıcı nedenler arasındadır. MÜNİR yoldaşın yüzme bilmemesine rağmen suya girmesi, diğer iki yoldaşın buna müsaade etmeleri, tehlikeyi ciddi bir tarzda dikkate almamaları da baştan düşülen ilkesiz tutumun üzerinde yükselmektedir. Ve sorumsuz bir tavır olarak değerlendirilmelidir. 

Yüzme bilmeyen bir yoldaşın suya girmesine izin vermenin ne denli ciddi bir hata olduğu üzerinde tartışmak bile gereksizdir. Yıkanmak için suya girmek, elbette ki her şart altında hatalı sayılamaz. Hatalı olan, görev sırasında, bu görevin dışında meşguliyetlere gitmektir. Yoldaşlar şehri çok iyi bilselerdi, kanalın özelliklerini tanısalardı durum yine değişmez, yıkanmaya gitmeleri hatalı olurdu. Orada yapılması gereken, zamanı uygun bir yerde konuşarak vb. geçirmekti.

Bu noktada ilkelere bağlılığın önemi, görev sırasında görevle ilgili olmayan çeşitli davranışlara gidilmesinin mücadeleye verdireceği kayıplar, getireceği değişik olumsuzluklar sıkıca kavranmalıdır. İlkelerin, Marksizm-Leninizmin ışığında yürütülen zorlu mücadelelerin deneylerinden çıktığı akılda tutulmalıdır. 

Diğer bir nokta ise, proleter devrimci kadroların kendilerinin ve yoldaşlarının hayatına özen göstermeleri zorunluluğudur. Kadrolar, mücadele için gerekli olmadığı hallerde, kendilerini ve yoldaşlarını tehlikeye atmamalı, bu tür davranışlara izin vermemeli, anında eleştirmelidirler. Mücadelenin en ön saflarında yer almakla gerekli olmadığı hallerde hayatını titizlikle korumak, riske girmemek çelişmez. Aksine proletaryanın ve emekçi kitlelerin haklı davası için bu gereklidir.

Yoldaşlarımızın hataları başlıca bu iki noktadan değerlendirilmelidir. Yoldaşlarımızın boğulma olayına yolaçan [sic] setin yakınında suya girmeleri, baştan bu setin farkına bile varmamaları, sorunun ayrıntılarıdır. Bunlar da baştan düşülen ilkesiz durumun ürünü niteliğindedir. Acımızın büyüklüğü ortadadır. Fakat bu, MÜNİR yoldaşın da ortak olduğu hatalı tutumu belirtmemize engel olamaz. Bunu yoldaşın mücadeleci anısına bağlılığın bir gereği olarak kavrıyoruz. O'nun anısına bağlılık, ilkelere bağlılıktır.

Değerli yoldaşımız, yiğit savaşçı MÜNİR DİŞKAYA'nın acı kaybından hareketle ilkelere sıkıca bağlılığın taşıdığı büyük önemi ilkesiz bir tutumun, ardından bir dizi olumsuz sonucu beraberinde getireceğini, sonuçta mücadeleye zarar vereceğini derinden kavramalıyız.

Baştan tehlikeli bir durumun doğabileceğini ciddi olarak düşünmeyen, yoldaşın suya girmesine engel olmayan iki yoldaş, MÜNİR yoldaşı kurtarmak için ellerinden gele[ni yapmışlardır. Bazı eksiklikler olmasına rağmen, yeterli bir müdahalede bulunarak, yoldaşı en kısa zamandahastaneye [sic] ulaştırmışlardır. Bu iki yoldaş, ilgili organın yol göstericiliğinde hatalarını kavrayarak özeleştiri [sic] yaptılar. Bu yoldaşlara, hatalarının taşıdığı önemi kavratmak, hatalarını daha iyi görerek düzeltmeleri amacıyla hareketimizintüzüğüuyarınca [sic] ilgili organ tarafından oybirliği ile ciddi ihtar cezası verilmiştir.

TKP/M-L HAREKETİ
MERKEZ KOMİTESİ


Kaynak: "Hayatın her alanında ilkelere bağlı kalalım". TKP/M-L Hareketi Merkez Komitesi. Devrimci Halkın Birliği. 1 Ekim 1979. Sayı: 62. Sayfa: 7.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder